Mesajı Okuyun
Old 04-01-2013, 11:19   #18
Av. Ali YILMAZKARA

 
Varsayılan

Elçiye zeval olmaz. Siz illaki kötü niyetli adam üzerinden yola çıkıyorsunuz. Kötü niyeti elbette kanun korumaz korumamalıdır da ancak; Ben alacaklı vekili olarak alacaklının duyduğu, aldığı ve bana verdiği bilgiden yahut kendi edindiğim bilgiden yola çıkarak gitmişsem?

Yada masumane bir örnek;
1. sefer: Haciz mahaline gidildi evde kimse yok kapı kilitli, çilingir temin edilemedi hacze son verildi.

2. sefer: Haciz mahaline gidildi evde borçlunun eşi ve babası var biz kefiliz haciz yapılmasın dendi icra kefili olarak tutanağa isimleri geçti hacze son verildi.

3. sefer: Dosyaya hala ödeme yapılmamış haciz mahaline gidildi asıl borçlu hazır taahhüt vermek istiyorum dendi taahhüdü alındı, hacze son verildi.

4. sefer: Dosyaya ilişkin hiç ödeme yok taahhüdü ihlal edildi, maaş, gayrimenkul, mevduat haczi mümkün olmadı, haciz mahaline gidildi, haczi kabil malların haczine geçildi, yediemin olarak mallar borçluya bırakıldı, hacze son verildi. (Borcu kapatmaya yetmeyecek kadar mal olduğu görüldü)

5. sefer:Borçlu hala daha ödeme yapmamakta direnmektedir. Bu kez de hacizli malların muhafazası için haciz mahaline gidildi. Muhafaza altına alındı.

6. sefer:Borçlunun muhafaza altına alınan bir kısım hacze kabil mallar yerine yenisi aldığı duyumu alındı kontrol amaçlı ve hukuken tamamlam haczi niteliğinde haciz mahaline gidildi. Yeni malların bulunduğu görüldü haczedildi muhafaza altına alındı. Hacze son verildi.

7. sefer: Alacaklı, borçlu tarafından yine yeni mal alındığı bilgisini verdi. Haciz mahaline gidildi yeni mal olmadığı görüldü.

*** Muhafaza altındaki hacizli mahcuzların satışı istendi satıldı borcun dörtte biri kapandı.

Şimdi napalım "Yav 8 sefer gittik adamın evine daha gitmeyelim" mi diyelim?

İlk mesajımda da belirttiğim üzere, MK 2'ye aykırı bir durum değilse kanuna uygundur. Aykırı ise icra dairesi reddeder-etmelidir.

Örneğin: gün aşırı hacze gitmek istiyor alacaklı/vekili. Kişisel bir husumet var gibi görünmekte.

O zaman MK 2'nin ihlal edildiği dolayısı ile tazminat sorumluluğu doğacağı kanaatindeyim.

İşkence açısından ele alacak olursak, ne kolluğun ne de başka kamu personelinin fiziki yahut psikolojik şiddet uygulama hak ve yetkisi yoktur. Ancak icra hukukunda "cebri icra" kavramından da anlaşılacağı üzere bu bir alacaklının talebi üzerine devlet eli ile yapılan zorlamadır. Bu zorlama fiziken mala el koyma olabileceği, hürriyeti sınırlama olabileceği gibi manevi baskısı da mevcuttur. En basitinden yine İİK kapsamında MÜFLİS'lik hak yoksunluklarını beraberinde getirir. Bu nedir şimdi İşkenceci devlet?

Öte yandan sanki "işkence" suçu özel bir suç tipi gibidir. maddi unsur olmasa da manevi olarak böyledir ve daha çok güvenlik güçlerince işlenir. Mesela bir de işkenceye maruz kalan kişinin bu durumdan kurtulma imkanı yoktur. Ancak İİK borçluya haciz baskısından kurtulması için çeşitli haklar tanımıştır. Her hal ve şartta borçluğu kendi fikir ve eylem kaynaklıdır.

Klasik hukukçu lafı ile bitirmek istiyorum mesajımı, "Somut olaya göre değerlendirmek lazım"