Mesajı Okuyun
Old 14-03-2017, 15:11   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

9.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/43459
Karar: 2010/41339
Karar Tarihi: 28.12.2010


KIDEM TAZMİNATI ALACAĞININ ÖDETİLMESİ DAVASI - DAVACININ ŞİRKETİN ALACAĞI KARARLARI ETKİLEYECEK PAYA SAHİP OLMASI - BAĞIMLILIK UNSURUNUN GERÇEKLEŞMEMESİ - SİGORTALI GÖSTERİLMESİNİN TEK BAŞINA İŞÇİ OLMAYI DOĞURMAYACAĞI - GÖREVSİZLİK KARARI VERİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Davacının sembolik paya değil, şirketin alacağı kararları etkileyecek paya sahip olduğu, böylece talimat verme yetkisine sahip olacağı bunun sonucu olarak bağımlılık unsurunun gerçekleşmeyeceği gibi sigortalı gösterilmesinin tek başına işçi olmayı doğurmayacağı anlaşılmakla, görevli mahkemenin genel mahkeme olacağı ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği düşünülmeden karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

(6762 S. K. m. 161, 162, 536, 540, 541, 551) (818 S. K. m. 449)

Dava: Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı alacağının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.12.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü yapılan tebligata rağmen taraflar adına kimse gelmediğinden incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi Ş. Ç. tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi. Gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacı vekili Müvekkilinin davalı şirkette 1985 yılından itibaren sigortalı olarak çalıştığını, 2005 yılında işine son verilmesine rağmen kıdem tazminatının ödenmediğini ileri sürerek 40.000 TL kıdem tazminatının tahsilini istemiştir.

Davalı vekili, davacının şirketin kurucu ortağı ve temsile yetkili üyesi olduğunu, görev ve yetkilerini kötüye kullandığı için ortaklıktan çıkarılma davası açıldığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece dosya kapsamı ve bilirkişi raporuna göre davacının şirket ortağı olup aynı zamanda hizmet sözleşmesi ile yönetici olarak çalıştığını davacı ile davalı arasındaki iş sözleşmesinin 01.02.2005 tarihinde fesh edildiği, belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Limited Şirket Müdürünün ve ortağının şirketteki çalışması karşılığında işçilik haklarından doğan alacaklarının olduğu iddiasıyla açtığı davada, şirket ile müdür ve ortak arasındaki ilişkinin niteliği ve dolayısı ile görevli mahkemenin belirlenmesi öncelikle çözümlenmesi gereken sorundur.

Genel olarak tüzel kişiler, hak ehliyetine sahip kişiler olarak, yaradılışı gereği insana özgü niteliklere bağlı durumlar dışındaki bütün haklara sahip olabilirler. Keza fiili ehliyetine sahiptirler, dolayısı ile kendi eylemleri sonucu hak sahibi olabilir, sahip oldukları hakları kullanabilir ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunabilirler. Tüzel kişi soyut bir varlık olduğuna göre onun iradesini oluşturacak ve oluşan iradeyi açıklayacak organları vardır. Hukuk düzeni organların belirli kişi veya kişilerden oluştuğunu kabul etmiştir. Tüzel kişide genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulu gibi organlar bulunur. Genel kurul ortakların oluşturduğu karar organı iken, seçimle oluşan yönetim kurulu temsil, denetim kurulu ise denetim organıdır. Limited şirketin icra işlerinin yapmak ve ortaklığı temsil etmek üzere ortaklığa müdür veya müdürler atanabilir. Müdür veya müdürler limited ortaklığın ortaklarından seçilebileceği gibi, ortak olmayan kişilerden de seçilebilir. (TTK m. 540, 541) Limited ortaklık sözleşmesinde ortaklığın idare ve temsili ayrıntılı biçimde gösterilebilir. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla ortaklık işlerini idare ve temsile yetkilidir. Bu durumda limited şirketin ortak müdürleri organ olmaları nedeniyle yönetim hakkı, emir ve talimat yetkisini kullanabilir. İşçiye özgü şahsi bağımlılık unsuru ortak müdürlerde görünmez, Şirketi doğrudan doğruya işveren olarak temsil ederler. Bu nedenlerle ortak müdürlerin konumunu iş yasası kapsamında değerlendirme olanağı yoktur.

Ortak olan ile olmayan müdür arasında yetki ve sorumluluk açısından hiçbir fark yoktur. Çünkü ortak olan müdür ile olmayan müdür-sıfatın geri alınması hali hariç aynı hükümlere tabi tutulmuştur. Aynı zamanda ortak olan müdürün azline kollektif ortaklık hakkındaki TTK.m 161-162 uygulanırken ortak olmayan müdür genel kurul tarafından her zaman görevden alınabilir. Türk doktirininde ortak olmayan müdürlerin limited ortaklığın organı değil, ticari mümessili olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, (Arslanlı/domaniç, 622; Eriş 2, 1576) bu görüşe katılma olanağı yoktur. Çünkü TTK m. 540 ve 541 hükümleri uygulanarak <müdür> olarak tayin olunan kimse <müdür> dür ve müdürlere ilişkin hükümlere tabidir. (TTK m 542. c.2). Ticari mümessil veya vekiller BK. m.449 vd. hükümleri uyarınca sıfat kazanırlar. TTK. m.545. hükmü ise iç ilişkiye ait olup, BK.m.449.f.1 hükmünü değiştirmemiştir. Şöyle ki, ticari mümessil yetkilerini kullanan ve limited ortaklık tarafından isimleri benimsenen bir kişi ortaklık genel kurulu tarafından tayin edilmiş olmasa bile BK. m 449.f.1ve 2 uyarınca ticari mümessildir. Ticari mümessilin ortaklık genel kurulunu toplantıya çağırma, müdürleri tescil ve ilan ettirme tasfiyeyi icra gibi ortaklık hukukuna özgü yetkilere sahip değildir. Öyle ise, ortak olmayan müdür ile ticari mümessil ve vekil tayin, azil ve yetkilerinin nitelikleri açısından, farklı hükümlere tabidir. (Poray/Tekinalp/Çamoğlu ortaklıklar ve kooperatif hukuku 11. basım s958/959) Bu durum karşısında ortak olmayan müdürler de limited şirketin organı sayılır. Şirketin işverenidir ve şirketle aralarındaki ilişkiyi iş sözleşmesi kapsamında değerlendirme ve müdürleri işçi sayma olanağı yoktur.

Müdür olmayan limited şirket ortağının şirket ortağı statüsü yanında ayrıca şirketin işçisi olarak çalışması mümkündür. Şirket ortağının işçi olarak çalıştığının kabulü için özellikle kişisel bağımlılık kusurunun gerçekleşip gerçeklemediğine bakılmalıdır. İşverenin otoritesi altında çalışan onun emir ve talimatlarına göre iş görme zorunda olan işçinin iş sözleşmesinde bağımlılığı daha ziyade kişiliği ile ilgili olduğu; iş sözleşmesinin özünde bir bağımlılık/otorite ilişkisinin bulunduğu hususu da dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Bu araştırma yapılırken somut olayın tüm özellikleri ve takip eden durumlarda dikkate alınarak değerlendirilecek olan hukuki ilişkinin genel görünümü de esas alınmalıdır. Bu bağlamda şirket ana sözleşmesi de dikkatlice incelenmelidir. Örneğin limited şirkette %50 den fazla paya sahip olan ortak, şirket sözleşmesin de şirket kararlarının oy çokluğu ile alınması öngörülmüş ise, kendi iradesi dışında karar alınmasını engelleyebileceğinden işçi sayılmamalıdır. Şüphesiz, burada ortağın %50 den fazla paya sahip olduğu durumlarda işçi sayılmayacağı sonucu çıkarılmamalıdır. Şirkette iki ortak var ve şirket ana sözleşmesinde %91 pay çoğunluğu ile karar alınacağı öngörmüş ve kendisi ile sözleşme akdedilen ortak %10 paya sahip ise, şirkette karar alınmasını engelleyici paya sahip olduğundan işçi sıfatını kazanamayacaktır. Zira bu tür durumlarda başkasının yönetimi altında bir iş organizasyonu içerisinde başkasının emir ve talimatlarına bağlı olarak çalışma söz konusu olmayacaktır, şu halde, limited şirket müdür işçi sayılamayacağı gibi limited şirkette sembolik bir paya sahip olmayan ve TTK 536/2 maddesi veya arasözleşmeye göre kararların alınmasını etkileyecek paya sahip olan ortaklar işçi sayılmayacaktır. Bütün olarak yapılacak değerlendirmede şirket ortağına kazanç payını aşan miktarda bir ücretlendirme yapılması da ortağın işçi sayılmasına engel teşkil edecektir. Ortak için Sosyal Güvenlik kuruluşlarına primlerin yatırılmış olması o kişinin işçi sayılmasını gerektirmez; zira primler iş sözleşmesini kurmamaktadır. Böylece limited şirket müdürleri işçi sayılamayacak ise de müdür olmayan limited şirket ortağı sembolik ve alınacak kararları etkilemeyecek paya sahip ise işçi sayılabilecektir.

Davacının 7 ortaklı davalı şirketin ¼ hisseye sahip ortağı olduğu, davacıya maaş yanında huzur hakkı ve avans ödemesi yapıldığı, davacının değişik zamanlarda temsil ve imza yetkisinin bulunduğu, Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan dava sonucu davacının TTK.nun 551. maddesi uyarınca ortaklıktan çıkarılmasına karar verildiği değerlendirildiğinde, davacının sembolik paya değil, şirketin alacağı kararları etkileyecek paya sahip olduğu, böylece talimat verme yetkisine sahip olacağı bunun sonucu olarak bağımlılık unsurunun gerçekleşmeyeceği gibi sigortalı gösterilmesinin tek başına işçi olmayı doğurmayacağı anlaşılmakla, görevli mahkemenin genel mahkeme olacağı ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği düşünülmeden işin esasına girilerek karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulmasına, temyiz harcının yatırana iadesine, 28.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

(KAYNAK: Av. Özkan ERTEKİN)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı