Mesajı Okuyun
Old 25-05-2007, 11:09   #3
av. leyla eryılmaz

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım, öncelikle ilginize çok teşekkür ederim.
Araştırmamın özellikli yanı, ithali yasak olan eşyalardan "taklit olduğu tespit edilen" bölümü olduğu için, bu yönden araştırmaya devam etmem gerekiyordu. 5607 Sayılı yasanın 3/7. maddsinde belirtilen "Kanun gereği itali yasaklalnan eşya" deyimiyle ilgili olarak, yaptığım araştırma çerçevesinde 3285 Sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabııtası Kanunu, 6326 Sayılı Petrol KAnunu ve 2872 Sayılı Çevre Kanunu düzenlemeleri var.
1995/7606 Sayılı İthalat Rejimi Kararının 5. Maddesinde: "Kamu ahlakı, kamu düzeni veya kamu güvenliği, insan, hayvan ve bitki sağlığının korunması veya sınai ve ticari mülkiyetin korunması amacıyla ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde alınan önlemlerin kapsamı dışındaki malların ithali serbesttir." deniyor.
Sinai mülkiyetin korunmasına dair kanuni bir düzenleme yok, 556 Sayılı KHK var sadece, bunun dışında, şu an bulamıyorum ama idari düzenlemeyle taklit ürünlerin ithalinin yasaklandığına dair idari bir düzenleme de var. Öte yandan Kanun Hükmünde Kararnameler idari düzenlemeler değil, yine Kanun gibi algılanacak düzenlemeler çerçevesine giriyor olmalı. Yani, eğer Yurda 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK'ye aykırı şekilde taklit ürün sokan kişi ya da satan vs.. kişi de bu fıkraya göre cezalandırılacak.
Bence 5607 Sayılı Yasa "Kast" unsuru aramakla ve "bilerek" deyimini kullanarak lehe hüküm getirmiş diyebiliriz, ama hemen hemen tüm kaçakçılık fiillerini de hürriyeti bağlayıcı cezayla cezalandırarak oldukça sert bir yaklaşımla hazırlanmış, ayrıca, ne yazık ki 4926 Sayılı yasada indirim sebebi yapılan düşük bedele de bu yasada yer verilmemiş...
Son bir soru sormak istiyorum:
Ceza yasalarında lehe olan kanun uygulanması söz konusu olduğunda, bu lehe olan kanunun külliyen uygulanması mı demektir, yoksa her iki kanunda lehe olan hükümlerin uygulanması mı demektir? Yani, ikinci durum da söz konusu olabilir mi?