Mesajı Okuyun
Old 28-05-2011, 09:30   #2
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Görüş

Hile, bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak, veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanmaktadır.

Hata da yanılma, hilede yanıltma söz konusudur. BK'nın 28/1 maddesine göre, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, hata esaslı olmasa bile, aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Aldatılan taraf hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi, iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.

Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Hileye düşürüldüğü “kesin ve inandırıcı” delilerle kanıtlanmalıdır.

Yargıtay:
“Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Yasal açıdan bir akdin korunması için asıl olan akdin yapılması sırasında iradeyi ifsat eden bir nedenin bulunmamasıdır. Yok eğer akdin inikadı sırasında akit hata, hile, ikrah, gabin gibi iradeyi bozucu bir sebeple gerçekleştirilmiş ise, yapılan temliki tasarrufun geçersiz olacağında kuşku yoktur. Akit sırasında olmayıp ta sonradan zuhur eden olayların akdin geçerliliğine etkisi olamaz. Bir başka ifade ile akdi geçersiz kılmaz.
Davacının serbest iradesiyle yapmış olduğu temlikten sonra gerçekleşen iradeyi bozan olayların akdin sıhhatini etkilemeyeceği gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekir. “(1. HD.E. 2009/7522,K. 2009/9289,T. 17.9.2009)

“Kesin ve inandırıcı” delilerle ispatlanması koşuluyla, davanın doğru ve yeterli olduğu görüşündeyim.