Mesajı Okuyun
Old 25-09-2007, 14:55   #136
NİLGÜN SEYMEN

 
Önemli Hüzünlü bir aşk hikayesi...

Bir sonbahar sabahı, işe gitmek üzere iken, telefonu çaldı genç adamın.Telefonun ucundaki , sevdiği yalnızlığının tek ilacı devası olan kadınıdı , kaybetmek korkusundan adını bile telaffuz ederken irkildiği sevdiği kadındı kedisini sabahın bu erken saatlerinde arayan.
Buluşalım mı diyordu sessizce.

-Tamam aşkım diye sevinçle yanıtladı, nerede, saat kaçta?
-Hani o herzaman buluştuğumuz kafeteryaya gel,

seninle çok ciddi oarak konuşmam gereken konular var, sakın ihmal etme, tam üçde orada ol lütfen!
Sesi duvar soğukluğuna sarınmış, harfleri yutkunurken çok zor çıkarıyordu kadın.

Erkek bu ses tonundan öylesine korktu ve ürperdi ki kendisini koltuğa attı, hemen bir bardak su doldurdu, kendisine gelmeye çalıştı.

Bu ses sevdiği kadının kendisine yabancılaştığının sinyallerini veriyor gibiydi sanki,

ne olursa olsun öğrenmeliyim dedi kendi kendine.

Evde her zamanki gibi kayıtsızlığın en ortasında, sandalyeye astığı pantalonu, kravatı ve üç gündür üzerinden çıkarmadığı ütüsüz gömleğini alel acele giyerek salona geçti.
Mutfağa baktığında akşamdan kalan bulaşıklar tezgaha yığılmış, salonda tırnaklarını törpüleyerek televizyon izleyen eşine seslendi,
-Bir sabah da çay demlesen de şaşırsam, ah nerde!
-Ben bu saatte çay içmiyorum tatlım, saat on gibi kendime gelirim ancak,

Erkek hırsla kapıyı vurarak otobüs biletini avcunda sımsıkı kavradı ve kahretti.
Ne uğursuz bir sabah diye kendi kendine söylendi.

Evliliklerinin en başlangıcında, ailesinin önerisi ile kendisine takdim edilen eşi,
çocuklar üst üste doğduktan sonra evde sanki bir yabancıydı.
Zaten paylaşım alanları da öylesine azdı ki,
ne zaman eline bir dergi gazete alsa, çakıştıkları bakışlarında gizli bir kinaye okunurdu.

Kavgalar esnasında da bu bakışlarda açık olan kırıcı sözleri yüzüne haykırmamış mıydı?

-OKU OKU SEN, o okudukların yetseydi maaşına zam yaparlardı, hani nerde hep aynıyız,
komşumuz Leyla'nın kocası Antalyalardan yazlıklar almış bak günlerini gün ediyorlar,
ben neyim bu evde neyim sence?
demişti.
işte salonda her karşılaştıklarında bu sözleri hatırlatan şimşek bakışlar ile,
öfke ile isyanın harmanlandığı bir intikam duygusu içinde göz göze gelirlerdi.

Erkek hayıflanarak önünde duran otobüse binerken, için ,için söylendi,
-Ben mi buldum sanki seni, ha aradım mı aradım mı seni,

diye fısıldadı.İş yerine giden mesafe sanki o sabah bir aylık yol gibi uzadı uzadı uzadı.

Her duraktan inen yolcunun üç katı yolcu alan otobüste nefes alacak hava bile kalmamıştı.
Son durağa geldiğinde binbir zorlukla kalabalığı yara yara otobüsten indi ve iş yerine çıktı.

Rüzgar iliklerine kadar üşütmüştü, titriyordu üşümekten mi,
değildi,

kaybetme korkusundan, onun için hiç bir şey yapamıyorum ki dedi içinden yapamıyorum kahretsin çocuklar baba baba diye yolunu bekleyen tam dört çocuk vardı ardında.
Bıraksam boşansak, mali, durumum alt üst olur,

bırakmasam da sevdiğim kadın benden vazgeçecek,

bunları düşünürken ağrılı bir kramp beynine yerleşivermişti.

Masasının çekmecesinden bir ağrı kesici alarak içti.

Gözü telefondaydı ama arayamıyordu.

Ne duyacağım ya rabbim hayatımın sonu olmalı bu gün diye için için kahretti.

O anda telefonun zili yankılandı büroda.

Korkarak açtığında sevdiği kadının titreyen sesi ile karşılaştı.

-Canım, günaydın,
diyordu o sevgi dolu ses.

Ben sana bu gün almış olduğum kararı hemen burada açıklamalıyım ki;

ben bu şekilde yürütemeyeceğim.
Daha fazla üzülmeden burada bitsin.

Dile kolay tam altı sene herşeylerini paylaşmışlardı.

Kadın ağlayan bir ses tonu ile,

bilmeye hakkın vardır diye inandığım için sana karşı dürüst olmak istedim.

-?

Neyi bilmeliyim anlatsana meraklandırma beni,

-Canım ben bu şekilde sürdüremem aldığım bu kararı bilmeni sitedim.

-genç adam derin bir nefes alarak camdan dışarıyı seyrediyordu.

Neyse dedi içinden ben de başka birisi var mı diye korkmuştum, bu da iyi dedi teselli ederek kendisini.

Ben dedi kadın;
uzun uzun düşündüm,
sen dört çocuğunu hayatından çıkaramıyorsun.
Ben içinde bulunduğum bu kaostan sıyrılamıyorum,
en iyisi bitirmek...


-sen bilirsin diye sessizce cevap verdi ve telefonun kapanırken çıkan o sesi bir hançercesine yüreğini dağlarken, böyle olmamalıydık diye iç çekti.

Ama çözüm yoktu o da haklıydı diye ılımlı düşünmeye çalıştı.

O gün masasına gelip giden evraklar sanki kendisi dışında programlanan bir insan tarafından imzalanıyor bilgisayarının tuşlarına basan eller sanki ona ait değildi.

Böylesine bir melenkoli içinde akşam oldu ve evine ulaştı.

Yolun köşesinde karşısına çıkan ilk pastahaneden bir pasta yaptırarak sevdiği kadına koşmaya niyetlendi,
pastahaneden en tazesi hangesi diye sordu,

kestane şekerli olanından bir kutu yaptırarak sevdiği kadının evine koştu.

Işıklar sönüktü,

perdeler de çıkmıştı,

kapıda otıuran kapıcıya sordu,

aldığı yanıt çok daha ürkütücüydü,

-Beyim o hanım sabah uzak bir şehre taşındı diyorlar,

O an o bahçede ayakları sendeledi,
kalbi duracakmış gibi seyrek çarpmaya başladı,

hızla oradan çıkarak yoldan bir taksi çevirerek evine gitti.

Kapıyı büyük oğlu açmıştı,

-Baba ya okuldan bunları istediler diye uzun bir liste tutuşturdu babasının eline,

Kızı da arkadan koşarak,
-Baba benim de önlüklerim daraldı yenisini alman gerekiyor.

Eşi de mutfaktan seslendi,

Eve girmeden karşı marketten deterjan alıver...

İşte etrafını istemi dışında çember altına alıveren gerçek yaşamı,

diğer yanda da hayatla olan tek ışığı bağı sevdası kadını yitirmenin acı buruklu tebessümü içinde
-Olur diyebildi ve sessizce markete doğru yol aldı.

Dört çocuk diye söylendi,
ne vardı bu kadar çocuk isteyecek,
ben olmasın dedikçe üsteledi,

hiç anlamıyor beni hiç,

sadce al demesin, biliyor,

diye iç geçirdi.

O son telefon görüşmesinden sonra yıllarca haberi gelmedi ulaşamamıştı sevdiği kadına,

Bir gün kalabalık bir meydanda rastladı ona,

koluna girdiği adamın yanında put gibi yürüyen ne konuşan ne de gülen bir kadındı karşısına çıkan.

O cıvıl cıvıl gülen neşeli kadın gitmiş yaşayan bir ölü gelmişti sanki,

Olsun dedi içinden hiç olmazsa yaşıyor bana bu bile yeterlidir.

O gün bir başkaydı herşey sanki yıllar önce çekilen Güneş,

saklandığı bir yerlerden çıkarak yine ışığını dağıtıyordu semaya...

Mutluydu, sahiplenemese de sevdiğine rastlamaktan çok huzurlu ve de mutluydu...


***SON***

NİLGÜN ÇAKICI