Mesajı Okuyun
Old 02-03-2010, 17:00   #5
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Olaya bir de kambiyo senetlerinde ileri sürülebilecek defiler açısından bakarsak:
TTK 737:Borçlu emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin hükümsüzlüğüne taalluk eden veya senet metninden anlaşılan defilerle alacaklı kim ise ona karşı şahsen haiz olduğu defileri ileri sürebilir. Bu hükme göre çek borçlusu hamille arasındaki bir şahsi defiyi ileri sürebilecekken örneğin ciro zincirinde hamilden bir önceki cirantaya karşı ileri sürebileceği bir şahsi defiyi hamile karşı kural olarak ileri süremeyecektir.
TTK 705'e göre ibrazdan sonra yapılan ciro alacağın temliki hükmünde sayılmakla BK 167/1 :Borçlu temlike vakıf olduğu zaman temlik edene karşı haiz olduğu defileri temellük edene karşı dahi dermeyan edebilir.

Bu hükümleri ve Yargıtay'ın ibrazdan sonra ciroyla kambiyo takibi yapılmasına cevaz veren kararını birlikte değerlendirdiğimde, kararda yasal düzenlemelerle çelişki oluştuğu fikrine kapılıyorum.

Nitekim Poroy/Tekinalp,K.Evrak Hukuku,2007,s.157'de poliçede vadeden sonra ciroyla ilgili olarak:'....Ödememe protestosu çekildikten veya bu protestonun düzenlenmesi için belirli olan sürenin geçmesinden sonra yapılan ciro,artık ciro değil alacağın temliki hükmündedir.Bu hüküm doğrudur.Zira hamil ödememe protestosu çektikten sonra veya çekilecek zaman dolduktan sonra ,muhatap ile hamil arasında yeni bir durum doğar.Artık muhatap hamile karşı haiz olduğu hakları ve defileri,senet kimin elinde olursa olsun ileri sürebilmelidir.Eğer anılan ciro alacağın temliki hükmünde olmasaydı buna cevaz verilmeyecekti.....'