Mesajı Okuyun
Old 10-09-2007, 21:29   #6
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

Arama motorlarından buraya yazdıklarımızı okuyarak arayanların yoğunluğu nedeniyle,gelişme hakkında bilgilendirmedir.

//////////////

e@beyanname yerine posta ile gönderilen beynaname nedeniyle kesilen cezanın iptali talebi ile açılan davada vergi dairesinin savunmasına yeni verilen,belki bazı farklı noktalardan bazılarımızın kafalarını karıştırmak veya açmak gibi bir işleve sahip olabilirse mutlu olacağız.

Ancak, bu davada idare VUK'nun 355/1'e göre ihbarname düzenlemiştir. Gerek ihbarnamede ve gerek ise savunmasında 355'e eklenen e@beyan ile ilgili fıkra savunulmamıştır. Cevap lahiyasına dayanak olan mütala da doğal olarak buna göre hazırlanmıştır.

////////

DAVANIN KONUSU :
2007/01-03 dönemine ilişkin Kurumlar Geçici Vergisi Beyannamemizi süresinde ve posta yolu ile vermemize rağmen, elektronik ortamda vermediğimizden dolayı Vergi Dairesi, 213 Sayılı VUK’nun Mükerrer 355/.1 maddeye göre 1.390,00 YTL ÖUC kesmiştir. Yasaya ve Hukuka aykırı olarak kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılmasını talebimiz ile mahkemenizde görülmekte olan davamıza, davalı idarenin savunmasına verdiğimiz cevabımızdır.

CEVAPLARIMIZ:

01.KANUNİLİK İLKESİNE AYKIRILIK: Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi Anayasanın 38. maddesinde Suç ve cezalara ilişkin esaslar başlığı ile tanımlanmış ve Türk Ceza Kanunun 2. maddesi ile de SUÇTA VE CEZADA KANUNİLİK İLKESİ düzenlenmiştir.

“ Madde 2 - (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.
(2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.
(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz. “

Bu evrensel hukuk ilkesi açısından “suç ve cezalarının ancak kanunla belirleneceği”, “İdari kararla suç ihdasının mümkün bulunmadığı” kurallarının kabulüdür.
Vergi hukuku açısından da, vergilerin yasallığı ilkesi benimsenmiş ve 73. maddenin 3. fıkrasında şu hüküm yer almıştır: «Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır». Anayasanın bu maddesine göre, vergide kanuniliğin, daha genel bir nitelendirme ile vergilendirme yetkisinin ana kaynağı “Ulus egemenliği”dir.

Anayasada, bir vatandaşlık görevi olarak kabul edilen vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin yasayla konulmasının, değiştirilmesinin veya kaldırılmasının öngörülmesi, mali yükümlerin yalnızca yasayla konulabileceği ve yasanın hiçbir şekilde bu konuda yürütme organını ve idareyi yetkili kılamayacağı anlamındadır.

Tüm bu benzeri düzenlemelerde ve Anayasa Mahkemesinin benzeri konularda verdiği pek çok kararda da vurguladığı üzere, idari düzenlemelerle suç ve ceza ihdas edilemez.

Davalı idare, savunmasında değişik tebliğlerden yaptığı alıntıların hepsi de idari düzenlemelerdir. Bu düzenlemelere dayanarak salınan her ceza kanunilik ilkesine aykırılık oluşturur. İdarece yapılabilecek düzenlemeler, yasalara, esaslara, Anayasaya aykırı olamayacağı gibi, evrensel hukukun temel ilkelerine de aykırı olamaz. Bu anlamda idarenin kullanabileceği yetki sınırlıdır. Pozitif hukukun normlar hiyerarşisine aykırı olarak hukukun yardımcı kaynakları olan genel tebliğler, hukukun asli kaynaklarının (Anayasa ve yasalar) yerine geçemez.

Üstelik, VUK’nun 170. maddesi ise, halen yürürlülüktedir ve bir başka yasa ile kaldırılmamıştır.
Yürürlülükteki madde “Yazılı bildirmelerin posta ile taahhütlü olarak gönderilmesi caizdir. Bu takdirde bildirmenin postaya verildiği tarih vergi dairesine verilme tarihi yerine geçer.
Bu maddenin hükümleri vergi beyannameleri hakkında da cari olur. ” hüküm gayet açıktır. Kanunun bu açık hükmünü idarenin bazı tebliğlerle kaldırması mümkün değildir.
Ceza ihbarnamesinde ve davalı idarenin savunmasının son sayfasının sonlarında savunduğu VUK’nun mükerrer 355/1. maddesi ise beyannamelerle ilgili bir düzenleme değil, bilgi ve belge vermekle ilgilidir. Dava dilekçemizde de açıkladığımız üzere, bilgi isteme, defter ve belge ibrazı vb. konularla ilgili olarak, mükelleflerin yazılı olarak idarece istenen bilgi ve belgelerin verilmemesi halinde kesilecek ceza düzenlenmiştir. VUK’nun mükerrer 355/1. maddesinin dava konumuzla ilgisi yoktur. Ceza ancak yasa ile ve yasanın belirlediği açıklıkla yasaya dayanılarak konulur. İdare suç ve ceza belirleyemez.

Özel usulsüzlük cezalarının esas niteliği vergi kayıp ve kaçağına yol açacak suçların zamanında önlenmesi amacıyla getirilmiştir. Beyannamemizi posta ile göndermek ile internetten göndermenin arasında özel usulsüzlük cezasını gerektiren bir hukuksal neden göremiyoruz.

İdari kuruluşlara yasama yetkisinin devri anlamına gelecek bir yetki ve görev yasa ile de olsa verilemez. Yasalarla idari kuruluşlara tanınan düzenleme yetkisi Anayasanın 124. maddesinde belirlenen kapsam ve sınırları aşamaz. Yasada öngörülmemiş bazı konuların idari kararla kanun kapsamına alınması Anayasanın 38. maddesinde açıklanan suç ve cezalara ilişkin kurallarla bağdaşmaz.

02. İRADİ BEYAN SİSTEMİNE AYKIRILIK: Davalı idare yine, vergi hukuk sistemimizin kabul ettiği iradi beyan sistemine, sözünü ettiği idari düzenlemelerle engeller koymakta ve ceza kesmektedir. Vergi hukukumuzda esas olan mükellefin kendi özgür iradesi ile kendi kazancını kendisinin beyan etmesidir. Bu ilke “kendini vergilendiren halk millettir.” Veya “ İradesiyle vergilendirilmiş kazanç kutsaldır.” gibi özdeyişler idarenin binalarını süslemektedir. 213 Sayılı VUK’nun 25. Maddesine göre Vergi sistemimizde “İradi Beyan” sistemi benimsenmiştir. Aynı anlamda, Gelir Vergisi Kanunun 83. maddesi “Hilafına hüküm olmadıkça, Gelir Vergisi mükellefin veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh olunur.”hükmündedir. Sistemin gereği olarak hiç kimse, hiçbir neden ile kendi iradesine ipotek koyacak kayıt ve koşullarla beyanname vermekten alıkonulamaz. Verginin iradi beyan sistemini internet vb. yollarla sınırlamak mümkün ve doğru değildir. Tebliğ vb. idari düzenlemeler ile beyan sistemini ve esasları ile usulleri değiştirilemez. Elektronik ortamda veya diğer adıyla internet yoluyla beyanname vermeye zorlamak iradi beyan sistemine engeller çıkarmaktır. Her mükellef ille de internetten beyanname vereceksin diyerek sanal ortama zorlanamaz. Üstelik beyannameleri vermek için davalı idare ile sözleşme yapmaya zorlanmak gibi bir gariplik hukuk ile bağdaşmaz. Çünkü sözleşme özgür iradeler ile taraflar arasında gerçekleşebilir. Oysa davalı idare yalnızca kendisinin tek taraflı olarak belirlediği matbu “sözleşme” ile beyanname vermenin önünde yasadan aldığı bir yetkisi olmamasına rağmen engel koymaya çalışmaktadır. Hele hele ülkemizde de henüz internet (bilişim) hukukunun henüz yerleşmediği ve halen tartışılmaya devam ettiği koşullarda mükelleflerin en temel ödevini internetten vermeye zorlamanın hem toplumsal ve hem hukuksal ve de hem de kanuni dayanakları yeterince olgunlaştırılmadan idari düzenlemeler denilen alt ve yardımcı unsurlarla, temel hukuksal unsurlar değiştirilemez ve yerine geçirilemez. Hiç olmaz ise yasal alt yapısı oluşuncaya kadar serbest bırakılması gereken idarenin internetten beyanname toplaması işlemi, mükelleflerin üzerine internete bağlanmak gibi bir mali külfeti de yüklememelidir. Yukarıda belirttiğimiz, anayasaya, hukuka ve yasalara aykırılığın da ötesinde, VUK’nun 170. maddesine göre, posta ile de olsa verginin beyan edilerek, demokratik topluma katılım payı ödevinin, hiç de yeri değil iken, VUK’nun mükerrer 355. maddesinin 1. fıkrasınca cezalandırarak; elektronik ortamda, internet yoluyla beyana zorlanarak sınırlandırılması demokrasiye de, insan haklarına da aykırıdır.

03. ELEKTRONİK İMZA KANUNUNA DA AYKIRILIK: 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunun 5. maddesince “güvenli elektronik imza” ile imzalanan belgelerin hukuksal olarak geçerli olabileceği düzenlenmiştir. 15 Ocak 2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanununa göre, yetkilendirilmiş Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcılar'ın vereceği güvenli elektronik imza, elle atılan imza ile aynı hukuki sonucu doğurmaktadır. Kanuna uygun olarak oluşturulmuş e-imza, bilgisayarda veya elektronik ortamda gerçekleştirilen onay işlemlerine hukuki dayanak kazandırır. Bunun dışında elektronik ortamda yapılan işlemlerin hukuksal dayanağı yoktur. Davalı idare de henüz yasal zorunluluk olan Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcılar'ın vereceği güvenli elektronik imza ile onaylayabileceğimiz bir beyan sistemi oluşturamamıştır. Parola ve şifre gibi internet ortamında hiçbir güvencesi olmayan ortamda beyan vermeye zorlamanın hiçbir hukuksal mantığı olmadığı gibi, elle atılan imzaların yerine, şifre ve parolalar hukuksal olarak geçemez. Üstelik bu durum, aynı zamanda, bizim de taraf olduğumuz bilgilerin açıklanması ile ilgili temel kuralların yer aldığı 108 sayılı “Kişisel Nitelikli Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Hakkında Sözleşme” hükümlerini de aykırıdır.

SONUÇ VE İSTEM: Dava dilekçemizde ve yukarıda açıkladığımız olaylar ve hukuksal nedenlerle, savunmanın reddine, davamızın kabulüne, davalı idarenin özel usulsüzlük cezası işleminin iptaline ve yargılama giderlerinin davalı idareye yükletilmesine karar verilmesini arz ederiz.