Mesajı Okuyun
Old 09-09-2006, 15:48   #7
Gemici

 
Varsayılan At, Avrat, Silah

Nedir bu üç kavramın ortak özelliği?
Bu kavramların kültürümüzdeki rolünü belirlemeden önce, soruyu bir yabancıya yönelttiğimizi düşünelim. Nasıl bir cevap alırız, dersiniz? Ben’im sorduğum kişiler doğru dürüst bir cevap veremedi? Yabancılardan bu konuda bizdeki anlama uygun bir cevap alabileceğimizi de zannetmiyorum.

Biz’de durum tam tersinedir; Soruya bir değil birkaç cevap alırsınız.
Örneğin:
At, Avrat, Silah...yiğidin bahtına,
At, Avrat, Silah... emanet verilmez,
At, Avrat, Silah..., bir de Kuran mukaddes emanettir,
Yiğitliğin, erliğin ve erkekliğin vazgeçilmezidir; At, Avrat, Silah. Olmazsa olmazdır, bir erkek için(MKE’nin reklamından)
At avrat silah toplumuyuz hepimiz, silahın iyisi bineğin iyisi ve avradın iyisi şeklinde gelen bu gelenek ve görenek...,


En iyi tanım Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün İnternet Sayfasında var:
‘...Her devir ve millet için değişmez sabit bir mülkiyet kavramının bulunmasının bir diğer sebebi, mülkiyetin bir müessese olmayıp aynı zamanda iktisadi, sosyal bir müessese oluşudur. Örneğin, göçebe Türk toplumlarında, ‘At, Avrat, Silah’ sözüyle mülkiyet hakkı, ‘Namus’ kavramı içine alınmıştır...’ Mülkiyet hakkının tanıtılmaya çalışıldığı bir genel müdürlük sitesi için, tuhaf bir yaklaşım.

Tüm tanımlamalardaki ortak nokta ‘At, Avrat ve Silah’ın mülkiyet hakkı ile olan bağlantısı. Erkeklerin hakim olduğu bir toplum yapısının dışa vuruşu At, Avrat, Silah üçlemesi.

Bu tarihi değerlerimizin bugünkü durumları içler acısı.
At: Göçebe yaşamdam yerleşik yaşama geçişte atlarımızı kaybettik. Şimdilerde arabalarımız atların yerini almış durumda.
Avrat: Avratlar eski avrat değil artık. Haktan, hukuktan, kadın haklarından bahsetmeye başladılar. Adem Peygamber’in kaburga kemiğinden yaratılan kadın(Diyanet İşleri Başkanlığı böyle bir hadis yok dese bile, Hıristiyanlık’ta da var olan bir inanç) dünyaya geliş amacını unutmuşa benziyor! Kadının bu tavrı bir de yasalar tarafından korunmaz mı? Sözün kısası, atımızı kaybedince yerine araba bulduk, ama bu kadın meselesi başımızı ağrıtacak gibime geliyor.

Silah: kala kala elimizde bir silahımız kaldı, övünç kaynağımız olabilecek.

Silah, Türk toplumunun tarihi boyunca olagelmiş bir parçası olup, taşınması ve patlatılması ile fevkalade değişik anlamları içeren ilkel bir tutkusudur. Çocukluk yıllarımızda tabancasız, tüfeksiz büyümüş bir erkek çocuğu düşünebilmemiz mümkün müdür? Oyuncak olarak başlayan bu sevgi, hakikisine kavuşabilmenin hayaliyle sürer gider. Kimi yöre halkımız arasında tabanca adeta bedenlerinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Düğün ve şenliklerde havaya sıkılan binlerce merminin çıkardığı değişik patlamanın ritimleri, aynı zamanda atışı yapan kişilerin kimliğinin birer simgesidir. Sözün özü, değişik mozaiklerden oluşan Türk toplumunun da, adeta töresel ve yöresel bir şahsiyeti olmuştur silah.

Zira son yıllarda tabanca taşımak törelerimiz dışına taşmış, onun bunun eline endişe yaratacak boyutlara gelmiş, canilerin kanlı oyuncağı olmuştur.

Gösteriş için silah taşıyanlara hiçbir anlam veremiyorum. Zira silah taşımanın da bir adabı vardır. Metin Sertoğlu, Akşam, 4 Eylül 2004


Ben silah taşımaya, silahı bir erkeklik simgesi olarak görmeye bir anlam veremiyorum.

Gel gör ki silah taşıyanlar ve silah üretenler için benim bu anlam veremeyişim hiçbir anlam taşımıyor. MKE her eve bir silah sloganından yola çıkarak krediyle silah satmak istiyor. Milletvekillerimiz düğünlerde törenlerde silah atışı ile karşılanıyor; Cevap olsun diye bir de kendileri silaha sarılıyor. Türkiye’de her yıl 7-8 bin kişi ateşli silahlarla yaralanıyormuş; Yüzlerce kişi hayatını kaybediyor.Ya ateşsiz silahlardan ölen ve yaralananlar? Türkiye’de 1,9 milyon ruhsatlı silah varmış. Bunun en az üç katı ruhsatsız silah olduğu tahmin ediliyor.

Yaşasın geleneklerimiz ve göreneklerimiz. Gelenek ve görenekleri yaşatırken birkaç yüz ölü ve binlerce yaralı versek bile kalan sağlar bizimdir.

Saygılarımla