Mesajı Okuyun
Old 17-09-2004, 00:55   #9
Av.Özcan

 
Varsayılan

Konuya gösterdiğiniz ilgi için hepinize çok teşekkür ederim.
Başlangıçta konuya verdiğim ehemmiyetten dolayı hemen her gün günde bir iki defa " acaba bir yorum var mı?" diye günde bir iki defa siteye giriş yapardım. Şu haliyle dahi gördüğüm manzaradan çok memnun oldum

Olayla ilgili yaptığım araştırmalarda ben de istihdam eden sıfatıyla işletmenin sorumlu olmadığı noktasında kanaat sahibi olmuştum. Ancak konuya bir avukat gözü ile değil de daha çok bir hakim gözü ile baktığımı farkettim. Ama ben bir avukatım ve bir çıkş yolu bulmak zorundayım.

Anlattığım olayda şoförün TCK 455. maddeden sabıkasının olması hususunu sadece taksirli bir suç olduğunu göstermek değil, nizam emir ve talimatlara riayetsiz davranıldığı yönünde bir eğilimin var olduğunu göstermek açısındandı. Elbette, belirtilen maddeden sabıkası olan bir şahıs tekrar şoförlük yapabilir. Bu konuda bir engel yoktur. Ancak benim ulaşmaya çalıştığım nokta, eğer işveren talimatlara uyma noktasında gevşekliği mahkeme kararı ile tespit olunan bir şahsı çalıştırmayı kabul ve devam etmişse, bu noktada bir takım kişilerin mağdur olmalarını engellemek amacıyla daha sıkı talimat verecek ve bu talimatların yerine getirilip getirilmediği konusunda sıkı bir inceleme yapacaktır. İşveren bu şartlar altında bir işçiyi seçme iradesini ortaya koymuşsa, o zaman nezaret etme ve talimat verme yükümlülüğü normal bir çalışana göre daha sıkı olmalıdır diye düşünüyorum.

Müvekkilim beliritilen olaydan dolayı mağdur olmuştur. Şu anda ise kornea nakli gerekmektedir. Ancak olayı meydana getiren çalışanların hiç bir mal varlığı yoktur. Dava kazanılsa bile tahsil noktasında çok ciddi sorunlar beklemektedir. Bu aşamada müvekkil ikinci kez mağdur olmuştur.

İzah ettiğim olayda illiyet bağının kesilmiş gibi göründüğünü ben de kabul etmiştim. Ama beni hala bir şeyler işverenin sorumlu olduğu noktasında ateşliyor. Her ne kadar müvekkilim ile işveren firme arasında bir taşıma sözleşmesi yoksa da, veya bir trafik kazası sonucu müvekkilime zarar verilmiş olmasa da bir gerçek var ki, şoför ile müvekkilim arasında mezkur olaya sebebiyet verecek daha önceye dayalı bir husumet yoktur.
Şoför, müvekkilin hatalı şerit değiştirmesi nedeni ile firmaya ait otobüsün ve içindeki yolcuların canlarının ve mallarının tehlikeye düştüğü düşüncesinden hareketle sinirlenmiş ve müvekkilimi darp ederek onu yaralamıştır.
Şoför ile müvekkilim arasında bu olayla ilgisi olmayacak şekilde bir küfürleşme olmuş olsa, veya biri birini kişisel nedenlerle tahrik etmiş olsa veyahut eskiye dayalı bir husumet olsa da şoför araçtan inip müvekkilimi darp etse bu gibi örneklerde olduğu gibi işveren sorumluluğu hiç akla gelmez.
Ama vurgulamak istediğim husus, şoförün tamamen trafik ile ilgili bir olaydan firma ve yolcu menfaatlerinin tehlikeye düştüğünden bahisle sinirlenerek müvekkilimi darp etmesidir. Şoförün hareket noktası şahsi menfaati değil çalıştığı firmaya olan sorumluluğu yolcularına olan sorumluluğudur.
Bu noktada illiyet bağının tam olarak kesilmediği, tazminat noktasında bizzat darp olayını gerçekleştiren şahısların hiç bir mal varlığı olmaması karşısında ekonomik olarak daha üstün olan istihdam eden firmanın, hakkaniyet ve adalet ilkeleri göz önüne alındığında sorumluluğun vaki olması gerektiği kanaatindeyim.

Görüşlerinizle konuya değişik yaklaşımlar getirdiğiniz için tekrar teşekkür ederim.