Mesajı Okuyun
Old 19-02-2007, 17:31   #9
Hekimbaşı

 
Varsayılan Çözümün ne olduğu zaten belli, ama hükümet ve etki odaklarının işine gelmiyor

Sn.Kayar,

Kesinlikle söz veriyorum: Hükümetler ve idarelerin sorumluluktan pay almalarına ilişkin yasalar nerde, söylerseniz, bütün itirazlarımı geri alacağım.

Hazır olamadığımız şeyler hakkında sizi haklı görmem mümkün değil. Bu gibi durumlarda yasa çıkartmak, en zayıfın mağdur edilmesine yol açar, başka da bir işe yaramaz. Tarih bunun örnekleriyle dolu. Bunu ben tartışmayacağım, sizlerin eğitiminizde de yer almış olmasını umduğum tarihi ve sosyolojik içeriğe işaret etmekle yetineceğim.

Kaldı ki, adliyelerde uygun ortam olmadığından dolayı mağdur olan hiç kimseyi tanımıyor musunuz acaba? Bundan yargıç, savcı ve avukatlar şikayetçi değil mi? Bunu bilmiyor, duymamış gibi davranarak hala yasa, yönetmelik çıkartmanın arkasında durmak size yakışıyor mu?

Gizlilik hakkına ilişkin vermiş olduğum örnek sadece bir örnek. Güzel bulmayabilirsiniz, olabilir. Ama bundaki haklılığınız ilgili tanımların yapılması, prosedürlerin belirlenmesi ve konunun ancak ondan sonra kurallara bağlanması gereğini ortadan kaldırmaz. Sizin 'hasta hakları' yasanız, veya herhangi başka bir yasa bundan söz ediyor mu? Etmiyor elbette, çünkü edemez, kimse bilmiyor; hele yasa çıkartanlar hiç. Konu hakkında bilgisi, çözüm hakkında fikri olmayan insanların sürekli olarak ahkam kestiği, onla yetinmeyip, yasa çıkarttığı bir ülkede yaşıyoruz biz. Sn. Zeynel' in sözünü ettiği yasamada rol alan hekimler, kaç yerde, ne kadar süreyle ne gibi hekimlik yapmışlar diye bir araştırınız. Çoğu, siyasete yardımcı olacak dost ahbap ilişkileri içerisinde tıbbi yardımlarda bulunmaktan öte hekimlik yapmamıştır. Buna da genel olarak 'seçmene yatırım' deniyor. Zaten sorun da oradan çıkıyor. Onları gerçekten hekimlik yapılan yerlerde 10-15 yıl çalıştırmış olsak; neyin neden olamayacağını bilir, o doğrultuda adam gibi yasa çıkartmayı becerebilirlerdi. TBMM ndeki hekim vekillerin kaçı hekimlerin oyuyla oraya geldi acaba? Onlar hekimleri temsil eder mi? Böyle olması zaten vekalet müessesini geçersiz kılardı.

Hastalar bakımından tıbbi ihlallerin telafisi elbette yok; ama hayallerin ihlalinden söz etmenin de bir yararı yok. Tıbbi ihlaller zaten somut ve kanıtlanırlarsa suç. Bunun ötesindeki şeylerin hak olarak tanımlanmasından elde edilmek istenen yarar nedir? Benim sorum bu; ve cevabımı da biliyorsunuz.

Ben ülkemdeki hasta haklarının başka ülkelerden geride olmasını hiç ister miyim? Keşke onlardaki gibi olsa. Ama sosyal devlet anlayışının gerçekten uygulandığı, hasta haklarının konu bile edilmediği avrupa ülkelerindeki sağlık hizmetleriyle ülkeminkiler arasında dağlar kadar fark varken, bunu özenti, kandırmaca, gösteriş olarak nitelendirmeyeyim de, ne yapayım yani?

Son olarak da bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim: hekim, genel olarak da sağlık hizmeti sunanların haklarının, toplumun daha iyi sağlık hizmeti alma hakkı ve bu arada da sözünü ettiğiniz o hasta haklarının var olabilmesi ve korunabilmesinin önkoşulu olduğunun farkında değilseniz ve ben bunu size anlatamadıysam; çok üzülürüm. Uyduruk, uygulanamayacak, ve özel sağlık hizmetlerini özendirmekten başka işe yaramayacak; bir hasta hakları yasasını savunmak için harcadığınız bu güç ve enerjiyi, keşke sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi yasasının canlandırılarak uygulanması için harcasanız da; üç beş paralı ve zaten etkin vatandaşın keyfi hakları yerine, milyonlarca insanın sağlıklı yaşam hakkını korumayı başarsanız; ne güzel olurdu; demekten kendimi alamıyorum. Bizler, yani idealist hekimler; yeminimiz gereği; onların haklarını, onlardan önce düşünüyor ve sahip çıkıyoruz, gördüğünüz gibi. Bunu da olmayacak işe amin dememek ve özel sağlık hizmetlerini özendiren herşeye karşı çıkarak yapmaya çalışıyoruz. Çünkü bundan toplum olarak hepimiz zarar göreceğiz; bu arada birey olarak da bizler.

İzin verirseniz özet olarak yineleyeceğim: heves ve özentilerle yasa çıkartmak yerine, sorunu kökten ve bir bütün halinde çözecek yasalar çıkartarak yürütmeyi bu yönde zorlamak gerekir. Sağlık hizmetleri sosyal devletin görevidir ve bundan taviz vermek hiçbir vatandaş için kabul edilebilir birşey olamaz; bunu saptırmaya yönelik her türlü girişime de karşı çıkılmalıdır.

Bu aşamada rahmetli Nusret Fişek hocamı da rahmetle anmak isterim. Kendisi 1963 tarihli Sağlık Hizmetlerinin Sosyalizasyonu yasasının mimarı ve hocamdır. 44 yıl sonra bulunduğumuz yeri ve yaptığımız tartışmaları duysa, herhalde çok üzülürdü. Bize de dönüp, 'ne yaptınız (veya ne yapmadınız) ulan; sepet gibi oturdunuz mu yoksa?' diye eminim sorardı. Ne diyeyim; 'üç kuruşa tav olanlar çoğunluk oldu hocam' diye cevap verirdim. Keşke her hekimin onun gibi bir hocası olabilseydi ...

Saygılarımla,