Mesajı Okuyun
Old 30-11-2017, 12:34   #5
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Özet:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne göre; siyasetçilere yönelik eleştirinin sınırı özel kişiler için olandan daha geniştir ve bu durum günümüzde yerleşik bir ilke haline gelmiştir. Bu bağlamda siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere de katlanması gerekir. Çünkü siyasetçi zorunlu ve bilinçli olarak eylem ve davranışlarının gazetecilerin ve vatandaşların dikkatli bir kontrolüne açık bırakmaktadır. Siyasetçilere ve uyguladıkları politikalara yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu tüm hukuk sistemlerinde yerleşmiş bir ilkedir. Bu ilkenin gerekçesi, siyasetçilerin, özel kişilerden farklı olarak diğer siyasetçilerin, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş kişiler haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin istikrar kazanmış uygulamalarında da siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır, hatta incitici eleştirilere dahi katlanması gerektiği vurgulanmıştır.


Yazdır



T.C.
Yargıtay
4. Hukuk Dairesi

Esas No:2014/2374
Karar No:2014/17154
K. Tarihi:6.5.2013

Davacı H.. Ç.. vekili Avukat M. F. A. tarafından, davalı O.. V.. aleyhine 06/05/2013 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 07/11/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, kişilik haklarının ihlali iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı, MHP Grup Başkan vekili olan davalının 28/03/2013 tarihinde yapmış olduğu basın açıklamasındaki sözleriyle kişilik haklarına saldırı kastıyla tamamen gerçek dışı ithamlar, hakaret ve iftiralarda bulunduğunu, bu durumun eleştiri sınırlarını aştığını belirterek uğranılan zararın davalıdan tazminini talep etmiştir.
Davalı, davacının açıklamaları karşısında cevap hakkını kullandığını, davacı H.. Ç..'in 05/10/2011 tarihli basına da yansıyan açıklamalarında "gerekirse şeytanla bile görüşürüm" şeklinde ifadeler kullandığını, davacıya söylemiş olduğu "iblis ulağı" sözünün bir benzetme olup kesinlikle davacının kişilik haklarını hedef almadığını, davacının kendisinin yapmış olduğu açıklamasında şeytanla görüşebileceğini belirttiğini beyanla açılan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; eleştiri sınırlarının aşıldığı ve kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davaya konu sözlerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna bağlı olarak gelişen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde ele alınıp, ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilmelidir. Gerek Dairemizin gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin istikrar kazanmış uygulamalarıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünün; sadece zararsız ve ilgilenmeye değmez olarak görülen bilgi ve fikirleri değil aynı zamanda rahatsız eden, şaşırtan ve gücendiren ifadeleri de kapsadığı belirtilmiş, ifade özgürlüğü olmadan "demokratik bir toplum"dan söz edilemeyeceği vurgulanmıştır. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne göre; siyasetçilere yönelik eleştirinin sınırı özel kişiler için olandan daha geniştir ve bu durum günümüzde yerleşik bir ilke haline gelmiştir. Bu bağlamda siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere de katlanması gerekir. Çünkü siyasetçi zorunlu ve bilinçli olarak eylem ve davranışlarının gazetecilerin ve vatandaşların dikkatli bir kontrolüne açık bırakmaktadır. Siyasetçilere ve uyguladıkları politikalara yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu tüm hukuk sistemlerinde yerleşmiş bir ilkedir. Bu ilkenin gerekçesi, siyasetçilerin, özel kişilerden farklı olarak diğer siyasetçilerin, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş kişiler haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin istikrar kazanmış uygulamalarında da siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır, hatta incitici eleştirilere dahi katlanması gerektiği vurgulanmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kamuyu ilgilendiren, genel nitelikli sorunlara ilişkin alanlarda ifade özgürlüğüne sınırlama getirilemeyeceğini kesin bir dille belirtmektedir. (AİHM 26118/10 Eon / Fransa kararı) Ayrıca bir yazı veya açıklamanın ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilerken, bütününe bakılması gerektiğinin, kullanılan ifadelerin nasıl bir içerik ile verildiğinin üzerinde durulmaktadır. (AİHM 23144/93 Özgür Gündem / Türkiye kararı)
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davalı, davacının daha önceki açıklamalarına yönelik olarak düşüncelerini paylaşmıştır. Davalının kullandığı ifadeler bir bütün olarak incelendiğinde, tarafların siyasi kimliği de göz önüne alındığında, bu gibi ağır eleştirilere katlanması davacıdan beklenmelidir. Mahkemece; davaya konu beyanların eleştiri niteliğinde olup, ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı gözetilerek; istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulü doğru görülmemiş ve bu yön bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların öteki temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15/12/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.