Mesajı Okuyun
Old 13-03-2007, 04:20   #37
calikusu_kamuran

 
Acil teşekkürler...umarım bir tutarsızlık yoktur...öğreniyoruz işte.

Alıntı:
Yazan Av. Denizhan Erberk
Sadece Türkiye açısından değil Tüm dünya ülkelerinin hukukları açısından can alıcı bir nokta olan ve tüm ülkelerde olagelen hukuku,oluşumu bakımından irdelersek hukuk sosyoloji açısından olan veya olması gereken hukuk' un neresindeyiz acaba?

Bu soru öyle bir sorudur ki şu anki hakimiyet alanımız içindeki dünyaya aklımız ne kadar hakimdir diye bir soruyla eşdeğerdedir. Eğer hakim olduğumuz gerçeklik alemi bütününe fiilen sahip iken aklen de sahip olmamızı gerektirir ki gerçekliğin bizim ondan elde edebileceğimiz sonuç için gereken vasıtayı bizim yine gerçeğin kendisinden elde etmemizi sağlayıp sağlamadığını görmemiz gereklidir. Yani elimizde bir varlık var ve bize bu varlık ne elde ettirebilir yani bu varlık bizim için yani insan için ne fayda sağlar, bu durum için öncelikle varlığın kendisini tanımamız gerekir ve sonra onun icra edebileceği sonuçları(işlevleri) görmemiz gerekir. Kısaca bu varlık neyin sebebidir, neyin sonucudur, bu bilinmelidir. SEBEP-VARLIK-SONUÇ: Yani bu varlık bir sonuç olarak neyden gelir ve bir sebep olarak neye gider. Yani daimi-devam ededuran DETERMİNANTLARINI aramaktayız.

Av.Yasar SALDIRAY
hukukun toplumsal bır olgu oldugu, yanı toplumun ıhtıyacları dogrultusunda toplumun ıhtıyaclarını karsılamak amacını tasıdıgı acıktır.

Fakat,toplumun yarattıgı her kural da dogru degıldır,çünkü Toplumun kendıne özgü örf ve adetleri vardır ve zamanla sanki bunlar o toplum tarafından hukukmus gıbı algılanır.Bu olandır ancak olması gereken bu degıldır.


***Syn Av. Yaşar Saldıray, kanaatimce demektedir ki, ortada bir problem var ve bu problemi çözebilecek bir eylemi biz gerçeğin kendisinde bulmak zorundayız ki akletme işi de gerçeğin kendisindekini akletmeyi gerektirir. Şimdi öncelikle bizim AMAÇ edindiğimiz nedir, bunu bilmeliyiz ki bu amacı icra edecek EYLEMİ de bulalım. Sonra bu amacı icra etmemizi sağlayacak GERÇEKLİK EYLEMİ BİZE DOĞACA TANINMIŞ MI ONU BULALIM. İnsanoğlunun amacı kendini mi en son bir şekle sokmaktır yoksa KAİNAT BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE kainatı mı başka bir şekle sokmaktır. Yani henüz bu bilinmemektedir fakat bilinen bir gerçek var ki İNSANLIK KENDİNİ DEVAM ETTİRMEYE ZORLANMIŞTIR. (Ki insan acıdan kaçan bir varlıktır ki ölüm acı olsa gerek ki intihar güç iştir normal insan için). Kısaca insanoğlunun varlığı kainatın varlığı ile uyum içindedir, ki var olması bu meşruiyetini gösterir. İnsan kainattan kaçmaktan ise aksine onda var olmaya zorlanmıştır. En nihayet zaman göstermektedir ki İNSANLIK İÇİN OLMASI GEREKENİ ARAMAKTAYIZ, aslında bu olması gereken gerçekliğin ta kendisinde var olan bir şeydir ki biz gerçekliğin içinde var olmayanı açığa çıkaramayız. Diyelim ki insanlık için olması gereken düşüncede oluştuğu anda bir şeyin başka hiçbir eylem gerekmeksizin ortaya da çıkabilmesidir, işte bunlar hayatı-gerçekliği ileriye götürmekle elde edilebilecek şeylerdir ki eğer gerçekliğin içinde zaten böyle bir şey var idi ise biz onu ortaya çıkarabiliriz yok eğer yok ise zaten keşfetmemiz mümkün değildir. Karnımı doyurmaya ihtiyacım var ama bunu taşla yapamıyorum. Benim görevim gerçeğin içinde bunun neyle icra edileceği belirlenmişse onu bulmaktır.

Av.Armağan Konyalı
Eğer yoksa, merak ettiğim 'olması gereken'in ne olduğuna kim karar verecek ? Her görüşe göre farklı bir 'olması gereken' vardır.
Felsefe sadece sorar; yanıt vermez.. Düğüm çözmek için kimseye yetki verir mi acaba ?

*** Eğer gerçekliği bütünlüğü içinde tam bilse idik olması gereken için uzlaşmalara-sözleşmelere gerek kalmazdı kanaatindeyim, yani olması gerekene gerçeğin ta kendisi karar vermektedir. Biz sadece o gerçeğin ta kendisini aramakla mükellefiz. Eğer gün ola evrende 100 kişi kalsa artık bu yüz kişinin görevi yalnızca ve yalnızca 100 kişiyi korumak için birleşmektir ve fakat eğer gerçeklik bir araya gelmeleri durumunda her birindeki ayrı maddeler birleşince zehri oluşturan bir virüs ortaya çıkaracak idi ise artık TÜMELİ ÖNCEDEN GÖRMEK GEREKLİLİĞİ sebebi ile yani sonucu önceden bilmek gereği onların biraraya gelmeksizin varlıklarını sürdürmelerini icap ettirirdik. İşte bu durumdaki gibi BİZ VAR OLAN NE İSE ONU KORUMAKLA YÜKÜMLÜYÜZ. VEYA VAR EDİLECEK NE İSE ONU İCRAYLA YÜKÜMLÜYÜZ. Diyelim ki sıcak bölge karıncaları ansızın ekvatordan kutba doğru yol almaya başlasınlar ve biz bilelim ki onlar doğa olaylarını 50 yıl önceden seziyor olsunlar ve artık NE SONUCU DOĞACAK Kİ BU VARLIKLAR KUTBA DOĞRU YOL ALIYORLAR diye düşünürüz, yani bu olay neye delalettir. Bunu bugünden aklımızda var kılabilirsek işte gerçeği aklımızda var kılmışız demektir. Var olan veya var olacak gerçeğin ta kendisinin kuralları ile var edilmemiş beyin oluşumları SPEKÜLATÖRLÜKTEN İBARETTİR. Biz biliyoruz ki BİLİM var olanla yani var olmuş olanla ilgilenir o asla VAR OLACAK OLANLA İLGİLENMEZ. Böyle bir durumda iken artık HUKUKUN BİR OLUŞUM ELDE ETMEK İÇİN KULLANDIĞI ARAÇLAR VE ELDE ETTİĞİ OLUŞUMLAR VAR OLMUŞ OLANLARDIR. Kanatlı insan türü hukukta yer almaz, ama belki yarın yer alır ama hukuk için var olmuş veya olanlar içinde buna imkan veren bir vasıta görmediği için böyle bir varlığı da sonuç oluşum olarak düşüncesine almak ki düşünce var olan maddi imkanlar ile ve onun kuralları ile varlık ve düşünceler yaratır. MADDİ İMKANSIZLIK BİZE GÖSTERMEKTEDİR Kİ MADDİ İMKANSIZLIK İÇİNDE OLAN ŞEYLER HAKKINDA UZLAŞIM-SÖZLEŞME YAPILAMAZ.

Av.Yasar SALDIRAY
Örnegın ;toplumda kapkac ,hırsızlık,v.s suçlar arttıgı zaman toplumsal barısın ve huzurun saglanması amacıyla Yenı kanunlar gerekir,Ve bu kanunlar elbette yasa koyucu tarafından çıkarılır.ancak yasa koyucunun da Toplumun ihtiyacını da nazara alması zorunludur...

Sızin verdiginiz örnek aslında olan ile olması gerekeni
oldukça iyi açıklamakta,Kadının evlendigi zaman eşini soyadını alması olandır ancak; dilerse aynı soyadını kullanabilmesi olması gerekendir,Çünkü Toplum buna ihtiyaç duymaktadır...

saygılarımla...
Başlamaktır önemli olan.Tüm başlangıçlar beyinde başlar,Şöyle geriye çekilip olan biteni kavramak gerekir önce karar verdin mi Enerji ile dolarsın,içindeki solgun çiçege su verilmiş olur.Harekete geçmek için

*** Toplum diyor ki yarın da varlığını devam ettirmek istediğim nedir? Elbette öncelikle bütünsel varlığımız ve bu bütünsel varlığı devam ettirmeyi icra edecek vasıtalar-kuvvetler. Her bir birey görmüştür ki insanlar bir araya gelerek varlıklarını devam ettirmeyi fiili gerçeklikte görmüşlerdir. Yani bir şeyi amaç ediniyor ve bu amacı icra edecek kuvveti de biliyor ve bunları artık var etmenin gayesi içine giriyor ki her varlık VAR OLMAK İÇİN CAZİBESİ İLE DE VARDIR. Uçak gibi bir varlığın bir cazibesi olmasa idi var olmasını gerekli görmezdik, ona ihtiyaç duyuyor insan ve bu ihtiyaçla var edilmiş. Önemlisi o uçağın cazibesi de bir başkasını tamamlamasından gelmektedir. Su toprağı tamamlamalı ki tohumu ileri bir yere tamamlasın.
Fakat burada şunu söylemek istiyorum, toplum eğer sabanla tarım yapmayı istiyorsa traktöre gerek duymuyorsa ne yapılacak ki HAYAT-GERÇEKLİK ARTIK TRAKTÖRE İHTİYAÇ DUYMUYOR MU? Ki önemlisi, gerçeklik içinde görülmüş bir şey denenmeyi de gerektirmez mi? İnsan daha çocukken yanan sobaya elini isteyerek sürer onun amacı yalnızca değmektir yoksa acıyı hissetmek değil ama elini değdirmesi için zorlanmış o, ama artık biliyor ki bu sebep bu sonucu doğuruyor yani kendisi için yarar görmemiştir artık, bu toplum matbaanın gelişini birkaç yazar için yüzyıllar geciktirdi ve geneli hiçe saydı ve toplum geriledi. Gerçekliğin imkan verdiği şey eğer ki KİŞİYİ koruyor ise elbet gereklidir ve istenendir. Hiç kimse sanırım kimliğinin korunmamasını istememezlik etmez.
Elbet her şey öncelikle düşüncede var olur ve fakat o düşüncedekiler maddi kuralların elverdiği ile var edilenlerdir. Yani henüz maddi imkanlar kanatlı insana elvermiyor ama düşünce bunu yapabiliyor ki maddi kuralların dışında da düşünce ürünü varlık elde etmek beynin bir imkanı olarak vardır ve aslında o kanat kavramını kuşlarda görmese idi acaba kanatlı insan tasarlayabilir mi idi?


nefertiti
Nacizane düşüncem,bu ayakkabıyı çıkarmak..Sonuç,Ülke gerçeklerine uygun hukuk olmalı..

*** Benim bu cümleden algılamam şudur: Evrensel insanlık için amaçlar BİRDİR ve fakat oraya götüren araçlar farklılık arzeder. Yani hukuk bir araçtır olarak düşünülmüş gibi bu cümlede.

çitlenbik
pozitif hukuk olması gereken hukuka yakın olan kanunlar bütünüdür.bu sebeple kanunlar değişir durağan değildir.pozitif hukuk,aslında olması gereken hukuka erebilme gayretinden doğmuştur.

*** Çünkü gerçekler değişmiştir ki artık sonuç denilen gerçeği icra edecek sebep denilen gerçek aranır olmuştur. İnsan diğerinin faydalandığı yeni bir ürünü görmüştür artık ve kendisi de aynı ürünü elde etme çabası içine girmiştir.


Av.Bektaş Salim Topbaş
'adelet öyle bir idedir ki sürekli peşinde gidilmelidir' gibi bir söz hukuk felsefesi eserlerinde mevcuttur.Bu sözün anlattığı adelete erişmek, böylece adaleti yaşamak değil aynen olması gereken kavramında olduğu gibi sürekli varolanın eksiklerini tamamlamak ve devinim halinde olmaktır.olması gereken olduğunda artık eskimiştir ve kusurları vardır yeni olması gereken aranmalıdır.eğer kusurları yoksa olması gereken olan olmuştur ve kavram ömrünü tamamlamıştır.soyut bir olması gereken kavramı yaratarak bu çerçevede tüm insanlığı olması gerekene yöneltmek fikrimce lüzumsuz bir yüktür.eğer olması gereken sürekli ve sonsuza kadar uğraşılacak bir fakat elde edilemeyecek bir kavramsa fazla üstünde durmamak gerekir.bu kavram ayrıca her yeninin eskisinden daha çok olması gerekene yakın olduğunu da varsayıyor.Fakat tarihte geri dönüşler yaşanabiliyor.
İnsanın, doğuştan bir olması gereken fikriyle doğduğu ve beyninde getirdiği bu kuralın mükemmel olduğu düşüncesi ise her insanın doğuştan mükemmel hukukçu olduğu kabulünü gerektirir.Buna paralel bir düşünce islam düşüncesinde her doğanın aslında müslüman olarak doğduğu fikridir.
yaşamda büyük oranda geçerliliği olan gerekircilik (determinizm) fikriyatı konuyu daha iyi açıklıyor kanaatindeyim.Yani şu an mevcut olan bir hukuk varsa (pozitif hukuk) bu büyük ölçüde böyle olması gerektiği içindir.Varolan hukukun işler olabildiği coğrafyada bulunan türlü sosyal siyasi güç dengeleri,kadın-erkek, çocuk-yetişkin,insan-doğa, işçi-işveren, yerli-yabancı gibi türlü çelişkiler ve bunlar arasındaki güç dengesi ve dünya konjenktürü verili hukuku belirlemektedir.Olması gerekenin ne olduğu belirtilen çelişki içindeki unsurlardan her biri için farklı olacaktır.Bu nedenle ortak bir olması gerekenin belirlenmesi meselenin hukuk boyutuyla çözülecek bir durum değildir.Bu noktada devreye siyaset ve idoloji girmektedir.Konumuz dışı olduğu için siyasete değinmeyeceğim.Ancak hukukun ve kökenini oluşturan haklar kavramının tarihsel olduğunu yani 'insanın insan olmasından kaynaklanan' gibi anlamsız cümlelerle ifade edilemeyeceğini tarihsel süreç içinde hakların edinildiğini belirtmeliyim.


***birinci ilişkililer diye ayrımım
1-eğer kusurları yoksa olması gereken olan olmuştur ve kavram ömrünü tamamlamıştır
2-eğer olması gereken sürekli ve sonsuza kadar uğraşılacak bir fakat elde edilemeyecek bir kavramsa fazla üstünde durmamak gerekir.
3-bu kavram ayrıca her yeninin eskisinden daha çok olması gerekene yakın olduğunu da varsayıyor.Fakat tarihte geri dönüşler yaşanabiliyor.
4-Olması gerekenin ne olduğu belirtilen çelişki içindeki unsurlardan her biri için farklı olacaktır.
5-Bu nedenle ortak bir olması gerekenin belirlenmesi meselenin hukuk boyutuyla çözülecek bir durum değildir.Bu noktada devreye siyaset ve idoloji girmektedir.
6-Ancak hukukun ve kökenini oluşturan haklar kavramının tarihsel olduğunu yani 'insanın insan olmasından kaynaklanan' gibi anlamsız cümlelerle ifade edilemeyeceğini tarihsel süreç içinde hakların edinildiğini belirtmeliyim.

A- Eğer gerçekliğin elverdiği sebep sonuç ilişkisini birleştirme imkanı doğmuşsa var edilmesi ile artık olan durumuna geçmiştir. Şimdi biz öncelikle ortada olan gerçekleri aklımız ile ama yine gerçekliğin kurallarını aklımıza alarak gerçekliğin bir ön oluşumunu beynimizde var etmekteyiz. Yani diyelim ki A şahsı ile B şahsı arasında bir seçim yapmak istiyoruz, biz gerçeklikte de bilelim ki B şahsı aleyhine bir düzenleme(sistem) getirsek B şahsı ticari KÜLTÜRÜ( ticari gerçekliğin akılda oluşu) henüz yeterince var olmadığından ve böylece gerçeklik bütününü aklında görmediğinden bu düzenlemeye SES ÇIKARMAYACAKTIR. Yani biz gerçeklik ne ise onunla akıl varlıklarımızı oluşturmaktayız. Ve hukukta var edilen aslında gerçekliğin var edebileceklerinin ta kendisini bulmaya çalışır. Bu durumda kusurların olmayışı demek gerçekleşme imkanının var olması demektir. Bir şey var olabiliyorsa ve hatta varsa meşrudur.
B- İnsanlık olması gerekenin ne olduğunu henüz bilmemektedir, çünkü insanlık henüz BÜTÜNÜ görememiştir. Yani insanlık bundan 1000 yıl sonrasının olacaklarını bilmemektedir. Peki bu durumda olması gereken kavramı 1000 yıl sonraki yapılacak olan mıdır? Hayır, insan yalnızca ve yalnızca şu an önünde var olan problem için bir cevap aramaktadır ki insanın tecrübe etmediği şey bir olması gereken olamaz. İnsan geçmiş tecrübelerinden birinde kendini çok iyi hissetmiştir ve yine onu aramaktadır. Yani insan bildiği bütün içindeki problemi yine bildiği bütün içindeki cevabı ile karşılamaya çalışmaktadır. Yani daha önceden bu problem için cevabı bir kez olsun bulmuştur. İşte onu yeniden sağlamak istemektedir ki O ANKİ TAMAM OLUŞUNU yeniden yaşamak istemektedir. Ama şu olabilir İNSANIN TÜM ZAMANLARDAKİ SEBEP-SONUÇ İLİŞKİLERİNDE SABİT KALAN ŞEY NEDİR? İnsan kainatı kendi hakimiyetiyle sarmaya doğru mu ilerlemektedir gibi sorular. Yani her bir insanın KAİNAT KARŞISINDAKİ DURUMU aynıdır diyebiliyorsak işte bu bir olması gerekendir, yani ARTIK OLAN TÜM ŞEYLERİ ONUNLA ÖLÇEBİLECEĞİMİZ ŞEY, Aranan artık şudur TÜM İNSANLIK İÇİN GEÇERLİ OLACAK BİR HUKUK VAR MIDIR? Yukarda bir yerde dedik ki, hukuk gerçeğin imkanları ile var edilen bir oluşumdur ama o artık gerçekliğin içinde var olabilecek bir oluşumdur ki akıl artık gerçekliğin kuralları ile düşünmüştür çünkü onu. Kısaca burada aranan şudur HER İNSAN İÇİN GEÇERLİ OLAN BİR NORMAL VAR MIDIR? Ve bu öyle bir normal olacak ki artık tüm zamanlar mekanlar ve kişiler için geçerli olacak bir normaldir. Ve bu taş çatlasa vazgeçilmeyecek bir normallik olarak bilinecektir artık. Artık bu normale uymayan her şey anormal olacaktır. Öyleyse artık olması gereken kavramı bir KRİTER olarak göz önüne gelmektedir. Bir önermeye dökersek; ŞU DOMATESTİR veya ŞU DOMATES DEĞİLDİR önermelerinde kullandığımız DOMATES diye bilinen NORMAL olan gibi. Yani tüm insanlık hukuku için geçerli olan MODELİ-KURALI-KRİTERİ-NORMALİ bulabilir miyiz? Fakat gün ilerledikçe NORMAL her zaman değişim göstermekte ki bu durum HENÜZ İNSANIN BÜTÜN ÖZELLİKLERİNİ BİLMEDİĞİMİZİ VE KAİNATIN BÜTÜNÜNÜN BİLMEDİĞİMİZDEN KAYNAKLANMAKTADIR. Eğer sabit olan bir NORMALE ULAŞTIĞIMIZ ANDA İSE ARTIK GELİŞİM DURDU DEMEKTİR. Çünkü artık GERÇEĞİN-DOĞANIN KENDİ DOGMASINA ULAŞILDI DEMEKTİR.


C- İnsan her gün kainatı ve kendini keşfetmektedir ama gün olur ki geçmişin ne olduğunu da bilmek zorunda kalabiliriz ve umarız onu da bilme imkanımız olur. Böylece evet olması gerekene YANİ SABİT KALAN NORMALE yakınlaşma olabilirdir. Bilinen geçmiş, bilinen bütün içinde var olduğu sürece tarihin tekerrürü önemsizdir ki o sonuçta bilinen içindedir.
D-Her insan, yanan sobaya elini vurunca biliyor ki artık eli yanacaktır, yani her bir şey BİLGİ BÜTÜNÜ içinde yer aldıkça insanların olan ile olması gerekeni ayırt etmesi daha kolay oluyor. OLMASI GEREKEN YANİ NORMAL OLAN İNSANIN ELİNİ SICAK SOBAYA VURMAMASIDIR, eğer sıcak sobaya elini 18 yaşındaki biri vurmuşsa bu artık olan bir olaydır fakat olması gerekene uymamaktadır. Yani olan kriterimize uymamaktadır. Böyle bir durumda iken artık somut olay için alt kademede bir olması gereken oluşturmak gerekir. Yani her insan isteği için geçerli olan NORMAL ile sübjektif normaller değişir ve somut olaylar da olması gerekenlere-normallere uymayabilir ki BEYİNDE OLUŞMUŞ İDEAYA aykırı bir oluşum olarak ANORMAL denir. Artık istenir ki BU ANORMAL yeniden NORMALE GERİ GETİRİLSİN VE insanlık YARIN BU KİŞİNİN NE YAPACAĞINI BİLSİN. Normal, bir anlamda önceden bilme işidir ki HUKUKUN AMACI ZATEN ÖNCEDEN BİLİNMEYİ AMAÇ EDİNİR. AKSİ TAKDİRDE KAOS-BİLİNMEZLİK-GÜVENSİZLİK DOĞAR. Beynim 18 yaşındaki Ahmet” in yarın ne yapacağından emin değilse işte orta NORMAL yoktur. Ki artık beynim bir oluşum-NORMAL yaratamamış olarak STRESİNİ YAŞAR DURUR ki artık kendini yıpratış başlar.

E- Siyaset ve ideoloji, GENEL AKLIN GÖRELİKLERİ DEĞİL, ÖZEL AKLIN GÖRELİKLERİDİR ki görecelik olarak anlatılır. HUKUK EĞER BİREYLERİN BİR BİR OY HAKKINDAKİ İRADELERİN TECELLİSİ İLE OLUŞMAYIP başka sebeplerden ve özellikle KISMİ kesimlerin menfaatleri doğrultusunda var edilmiş ise, o hukuk hukuk değildir ki BÜTÜNE AİDİYETİNİ YİTİRMİŞTİR. HUKUK BÜTÜNÜN HİZMETİNDE OLMAKLA MÜKELLEF İKEN SİYASET KİMİLERİ HİZMETİNDEDİR. Denilse ki, şu kadar TL kazananlar vergiden muaftır ve bu kriterden yukarı kazanç elde edenler 5 şirket olsa ve önümüzdeki 15 yıl içinde asla bu seviyede kazanca diğer hiçbir şirket ulaşamayacak olsa burada MADDİ İMKANSIZLIKLA YARATILAN BİR İMTİYAZ olur mu? Bir birey olarak ben derim ki NORMAL OLAN GENEL NORMALİ İLERLETMEKTİR ÖZEL NORMALİ DEĞİL. İşte hukuk GERÇEĞİN GENEL NORMALİNİ BULABİLMEKTİR DE.

F-Tarihsel süreç içinde sadece gerçekler keşfedilmektedir yoksa haklar yaratılmakta değildir. Gerçeğin ne olduğu anlaşılır ve ona göre hukuk yeniden dizayn edilir. Her geçen gün BÜTÜN daha iyi görülmektedir. Hukuk insanın ne olduğunu tam olarak keşfetmiş olsa bilelim ki şu an OLANLAR ÜSTÜ NORMAL BULUNUR.


İkinci ilişkililer diye ayrımım
1-'adelet öyle bir idedir ki sürekli peşinde gidilmelidir' gibi bir söz hukuk felsefesi eserlerinde mevcuttur.Bu sözün anlattığı adelete erişmek, böylece adaleti yaşamak değil aynen olması gereken kavramında olduğu gibi sürekli varolanın eksiklerini tamamlamak ve devinim halinde olmaktır
2-soyut bir olması gereken kavramı yaratarak bu çerçevede tüm insanlığı olması gerekene yöneltmek fikrimce lüzumsuz bir yüktür
3-İnsanın, doğuştan bir olması gereken fikriyle doğduğu ve beyninde getirdiği bu kuralın mükemmel olduğu düşüncesi ise her insanın doğuştan mükemmel hukukçu olduğu kabulünü gerektirir.Buna paralel bir düşünce islam düşüncesinde her doğanın aslında müslüman olarak doğduğu fikridir
4-yaşamda büyük oranda geçerliliği olan gerekircilik (determinizm) fikriyatı konuyu daha iyi açıklıyor kanaatindeyim.Yani şu an mevcut olan bir hukuk varsa (pozitif hukuk) bu büyük ölçüde böyle olması gerektiği içindir
5-Yani şu an mevcut olan bir hukuk varsa (pozitif hukuk) bu büyük ölçüde böyle olması gerektiği içindir.Varolan hukukun işler olabildiği coğrafyada bulunan türlü sosyal siyasi güç dengeleri,kadın-erkek, çocuk-yetişkin,insan-doğa, işçi-işveren, yerli-yabancı gibi türlü çelişkiler ve bunlar arasındaki güç dengesi ve dünya konjenktürü verili hukuku belirlemektedir

A-Yerinde bir keşif olarak geldi bana. Biz bütünü-bütünümüzü yeniden keşfediyoruz. Yani biz var olan ama ne olduğunu bilmediğimizi, gerçekliğini öğrene öğrene aklımıza geçirmekteyiz. Yani bu aslında gerçekte var olan NORMALİ aklımıza yavaş yavaş aktarma işidir ki çok yavaş gidiyoruz sanırım. Pahalıya mal oluyor. Problem yaşa cevabını bul, problem yaşa cevabını bul. Zor iş harbi.

B-Ama tüm bütünün de BİR NORMALI-KRİTERİ VAR ELBET. Elbet insanlık ömrü yeterse, en azından bütünün keşfettiği yerine kadar bir NORMAL-KRİTER bulmalıdır. Domatese, domates diyebilmem için bir kriter gerektir bana. Bugünün NORMALİ budur ama yarın elbet değişir. Bir merkezi güç tarafından yapılmalı bu veya ortak bir iş olarak.

C- Biraz kavramı değiştirerek yaklaşmak istiyorum ben, insanın AYNI ETKİ KARŞISINDA VERECEĞİ TEPKİLER HER İNSAN İÇİN AYNI MIDIR? Her insanın hayatın tümelini beynine taşımış olsa varacağı sonuç hep aynı mıdır? Bence tümelin içinde normal diye adlandırılan her insan için tümelin normaline karşı tepki de aynı olacaktır diyorum. Su, her insan için aynıdır, içilir. İNSAN ÖNCE ÖĞRENİR SONRA BU ÖĞRENDİKLERİNİ YENİDEN YAPAR. Bence beyin boş, dolu olsa, amalık rüya gerektirmez mi? Gerçi insan gerçeğini henüz tüm olarak bilmiyoruz-öğrenemedik ama ben insan beyninin boş olduğunu düşünüyorum. Fakat tepkileri ortaktır bence insanın.

D-Ben determinizmi zorunlu sebep-sonuç ilişkisi diye algılamaktayım. Ve şu an hukuktaki çoğu şey zorunlu sebep-sonuç ilişkisi gibi görünmüyor. Bence bugünün hukukları KESİM HUKUKU GENELDE, ONLAR GENELİN HUKUKU OLARAK GÖRÜNMÜYORLAR PEK.

SAYGILARIMLA VE SEVGİLERİMLE anlayışım bu kadar ne yapayım daha fazlam yok.(Syn.Av.Bektaş Salim Topbaş, yazınızı geç farkettim, kusura bakmayın, ve önemlisi bu konuyla epey ilgilenmişsiniz üstadım, çok kavramı daha iyi anlamam için vesile oldu yazınız ama umarım yanlış algıladığım yer varsa yardımcı olursunuz. Saygılarımla)




Bunları bir yeni de nasıl bütünleştirebilirim? Her normal diye belirtilen insan aynı refleks tepki ile mi doğmuştur. Şu halde hukuk zaten var olanı yansıtır gibi.