Mesajı Okuyun
Old 17-08-2006, 17:48   #4
ibreti

 
Varsayılan

Somut olayda HİLE kavramından yola çıkmak daha elverişli gibi..

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/470

K. 2002/1151

T. 31.1.2002

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Ölünceye Kadar Bakma Vaadiyle Hileli Yollarla Kandırmayla Mirasçılardan Mal Kaçırmak Kastı ile Taşınmazlar Bağışlandığı Halde Tapuda Satış Gösterilmesi )

• ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA VAADİ ( Hileli Yollarla Kandırmayla Mirasçılardan Mal Kaçırmak Kastı ile Taşınmazlar Bağışlandığı Halde Tapuda Satış Gösterilmesi )

• HİLE ( Bir Kimseyi İrade Beyanında Bulunmaya Özellikle Sözleşme Yapmaya Sevketmek için Onda Kasten Hatalı Bir Kanı Uyandırılması-Esasen Var Olan Hatalı Bir Kanın Korunması )

• MUVAZAA ( Ölünceye Kadar Bakma Vaadiyle Hileli Yollarla Kandırmayla Mirasçılardan Mal Kaçırmak Kastı ile Taşınmazlar Bağışlandığı Halde Tapuda Satış Gösterilmesi )

• MAKABLE ŞAMİL OLMAK ( Koşulların Gerçekleşmesi Halinde Aldatılan Tarafın Hakkını Kullanarak Hukuki İlişkiyi Geçmişe Etkili Olarak Ortadan Kaldırabilmesi ve Verdiği Şeyi Geri İsteyebilmesi )

818/m.28

ÖZET : Taraflardan biri, diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, hata esaslı olmasa bile, aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Bu koşulların gerçekleşmesi halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili ( makable şamil ) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Hile, öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
DAVA : Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı Dudu Ç., oğullarından Necip Ç.'nun kendisini ölünceye kadar bakacağı vaadi ile hileli yollarla kandırarak, diğer mirasçılardan mal kaçırmak kastı ile 1802, 3410, 3411, 3629, 4071, 4349, 4395, 4609 parsel sayılı taşınmazlarını davalıya bağışladığı halde tapuda satış gösterildiğini, ancak davalının sözünü tutmayarak kendisine bakmadığını ileri sürerek davalı adına olan tapu kayıtlarının iptalini ve adına tescilini istemiştir.
Mahkemece sabit görülmeyen davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten iddianın ileri sürülüş biçimine ve davacının sıfatına göre muvazaa ile bakma akdine aykırılık iddialarının olayda dinlenilme olanağı bulunmadığı açıktır. Ne varki, dava dilekçesinde hile hukuksal nedenine de dayanıldığı anlaşılmaktadır. Esasen vakıaları bildirmek taraflara, uygulanacak yasa hükmünü bulup uygulamak hakime ait bir görevdir.
Bilindiği üzere; Hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak, veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. BK. nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili ( makable Şamil ) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
SONUÇ : Hal böyle olunca yukarıda değinilen ilkeleri kapsar şekilde soruşturmanın tamamlanması; özellikle tapudaki tasarrufların ölünceye kadar bakılıp gözetileceği vaad edilmek ve bu suretle hileye düşürülmek suretiyle gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin saptanması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 31.1.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/14062

K. 2003/80

T. 13.1.2003

• HİLE VE MUVAZAA NEDENİYLE TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ ( Bir İşlemin Hileye Dayalı Olduğundan Söz Edilebilmesi İçin Aldatıcı ve Kandırıcı İşlemlerin Akdin Yapıldığı Tarihte Mevcut Olması Gereği )

• BAĞIŞ ( Hile Sebebiyle Tapu İptal Tescil Talebi - Akdin Yapılmasından Sonra Ortaya Çıkan Sebepler Akdi Bozamayacağı )

• HİLE ( Bir Kimseyi Sözleşme Yapmaya Sevketmek İçin Onda Kasten Hatalı Bir Kanı Uyandırma Amacı Olması - Her Türlü Delille İsbat Edilebileceği/İptal Hakkının Kullanılmasının Hiç Bir Şekle Bağlı Olmadığı )

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Hile ve Muvazaa Nedeniyle - Bir İşlemin Hileye Dayalı Olduğundan Söz Edilebilmesi İçin Aldatıcı ve Kandırıcı İşlemlerin Akdin Yapıldığı Tarihte Mevcut Olması Gereği )

818/m.28,31

ÖZET : Dava,hile ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.Davalı Kamile,5.10.2001 günlü oturumda,öteki davalının kendisini kandırdığını açıklamıştır. Dosya içeriği ve toplanan kanıtlardan;davacının,kayden maliki olduğu 33026 ada 1 parseldeki 5 nolu bağımsız bölümün ½ payını koşulsuz bağış akdiyle davalı Kamile'ye 24.12.1997 tarihli resmi sözleşmeyle temlik ettiği; onun da,aynı payı 10.5.2000 tarihli akitle kızı Fatmaya devir ettiği anlaşılmaktadır.Bir işlemin hileye dayalı olduğundan söz edilebilmesi için aldatıcı ve kandırıcı işlemlerin akde mukaddem en son akit tarihinde mevcut olması gerekir; akitten sonra,ortaya çıkan sebeplerin,akdi bozucu neden olarak düşünülmesi mümkün değildir. Hal böyle olunca,24.12.1997 günlü bağış akdinin; yanların özellikle de davacının gerçek iradesini yansıttığı ve iradeyi bozucu bir neden olmaksızın kurulduğu anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabulü doğru değildir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacı,koşullu olarak davalı Kamile'ye temlik ettiği 1/2 payın; Kamile tarafından öteki davalıya ( kızına ) devir işleminin 24.12.1997 günlü akde aykırı olduğunu ileri sürerek iptal ve tescilini istemiştir. Davalı Kamile,5.10.2001 günlü oturumda,öteki davalının kendisini kandırdığını açıklamıştır. Sonraki beyanlarında davanın reddini savunmuştur.Diğer davalı Fatma ise taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını savunmuş ve davanın reddini istemiştir.Mahkemece,davanın kabulüne,davalı Fatma adına olan ½ payın iptaliyle davacı adına tesciline kararı verilmiştir.Karar,süresinde,davalı Fatma tarafından temyiz edilmekle,Tetkik Hakimi raporu okundu,düşüncesi alındı,gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Dava,hile ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir. Davacı,davasında,maliki bulunduğu 33026 ada 1 parseldeki 2. kat 5 nolu bağımsız bölümün ½ payını davalılardan Kamile'ye evlilik birliğinin ve devamının sağlanması evlilik birliği içerisinde bakımının yapılması koşuluyla devir ettiğini; oysa bu davalının değinilen koşulları gerçekleştirmediği gibi taşınmazdaki payını da öteki davalıya ( kızı Fatma'ya ) temlik ettiğini ileri sürerek; ilk işlemin hile ile sakat bulunduğunu; davalı Kamile'nin,öteki davalı Fatma'ya yaptığı satış işleminin ise danışıklı olduğunu ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Dosya içeriği ve toplanan kanıtlardan;davacının,kayden maliki olduğu 33026 ada 1 parseldeki 5 nolu bağımsız bölümün ½ payını koşulsuz bağış akdiyle davalı Kamile'ye 24.12.1997 tarihli resmi sözleşmeyle temlik ettiği;onun da,aynı payı 10.5.2000 tarihli akitle kızı Fatmaya devir ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, hile,genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K'nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz.Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili ( makable Şamil ) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan,hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Bir işlemin yukarıda değinilen ilke ve olgulara göre; hileye dayalı olduğundan,söz edilebilmesi için aldatıcı ve kandırıcı işlemlerin akde mukaddem en son akit tarihin mevcut olması gerekir; akitten sonra,ortaya çıkan sebeplerin,akdi bozucu neden olarak düşünülmesi mümkün değildir.
Somut olayda; gerek taraf anlatımlarından ve gerekse dosya içeriğinden; davacının davalı Kamile ile yaptığı bağış aktinde akit sırasında, kandırıcı ve aldatıcı bir davranışı bulunduğu söylenemez. Ayrıca,dosyada mevcut, davacı ve davalı Kamile ile iki tanığın imzalarını taşıyan 24.12.1997 günlü harici sözleşmeden tapu memuru huzurunda yapılan bağış akdinin yanlarının gerçek iradesini yansıttığı,akitten sonra ortaya çıkacak bozucu nedenlerin ise parasal yaptırıma bağlandığı tartışmasızdır.
SONUÇ : Hal böyle olunca,24.12.1997 günlü bağış akdinin;yanların özellikle de davacının gerçek iradesini yansıttığı ve iradeyi bozucu bir neden olmaksızın kurulduğu anlaşılmakla,davanın reddine karar verilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile kabulü doğru değildir.Diğer taraftan,ilk işlemin geçerliliği kabul edildiğine göre; davalı Kamile'nin öteki davalıya ( kızı Fatma'ya ) yaptığı satış işlemi bakımından ileri sürülen iddia açısından bir irdeleme yapmanın gerekli olmadığı açıktır. Davalı Fatma'nın temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.'nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,13.1.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.