Mesajı Okuyun
Old 01-08-2012, 23:01   #10
tiryakim

 
Olumlu Yargıtay İlamı

Alıntı:
Yazan Av. Can DOĞANEL
Doğrudur, katılıyorum.

Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
Esas : 2011/2244
Karar : 2011/17674
Tarih : 04.10.2011

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı banka vekili tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibine başlanmıştır. İpoteğe konu edilen taşınmazın, ipotek belgesine ve dosyada mevcut bulunan tapu kayıt örneklerine göre 1/2'şer hisse nisbetinde şikayetçi borçlular adına kayıtlı olduğu ve her iki borçlunun da kendilerine ait hisseyi alacaklı banka lehine ipotek ettikleri görülmektedir. 135 ada, 15 parsel sayılı bu taşınmazdaki borçluların (şikayetçilerin) hisseleri, 08.07.2010 tarihinde yapılan ihalede, takip alacaklısına ihale edilmiştir.

Borçlular tarafından mahkemeye yapılan başvuruda, "hisseli yerlerin satışı hususunda icra müdürünün ilgili mahkemeden görüş alması gerekirken, bu yolu tamamlamadan satış kararı verildiğinden bahisle" ihalenin feshi talebinde bulunulmuş; mahkemece İİK.nun 121. madde şartlarının yerine getirilmediği gerekçesi ile istemin kabulüne karar verildiği görülmüştür.

İİK.nun 134. maddesinde ihalenin feshi nedenleri teker teker belirtilerek gösterilmemiştir. Sadece, "Borçlar Kanunu'nun 226. maddesinde yazılı", "satış ilanının tebliğ edilmemiş olması", "satılan malın esaslı niteliklerindeki hata" ve "ihaledeki fesat" nedenleriyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir.

İhalenin bozulma nedenleri, gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasında;

a) İhaleye fesat karıştırılmış olması

b) Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,

c) İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler,

d) Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması,

şeklinde sıralanabilir.

Somut olayda, borçluların ileri sürdükleri ihalenin feshi istemi, yukarıda belirtilen İİK.nun 134. maddesinde belirtilen nitelikte bir ihalenin feshi nedeni değildir.

Ayrıca İİK.nun 121. maddesinde; "Bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya şirket, yahut iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi gibi yukarıdaki maddelerde gösterilmeyen başka nev'i malların satılması lazım gelirse, icra müdürü, satışın nasıl yapılacağını icra mahkemesinden sorar..." düzenlemesi yer almakta olup, somut olayda takip borçluları, taşınmazda 1/2'şer hisse nispetinde müşterek malik olup, anılan yasa maddesinin uygulanması imkanı bulunmamaktadır.

Borçlular tarafından başka bir fesih nedeni ileri sürülmediği gibi, re'sen yapılan incelemede de feshi gerektiren bir olguya rastlanmadığından mahkemece istem reddedilmelidir. Aksine düşünce ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 04.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Alıntı:

BİLGİ İÇİN ;
Müşterek Mülkiyet
Birden fazla kişinin bir şey üzerindeki mülkiyet haklarının normal olanı, müşterek mülkiyettir. Müşterek mülkiyette hissedarlar, bir şey üzerinde belli paya sahiptirler. Hissedarlar malın üzerinde, 1/2, 2/8, 3/12 gibi belli paylara sahiptirler; gayrimenkul üzerindeki hisse durumu tapuya bu şekilde kaydedilir. Bunun anlamı, her hissedarın payları oranında taşınmazın tamamı üzerinde hak sahibi olmasıdır.

Her paydaş kendi payı üzerinde malikin sahip olduğu hak ve yükümlülükleri aynen taşır. Ancak, bir payın devri halinde diğer paydaşın şuf’a (ön alım) hakkı vardır. Medeni Kanunun 659.maddesi uyarınca, “Bir gayrimenkulün hissedarları, diğer bir hisseyi satın alan üçüncü şahsa karşı yasal şuf’a hakkına haizdir”. Buna göre, hisseli bir gayrimenkulün bir kısım hissesini satın alan üçüncü şahsa karşı, diğer hissedarlarına ön alım hakkını ileri sürerek dava açma hakları vardır.
Müşterek mülkiyette aksine sözleşme olmadıkça, hissedarlar taşınmazı birlikte idare ederler. Yanı sıra, alelade işleri herhangi bir paydaş yapabilir. Ancak, önemli işleri çoğunluk kararı ile yapmaları gereklidir.
Müşterek mülkiyet, taşınmazın satış veya taksimi (rızai taksim, kazai taksim) ile sona erer.
İştirak Halinde Mülkiyet
Medeni Kanunda iştirak halinde mülkiyet şu şekilde tanımlanmıştır;

“Yasa uyarınca veya bir sözleşme ile iştirak eden kimseler bir şeye birlikte malik olurlarsa, her birinin hakkı o şeyin tamamına sari olur.”
İştirak halinde mülkiyette, benim payım söz konusu olmayıp, bizim malımız düşüncesi mevcuttur. Mal üzerinde yapılacak her türlü işlem ortak kararla (ittifakla) olabilir.
İştirak halinde mülkiyet, birden çok kişinin aralarında daha önceden mevcut şahsi bir bağ veya bir ortaklık ilişkisinin meydana getirdiği ortak mülkiyet çeşididir. İştirak halinde mülkiyetde, kural olarak paylar itibari bir miktar olarak belli değildir ve bu nedenle ortaklar payları üzerinde tek başlarına tasarruf yetkisine sahip değillerdir.
Sözleşmeden veya kanundan doğabilir. Sözleşmeden doğan iştirak halinde mülkiyete örnek olarak, karı koca arasındaki mal ortaklığı rejimini, aile şirketi emvalini verebiliriz. Kanundan doğan iştirak halinde mülkiyete örnek olarak, miras şirketi verilebilir.