Mesajı Okuyun
Old 11-02-2006, 02:35   #3
Gemici

 
Varsayılan

Sayın İbrahimbey, Sayın Merhaba,

İçten, samimi ve açık düşünceleriniz ben de olduğu gibi diğer okuyucularda da konu üzerinde biraz da olsa anlık hislerden arınarak düşünmeye yol açtı. Sitenin dar alanına binlerce belkide milyonlarca kişinin senelerden beri üzerinde kafa yorduğu birçok konuyu yerleştirmişsiniz.

Hangi konularda sizinle hemfikir olduğumu, hangi konularda ayrı düşündüğümü bir kenara bırakarak, önemli ve üzerinde biraz daha düşünmeye değer olarak gördüğüm bazı düşüncelerinizi alıntı halinde aşağıya alıyorum. Alıntılardan sonra gelen sorular ve bazı yorumlar, olaya biraz daha açıklık getirir diye düşünüyorum.


Alıntı:
Kadınlar Tacizi "Davet" Mi Ediyor ?...


Üzerinde gerçekten durulması gereken bir konu. Ceza hukukunda Viktimoloji diye adlandırılan bir bilim dalı var. Bu bilim dalının konusu bir suç mağduru olan kişilerin kendi davranışları ile suçu ne ölçüde etkilediği. Kadınlara yönelik suçlarda, kadınların rolü konusunda çarpıcı araştırmalar var aklımda kaldığı kadarı ile.

Alıntı:
Dünya genelinde kadına yönelik her boyutta şiddetin yaygınlığına baktığımız zaman da, onları ne kadar "koruduğumuz" dramatik bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

Koruduğumuz derken koruyucu olarak erkekleri kastediyorsanız, vay o kadınların haline derim. Kadınların ezilmişlikten kurtulmalarında erkeklerin koruyucu rolü olabilir, ama kadınların ezilmişlikten kurtulmalarının en önemli yanı kendi haklarına kendilerinin sahip çıkmalarıdır.

Alıntı:
Kadınla erkek arasındaki tek fark, cinsiyettir.


Evet kadın kadındır erkek erkektir. Ve bu ayırımın neticesi olarakta kadın ve erkek arasında genelde bir cinsel gerilim vardır. Ama kadının toplumsal aşağılanmasını ve hor görülmesini sadece bu cinsiyet ayırımına bağlamak olayın kültürel ve toplumsal yanını açıklamaya yetmez. Kadınların toplumdaki yerinin erkekten sonra gelmesi ne bu cinsiyet ayrılığına ne de erkeğin kadından güçlü olduğu tezine bağlanarak açıklanabilir. Fiziki güç bir kimsenin diğerleri üzerinde hüküm sürmesinin gerçek sebebi olmuş olsa idi, tarihe yön veren, diğerlerine hükmeden kişilerin hepsinin birer herkül olmaları gerekirdi; gerçekte dünyaya hükmeden imparatorlukları bile çoğu zaman cücelerin ve akıl hastalarının yönettiği biliniyor. Birde kölelik sistemine bakın, köle sahipleri kölelerden fiziki bakımdan çok mu güçlü idi. Çocukluğumda bizim mahalleyi canından bezdiren kabadayı sıskanın birisi idi, kendisinden mahallenin çam yarması delikanlıları bile korkar ve elpençe divan dururlardı.

Kadınlarından seçme ve seçilme hakkının uzun süre esirgenmesini, kadı, papa, hoca olamamalarının dışında belirli mesleklerde çalışmalarının toplumda hoş görülmeyişini hep cinsiyet ayrılığına mı bağlıyacağız?

Alıntı:
Bu üreme, neslin devamı, insanoğlunun devamı faaliyetinde, erkeğe öyle bir zevk kodu yüklenmiştir ki, erkek, bu kodun gereğinin sağlanması anlamında, karşı süje olan kadının peşindedir ve bu tanrısal ve yaşamsal faaliyetini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Belki görüntüde, erkeğin zevkinin tatmini olarak algılanan bu faaliyet, gerçekten “tanrısal ve kutsal bir eylemdir”. Cinsel zevk, adeta bu işin “sosu”dur.


Aynı şekilde kadın da erkeğin peşindedir. Açıkça söylemek gerekirse bir erkek ve bir kadın cinsel zevklerini tatmin ederken ve tanrısal ve kutsal bir eylem gerçekleştirirken cinsel zevk alarak işin 'sosu'undan da faydalanıyorlarsa hiçbir kimsenin bir diyeceği olamaz. Bütün dert erkeğin kadın istiyormu istemiyormu demeden, parmağını sosa daldırmasında.

Sonunda dönüp dolaşıp can alıcı soruya geliyoruz: Kadının soyadı olacak mı? Pardon, kadının kendi cinsel yaşamını kendisinin tayin etme hakkı olacak mı?

Saygılarımla

Not: Yorumlar ve sorular sadece alıntıların bende uyandırdığı çağrışımlarla ilgili