Mesajı Okuyun
Old 17-11-2008, 18:17   #3
Av. Mehmet Toprak

 
Varsayılan

Anladığım kadarı ile burada bir paradoksun varlığına işaret edilmek isteniyor. Gerçekten de kendini askerliğe elverişsiz hale getiren kimse eylemin faili olduğu gibi doğrudan da mağdurudur. Kendini askerliğe elverişsiz hale getiren yurttaş fiilen sakat kalmakta ve kendi eyleminin mağduru haline gelmektedir aynı zamanda.
Ancak asıl dikkat çekilmesi gereken husus salt bir eylemin fiziksel sonuçlarına katlanmak anlamında mağduriyetten de ibaret değildir.

Konuya anayasal ödevler bağlamında yaklaşılacak olur ise nereye varmak istediğimiz anlaşılacaktır.

1982 anayasasının V. Vatan hizmeti başlıklı MADDE 72. – Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.

Madde iyi incelenecek olur ise kendini askerliğe elverişsiz hale getiren yurttaşın salt fiziksel zarar bağlamında mağduriyetinin söz konusu olmadığı görülür.

Zira askerlik hizmeti salt bir yükümlülükten ibaret değildir. Bilakis anayasal bir hak ve ödevdir. Madde metninde hak ifadesi vurgulanmasaydı dahi sonuç değişmezdi. Anayasal bir ödevden söz ettiğimizde kendisine mükellefiyet düşen kimse açısından yerine getirilmesinden kaçınılamayan bir hakkın varlığından söz ettiğimizi unutmayalım. Bu bağlamda kendini askerliğe elverişsiz hale getirmekle anayasanın 72 maddesinde kendisine tanınan vatan hizmetini yerine getirme koşullarını da kaybetmektedir.
Görüldüğü gibi eylemin her anlamda hem mağduru ve hem de faili aynı kimsedir. Bence bu ödevde tartışmanız gereken husus söz konusu eylemin bir kimsenin bir suçun hem faili ve hem de mağduru olamayacağı ilkesine uygun bulunup bulunmadığıdır diye düşünüyorum.