Mesajı Okuyun
Old 06-04-2008, 01:14   #1
Av.Nevzat

 
Varsayılan Kaçak araba - elkoyma - zararın tazmini - ayıplı mal - tam yargı davası

Değerli Meslektaşlarım,
Müvekkil, Haziran 2006’da oto pazarından Mercedes marka bir araç satın almış.Müvekkilin arabasına Mayıs 2007 tarihinde kolluk görevlileri tarafından “kaçak” olduğu gerekçesiyle 5067 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununu kapsamında el konulmuştur.
Savcılık dosyasından edinebildiğim bilgilere göre olay şöyle gelişmiş;
İçinde müvekkilin aracının da bulunduğu 41 adet araç, yabancı uyruklu şahıslar tarafından turistik kolaylıklardan istifade edilerek “taşıt giriş-çıkış formu” düzenlenmek suretiyle yurda sokulmuş, daha sonra kanuni yurtta kalma süreleri dolmasına rağmen yurt dışına çıkarılmayan bu araçların sahte belgelerle yurt içinde trafiğe tescil edilmiş ve daha sonra araçlar başkalarına satılmış, konunun anlaşılması üzerine konuyla ilgili soruşturma başlatılmış ve araçlara el konulmuştur.
Bizim müvekkil aracı satın alan yedinci kişi. Yani kaçakçılık işiyle alakası olmayan, sadece devlet kayıtlarındaki bilgilere güvenerek tamamen yasal yollardan (noter satışı – trafik tescili vs.) araba satın alan iyi niyetli üçüncü kişi. (Deyim yerindeyse şanssız bedevi)
Buna rağmen aracın müvekkile iadesi talebimiz Sulh Cezada reddedildi. Ret kararına yaptığımız itiraz da Asliye Cezada reddedildi. Her iki ret gerekçesi 5067 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununu 16.madde.
Madde 16 – (1) Bu Kanunda tanımlanan suçların veya kabahatlerin konusunu oluşturması dolayısıyla müsadere veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımlarının uygulanabileceği eşya, sahibine iade edilemez. Bu eşya, kamu davasının açıldığı tarihten itibaren bir yıl içinde kovuşturmanın sonuçlanmaması halinde derhal tasfiye edilir. Ancak eşyanın;
a) Zarara uğraması, değerinde esaslı ölçüde kayıp meydana gelme tehlikesinin varlığı halinde üç gün,
b) Muhafazasının ciddi külfet oluşturması halinde onbeş gün,
içinde, eşyadan numune alınmasının mümkün olduğu durumlarda numune alınarak, mümkün olmaması halinde ise gerekli tespitler yaptırılarak, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından tasfiyesine karar verilir.
(2) Satılarak tasfiye edilen eşya veya taşıma araçlarının satış bedeli emanet hesabına alınır. Yargılama sonucunda;
a) Tasfiye edilen eşya veya taşıma araçlarının, müsadere edilmeyip, iadesine karar verilmesi,
b) Mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararına konu teşkil eden eşyanın ilgilisine iadesine karar verilmesi,
hallerinde; satış bedeli, satış tarihinden iade tarihine kadar geçen süre için yasal faizi ile birlikte hak sahibine ödenir.
(3) Elkonulan eşyanın iadesine karar verilmesi halinde, bu kararların uygulanmasında yürürlükte olan gümrük ve dış ticaret mevzuatı uyarınca işlem yapılır.
(4) Bu Kanunun uygulamasında tasfiye, tasfiye idaresi tarafından Gümrük Kanunu hükümlerine göre yapılır.

Bildiğim kadarıyla aynı olayda aynı konumda olan diğer kişilerin iade talepleri de reddedilmiş. Bu arada kaçakçılık olayıyla ilgili dava henüz açılmadı ve Ağır Cezada dava açılıp sonuçlanıncaya kadar bu araçlar muhtemelen 5607 sayılı yasa kapsamında tasfiye edilecektir.

(Ceza davasının dışında) iki dava açma ihtimalimizin olduğunu düşünüyorum:
1. Müvekkile arabayı satan kişiye karşı “ayıba/zapta karşı tekeffül” hükümlerine göre araç bedeliyle ilgili alacak davası. (Burada 1 yıllık zamanaşımı sıkıntısı var)
2. Bu araçların bu şekilde yurda girmesine, trafiğe tesciline ve bu güne kadar bir çok el değiştimesine engel olmayan İçişleri Bakanlığına karşı tam yargı davası.

SORULARIM:
1. Bu konuda elinde dosya olan meslektaşım var mı?
Konuyla ilgili neler yapılabilir?

2. Her iki dava açısından, dava açmak için ceza sürecini beklemek gerekir mi?
(Özellikle idari davada, “tam yargı davası açılırken zararın tam olarak ortaya çıkmış olması” gerekeceği yönünde kararlara rastladım.)
5607 sayılı yasanın 16.maddesinin (2) a ve b hükümleri, İYUK 13. maddedeki idari başvuru ve dava açma süreleri birlikte düşünülürse ceza davasının sonucunu beklemeli miyim?
Yoksa idari başvuruyu yaparak verilecek cevaba göre tam yargı davasını açıp, ceza davasının “bekletici mesele” yapılmasını istemek gibi bir yol var mıdır?

İYUK Madde 13 – (DOĞRUDAN DOĞRUYA TAM YARGI DAVASI AÇILMASI)
1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.
3. Yine “zararın tam olarak ortaya çıkmış olması” ölçüsü nazara alınınca, idari dava açmadan önce, 1. davayı (satıcıya karşı alacak davası) açıp-bitirmek zorunlu mudur? Yani İçişleri Bakanlığı, önce satıcıdan talepte bulunmalıydın derse nazara alınır mı?
(Zamanaşımından reddedilme ihtimali, vekalet ücreti, ..vs. nedenlerle birinci dava bana çok cazip gelmiyor. )

İlgilenip katkıda bulunanlara şimdiden şükranlarımı sunarım.