Mesajı Okuyun
Old 04-01-2013, 22:47   #23
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Yazdıklarınızdan iki sonuç çıkarıyorum:
1. Hukuki bir kurum olarak Hagb'ye karşı olduğunuz.
2. Yargıtayın Hagb konusunda mahkemeleri belirli bir yönde karar vermeleri için zorladığı.
1.Hukuki bir kurum olarak hagb'ye karşı değilim. Yeter ki Kanun'da yazdığı gibi, amacına uygun olarak uygulansın.

Hagb kurumunun amacı kanunda yazan koşullarından bellidir:
- Daha önce suç işlememiş ve
- şimdi iki yıla kadar ceza verilmesi gereken hafif suç işlemiş sanığın
- bir daha suç işlememeye teşvik edilmesi,
- mağdura zararını ödemeye teşvik edilmesi,
- kamunun zararını eski hale getirerek gidermeye teşvik edilmesi,
hagb kurumunun amacıdır.

Bu amaca hiçbir diyeceğim yoktur.

2. Yargıtayın hagb konusunda mahkemeleri Kanun'a aykırı biçimde ve hagb kurumunun amacına aykırı biçimde karar vermeye zorladığı kanısındayım.

Açıklamak için, hagb kararının iki ayrı suçta uygulamasını örnek olarak aşağıda sunuyorum:

İmar Kirliliğine Neden Olma ve Mühür Bozma Suçu Hakkında Örnek Olay:

Sanığın ruhsat almadan 5 katlı inşaatın kabasını bitirdiği değişik tarihlerde 5 ayrı denetimde tespit edilmiş, 5 kez mühürlenmiş ve her mühürlemeden sonra savcılığa 5 imar kirliği suçu ve 4 mühür bozma suçu için ayrı ayrı suç duyurusunda bulunulmuştur.

Savcılığın açacağı her davada hagb kararı verilir. Çünkü hagb kararı verilmezse mahkemenin ceza hükmünü Yargıtay bozar.

Halbuki örnek olayda hagb kurumunu düzenleyen CMK’un 231’nci maddesindeki koşullar oluşmadığı kanısındayım:

MADDE 231’e göre:
(6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, gerekir.
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir.

Halbuki:
- Sanığın 5 kez imar suçu işlemiş, 4 kez mühür fekki suçu işlemiş olmasına karşın,
- Ruhsatsız yapı dava aşamasında henüz kaba inşaat halinde olup, sanığın inşaatı ince işçiliği ile tamamlayacağı ve böylelikle yeniden suç işleyeceği kuşkusuz olmasına karşın,
- Sanığın kişilik özellikleri ve duruşmadaki davranışları yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaat uyandırmamasına karşın,
- Sanığın konut ihtiyacı dışında 5 katlı kocaman bina yapmasına karşın,
- Sanığın yaptığı inşaatı suçtan önceki hale getirmemesi ya da hâlâ ruhsat almamasına karşın
Mahkemeler hagb kararı vermek zorundadır. Çünkü Yargıtay böyle istemektedir:

Yargıtay’a göre CMK’nın 231’nci maddesinde sözü edilen zarar maddi zarardır; ölçülebilir ve somut olmalıdır. Halbuki Kanun zararı maddi-manevi diye, ölçülebilir-ölçülemez diye ayırmamıştır. Hatta ‘’eski hale getirme’’ koşulu ile kamunun zararının giderilmesi için yol gösterilmiştir. Bir başka deyişle, Kanun ‘’tazmin’’ sözcüğünün yanında bir de ‘’eski hale getirme’’ ifadesini kullanarak zararın sadece maddi olmayacağına işaret etmektedir.

Zararı maddi-manevi olarak ayırırsak adalet yerini bulmaz: Hagb uygulamasında biri birine tokat atarsa ve bu tokat yüzünden burnu kanayan mağdurun gömleği leke olursa Yargıtay gömlek lekesi için zararın ödenmesini istemekte ama tokatın izini görmezlikten gelmektedir. Halbuki mağdur için yüzündeki tokat izi gömlek lekesinden daha önemlidir.

Kamu zararı açısından bakarsak: İmar kirliliği bir zarar oluşturur. Bu zararın ruhsatsız binanın yıkılmasıyla ve böylelikle eski hale getirilmesiyle giderilmesi mümkün iken, mühendislik ve fen kurallarına aykırı olarak yapılan binalar vatandaşların can güvenliğini tehdit etmeye devam etmektedir.

Yargılama giderleri açısından bakarsak: Deneme süresi içinde suç işlemezse ceza davası düşeceği için sanığa yargılama giderleri bile yüklenmez.

Adli sicil açısından bakarsak: Hagb kararı bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Kayıtlar gizlidir. Bir başka deyişle sanığın sabıka kaydı bile olmaz.

SONUÇ: Sanığın yaptığı yanına kâr kalır. Hukuk uygulanmamış olur.

SONUCUN SONUCU: Herkes bir kez ruhsatsız bina yapma hakkına sahiptir. Vatandaşlar bu haklarını coşkuyla kullanmakta ve birbirlerini kutlamaktadır.

Çarpık şehirleşme içinde can güvenliği olmayan binalarda yaşamaktayız. Durum vahimdir.

Sorumu tekrar ediyorum: Hukukçular hukukun uygulaması için ne yapabilir?