Mesajı Okuyun
Old 29-05-2012, 22:06   #14
Av.Bülent Özkan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömeroğlu
İcra mahkemesinin imza itirazının reddi halinde,şartları oluştuğunda borçluyu inkar tazminatına mahkum edebileceğini,borçlunun menfi tespit davası açması halinde tazminatın tahsilinin dava sonuna kadar erteleneceğini biliyoruz(İİK 170/III/4.ve 5.cümleler).Borçlunun icra mahkemesi kararını temyiz etmesi halinde durum ne olur?
Evet genel kural,icra mahkemesi kararlarının icraya konması için kesinleşmesi şart değildir.Fakat,menfi tespit davası açılmasına, tazminatın tahsilini dava sonuna kadar durdurma sonucunu bağlayan kanun koyucunun,borçlunun menfi tespitten önce düşüneceği ilk kanun yolu olan kararın temyizine farklı bir sonuç bağlaması beklenebilir mi?Borçlu,elbette öncelikle icra mahkemesi kararını temyiz etmek ve belki de buradan sonuç alamazsa(karar onanırsa) menfi tespit davası açmak isteyecektir.Kanaatim menfi tespit davası açılmasının sonucu,tazminatın tahsilinin ertelenmesi ise,temyizin sonucu evleviyetle aynıdır.
Bu konuda yukarıda farklı yönde iki görüş belirtilmiş.Ama konu kesin olarak çözüme ulaşmamış.Yargıtay'ın konuyla ilgili görüşü nedir?İcra mahkemesinin İİK 170.maddesi gereği borçlu veya alacaklı aleyhine hükmettiği tazminatın tahsili için kesinleşmesi gerekir mi???


Sn. Ömeroğlu,

Cevap sizin sorunuzun içinde gizlidir.

İmzaya itirazın reddi halinde Mahkeme borçluyu tazminata mahkum etti diyelim.

Eğer bu hükmün infazı için kesinleşme gerekse idi, Kanun, menfi tespit davası aç, tazminatın tahsili dursun demezdi. Açıktır ki, kötü niyet tazminatını hemen takibe geçebileceğiniz için Kanun size bu takibi durdurma imkanı veriyor.

Tıpkı istisna içine girmeyen tüm genel mahkeme kararları ile icra mahkemesi kararları gibi, imzaya itiraz, borca itiraz gibi davalardan verilen hükümlerin kesinleşmesi gerekmez. Bir tazminat davasından çıkan hükmün infazı için kesinleşme beklemezsiniz, icra mahkemesi kararı da farklı değildir.

İcra Mahkemesi kararı temyiz edilir ise satıştan başka icra işlemleri durmaz. İstisnai hükümler dışındaki her ilam bu akıbete tabidir. örnekteki imza itirazı sonucu çıkan kötü niyet tazminatı kesinleşmeden takibe konabileceğinden ve satış hariç her işlem yapılabileceğinden Kanunun borçluya EKSTRA bir imkan olarak menfi tespit davası aç, tazminatın tahsili dursun demektedir. Eğer bu ilam kesinleşmeden takibe konmasa idi MENFİ TESPİT DAVASI AÇ TAZMİNATIN TAHSİLİ DURSUN DEME GEREĞİ DUYMAZDI. Bunu böyle değerlendirmek gerekir.

Gerçekten de borçlu İcra Mahkemesinde sayılı şekilde borca itirazlarını sunabilir. İcra Mahkemesi bu itirazları sınırlı yetkili olarak inceler. Borçlu genel mahkemede menfi tespit davası açtığında esasa ilişkin itiraz nedenlerini de ileri sürebilir.Ve icra Mahkemesindekine göre çok daha avantajlı olur. Dolayısı ile kanunun menfi tespit davasına atıf yapmasının 2. sebebi borçlunun daha geniş itiraz sebeplerini kullanıp menfi tespit davası açma hakkını kullanmak isteyeceğinin düşünülmesidir.

Unutmamak gerekir ki; icra mahkemesinde imza itirazı reddolmuş olan bir borçlu genel mahkemede açacağı menfi tespit davasında yeniden imza inkarında bulunabilir. Genel Mahkeme yeniden imza incelemesi yapmak zorundadır. Üstelik icra mahkemesinde % 40 yemiş borçlu menfi tespit davasında 2. kez % 40 yemez. Böyle sayısız Yargıtay kararı mevcuttur.

Aynı şey zamanaşımı sebebi ile icranın geri bırakılması kararında da söz konusudur. İcra Mahkemesi icranın geri bırakılmasına karar verdiğinde kararı alıp hemen icra dosyasına koyup infaz edebilirsiniz. Bu karar ile takip durur. Kesinleşmesi gerekmez. Ancak takibin iptal edilebilmesi için 7 gün içinde alacaklının genel Mahkemede zamanaşımının gerçekleşmediğini ispat sadedinde dava açmamış olması gerekir. Bu nedenle İcra Müdürlükleri alacaklıya muhtıra çıkarırlar ve böyle bir dava açıp açmadığını alacaklıya sorarlar. Alacaklı böyle bir dava açmamış ise takip iptal oluverir. Dolayısı ile burada belirtilen dava da alacaklıya tanınmış ikinci bir şanstır.

Görüldüğü gibi imzaya itiraz sonucu verilen hükümler ile zamanaşımı itirazı sonucu verilen kararların kesinlesmesi gerekmez. Bu kuşkusuzdur. kanunun, kötü niyet tazminatı yiyen borçluya tazminatın tahsilini engellemek için dava açma hakkı vermesi veya zamanaşımından dolayı geri geri bırakılan icranın sonunda iptalini önlemek için alacaklıya dava hakkı tanıması açık delildir. kararların temyizi infaza engel idi ise ne diye bu ek hükümler konsun.

Öte yandan bazı istisnalar vardır. örneğin istihkak davasının reddine dair kararın infazı için kesinleşme gerekmez iken, istihkak davasının kabulüne dair kararın infazı için kesinleşme şartı aranır. Bu sonuç İİK 97/13'ün lafzından çıkarılmaktadır. Yargıtay görüşü de böyledir.

Netice olarak imza inkarı sonucu verilen hükmün infazı için kesinleşme gerektiğine dair bir tek dayanak yok iken kesinleşme gerekmediğine dair düzenlemeler ve içtihatlar çoktur. temyiz satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz, menfi tespit davası açarsan tazminatın tahsili durur gibi hükümler varken kesinleşme aranması doğru olmaz.

Selamlarımla...