Mesajı Okuyun
Old 13-09-2013, 09:07   #14
Av.mehmet.av

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.esengül çördük
T.C. YARGITAY

9.Hukuk Dairesi
Esas: 2011/7828
Karar: 2011/14645
Karar Tarihi: 23.05.2011


İŞÇİ ALACAKLARI DAVASI - DAVACININ SON İKİ YILLIK AYLIK ÜCRETİNİN ÖDENMEDİĞİ - İKİ YIL ÜCRET ÖDENMEDEN ÇALIŞMANIN HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI OLDUĞU - AYNI DÖNEM İÇİNDE KALAN BİR KISIM ÜCRET ALACAKLARI İÇİN İCRA TAKİBİ YAPILDIĞI

ÖZET: Somut olayda davacının son iki yıllık aylık ücretinin ödenmediği kabul edilmiştir. İki yıl ücret ödenmeden çalışılması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan davacıya resen yemin verilip verilmesi gerektiği mahkemece değerlendirilmeden sonuca gidilmesi hatalıdır. Öte yandan davacı aynı dönem içinde kalan bir kısım ücret alacakları için icra takibi yaptığı ve dosyada birtakım ödemeler olduğu halde bu dosya getirtilip incelenerek anılan ödemelerin nazara alınmaması da yerinde değildir.

(4857 S. K. m. 32, 37) (9. HD. 18.10.2004 T. 2004/7006 E. 2004/23275 K.)

Dava: Davacı, kıdem tazminatı, ücret, ikramiye, fazla mesai, izin, vergi iadesi, aile yardımı, yakacak yardımı, TİS'den kaynaklanan fark alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalılardan Bayraklı Denim Tekstil A.Ş. avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Y. T. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacı kıdem tazminatı ve bir kısım işçilik alacakları isteklerinde bulunmuştur.

Davalı davanın reddine savunmuştur.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı yasal süresi içinde davalı temyiz etmiştir.

1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin/bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- İşçi ücretlerinin ödenmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

4857 sayılı İş Kanununun 37. maddesine göre, işçiye ücretinin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan <ücret hesap pusulası> verilmesi zorunludur.

Uygulamada çoğunlukla <ücret bordrosu> adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.

Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.

4857 sayılı İş Kanununun 5754 sayılı yasayla değişik 32. maddesinde, <Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurları dikkate alarak işverenleri veya üçüncü kişileri zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının, brüt ya da kanuni kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişiler, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemezler> şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre, belli koşulların varlığı halinde ödemeler işçi adına açılacak banka hesabına yatırılmalıdır.

Uzun süre ücretlerinin ödenmediği iddiası karşısında, işverence cevap dilekçesinde dayanılmak kaydıyla yemin teklifi hakkının olduğu hatırlatılmalı ve gerekirse bu yönde usulü işlemler tamamlandıktan sonra sonuca gidilmelidir. Dairemizce, çok uzun süre ücret ödenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilerek, hakimce resen yemin teklifinde bulunulabileceği de kabul edilmektedir(Yargıtay 9.HD. 18.10.2004 gün 2004/7006 E. 2004/23275 K ).

Somut olayda davacının son iki yıllık aylık ücretinin ödenmediği kabul edilmiştir. İki yıl ücret ödenmeden çalışılması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan davacıya resen yemin verilip verilmesi gerektiği mahkemece değerlendirilmeden sonuca gidilmesi hatalıdır. Öte yandan davacı aynı dönem içinde kalan bir kısım ücret alacakları için icra takibi yaptığı ve dosyada birtakım ödemeler olduğu halde bu dosya getirtilip incelenerek anılan ödemelerin nazara alınmaması da yerinde değildir.

3- Davacının üç vardiya çalıştığını, arıza olduğunda arızi olarak fazla çalışma yaptığını bizzat davacı tanıkları belirttiği ve böyle olunca fazla çalışma kanıtlanmadığı, anılan alacağın reddine karar verilmesi gerektiği halde kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten bozulmasına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.05.2011 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Esengül Hanım;
Paylaşımınız için teşekkür ederim. Ancak daha önce belirttiğim gibi müvekkil cevap dilekçesi ve delil listesi sunmamış. 1086 sayılı kanunun 356. maddesinde düzenlenen res'en yeminin, 6100 sayılı kanununda karşılığı yoktur. Yani bu durumda res'en yemin kalkmış gözüküyor.Bu durumda yemin teklifi konusunda sıkıntı olacak diye düşünüyorum. Nitekim aşağıdaki Yargıtay kararı da bu yönde. Şuan benim kafama takılan daha önce cevap dilekçesi ve delil listesi sunulmamış olsa dahi ıslah ile yemin teklifinde bulunabilir miyiz.

9. Hukuk Dairesi 2010/2050 E., 2010/5887 K.
·İŞÇİ ALACAĞI
·YEMİN
"İçtihat Metni"
Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm, süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Davacı, davalı işyerinde odacı olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini belirterek kıdem, ihbar, izin, fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacağı talebinde bulunmuştur.

Davalı, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, ayrıca davacının çalıştığını iddia ettiği tarihleri kabul etmediğini, tüm hak ve tazminatlarının kendisine ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece kıdem, ihbar, hafta tatili ve genel tatil alacakları hüküm altına alınmıştır. Davalı tarafça davacıya 04.07.1989-09.05.2005 tarihleri arasındaki çalışma karşılığında ihbar ve kıdem tazminatına karşılık olmak üzere 15847,67 Riyal ödeme yapıldığına ilişkin belge ibraz edilmiştir. Bu belge davacıya gösterilerek diyecekleri sorulmalıdır. Bunun sonucuna göre davacının kıdem ve ihbar tazminatı hakkında bir karar verilmesi gerekirken ödeme belgesine değer verilmemesi hatalıdır.

3-Öte yandan davacı odacı olup, hafta tatili ve genel tatil günlerinde çalıştığına ilişkin tanık beyanı bulunmamaktadır. Davacı işçi, hafta tatili ve genel tatil günlerinde çalıştığını ispatlayamamıştır. Bu durumda davacının hafta tatili ve genel tatil çalışması bulunmadığı sabit iken, bu alacaklara hükmedilmesi hatalıdır.

4-Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğinde olup; uygulama ve öğretide iki başlık halinde ele alınmaktadır. Bunlardan birisi taraf yemini (kesin yemin), diğeri de re'sen yemin (hakimin teklif ettiği tamamlayıcı yemin) dir.

Kesin yemin, ispat yükü kendisine düşen tarafın davanın halline etkili bir vakıanın ispatı için diğer tarafa teklif ettiği yemin olup, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 344 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Yemin teklif edecek taraf, ispat yükü kendisine düşen fakat iddiasını veya savunmasını ispat edememiş olan taraftır.

Hakimin teklif ettiği tamamlayıcı yemin ise, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 356. maddesinde düzenlenmiş olup; maddede yer alan "iddia olunan hususun kesin delillerle ispat edilememiş olması" ve "iddia olunan hususun ispatı için gösterilen delillerin hüküm verilebilecek derecede hakimi ikna edememesi" koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği kabul edilmektedir.

Yine, aynı Kanun'un 195 ve devamı maddelerinde esasa cevap düzenlenmiş olup; davalının varsa karşı delillerini bildirmesi gereği, 200. maddede 179. ve 180. maddelere atıfla açıkça belirtilmiştir.

Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, mahkemece yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ancak ispat yükü kendisine düşen tarafın yemin deliline başvuru hakkının varlığı ile mümkündür. Yasal olarak kullanılma hakkı bulunmayan bir hakkın varlığının mahkemece hatırlatılması da düşünülemez. Yemin deliline dayanılabilmesi de ancak, ya tarafların delil listelerinde açıkça bu delile dayanmaları veya davacının dava dilekçesinde, davalının da cevap dilekçesinde yemin deliline dayanmaları veya uygulamada kabul edildiği şekliyle sair deliller ifadesine yer vermeleri ile olanaklıdır (20.10.2008 gün ve 2007/29532 Esas, 2008/27966 Karar sayılı ilamı).

Tüzel kişilerin taraf olduğu davalarda tüzel kişiye teklif edilen yemin, tüzel kişinin yetkili organı tarafından eda edilir. Bu temsilci, yemin konusu işlemin yapıldığı tarihteki değil, yemin teklif edildiği zamandaki temsilcidir. Ayrıca, birlikte temsil söz konusu olduğu takdirde yeminin bağlayıcı olabilmesi için birlikte temsile yetkili kişilerin tamamının da yemin etmesi zorunludur.

İspat külfeti kendisinde olmayan tarafın karşı tarafa yönelttiği yemin hukuki sonuç doğurmaz.

Somut olayda; davalı taraf davacıya izin alacağı hususunda yemin teklifinde bulunmuştur. Davacı tarafa yemin teklif edilerek bunun sonucuna göre izin alacağına hükmedilmesi gerekir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.