Mesajı Okuyun
Old 04-01-2015, 13:33   #4
sailor1981

 
Varsayılan

BU KARAR ZAMANAŞAMI OLMAZ DIYOR.
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E:2012/580
K:2012/2568
T:08.03.2012
Muris Muvazaası
Tapu İptali ve Tescil
Tazminat
Özet
Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemekte, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil istenebileceği gibi tazminat da istenebilir.
4721 s. Yasa m. 706
818 s. Yasa m. 213
2644 s. Yasa m. 26
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları Nazif'in maliki olduğu 246 parsel sayılı taşınmazı, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini, davalının da daha sonra taşınmazı dava dışı kişiye devrettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 246 parsel sayılı taşınmazın muvazaalı temliki nedeniyle tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, zamanaşımı süresinin dolduğunu, temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, miras bırakanın yapmış olduğu temlikten kaynaklanan pay oranında tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece, zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan Nazif'in maliki olduğu 246 parsel sayılı taşınmazını 15.01.1987 tarihinde oğlu olan davalı Vehbi'ye satış suretiyle temlik ettiği, onun tarafından da dava dışı kişilere devrinden sonra, müteaddit kez el değiştirdiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakanlarının davalı Vehbi'ye yaptığı temlikin, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, taraflar arasındaki çekişmenin mirasta istihkaka ilişkin olmayıp, muris muvazaası hukuksal nedeninden kaynaklandığı tartışmasızdır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun'un 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi
sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil istenebileceği gibi, tazminat istenebileceğinde de kuşku yoktur. Davacılar, somut olayda tazminat isteğini tercih etmişlerdir.
Öyleyse mahkemece yapılacak iş, miras bırakanın davalı Vehbi'ye yapmış olduğu temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığının araştırılması, bir başka ifadeyle miras bırakanın 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde iradesinin tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve muvazaa ile illetli olduğunun anlaşılması halinde zamanaşımı hükümlerine tabi olmayacağı da gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin