Mesajı Okuyun
Old 25-01-2007, 15:49   #40
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Hekimbaşı ve Sayın Çelik'in son yazılarını ilgiyle okudum. Konu devam etmemiş. İzleyici olarak devamını okumak isterdim.

Katılımcı olaraksa, yazılanları forum başlığıyla birlikte değerlendirdiğimde ve fiili gerçekleri de ekleyince, aklıma şu düşünce geldi.

Doktorluk bilvekale icra edilebilecek bir meslek değildir. Yani hasta, ben kendi ameliyatımı kendim yaparım diyemez. (Azımsanarak yapılacak küçük müdahalelerin vahim neticeler doğurabileceğini düşünmeyenleri ayrık tutuyorum)

İnşaattan, tuğladan, harçtan anlamayan vatandaş, ben kendi inşaatımı kendim yaparım diyemez. Biraz anlıyorsa (mesela kendi adıma ben de artık anlıyorum, drenajı, OSB yi, kalekimi çözünce bu sanıya kapıldığımı itiraf edeyim!) mutlaka bu işin uzmanına ihtiyaç duyacağını bilir (yanı sıra yasalar da zorlar).

Savcının yaptığı işi, hakimin yaptığı işi, bilvekale bu mesleğe mensup olmayan biri yapamaz. (Yanı sıra , yargılamaya tabi tutulmuş biri, kendi hükmünü kendisinin veremeyeceğini bilir. )

Örnekleri çoğaltabilirim. Ama konu avukatlık mesleği olduğunda, hani biraz yukarıda örnek verdiğim benim inşaattan ne kadar anladığım konusu gibi, ucundan kıyısından konu hakkında bilgi sahibi olan herkes "avukat" tır. Cezaevinde yatmışlığı olandan tutun, komşusunun boşanma davası hakkında kulak duyumu olan Ayşe teyzeye, magazin basını veya günlük haberlerde duyduklarından bir kanaat edinene varıncaya değin, herkes avukattır. Bazılarınca aradaki yegane fark, hukuk fakültesi mezunu olmayışlarıdır, o kadar.

Kişilerin, diledikleri takdirde vekilsiz hak arama özgürlüğüne sahip olmaları da, türlü çeşitlilikteki yanılgıyı pekiştirir.

Hal böyleyken, zorunluluk da olmadığı halde (?) avukata gelerek danışma isteyen kişi, en yakın ihtimalle, inşaata nerden ve nasıl başlayıp nasıl bitirmesi gerektiğini bilmeyen ama bu konuda "çokça" içerikli içeriksiz fikri olan ve aslında istese kendisinin de yapabileceğini , ama işte yeterince iyi yapamayacağı zannını taşıdığını söyleyen veya yapabileceğinden dem vurup vakti olmadığından yakınan, ama gelip oturmakla dahi ayan ettiği üzere, "danışması gerektiğini" -asgari düzeyde- bilen kişidir.

Bilvekale yapılan bir görevin, ücretsiz olması düşünülebilir mi?

*

Avukatlara neden danışma ücreti verilmeze dair ikinci bir kanaatim daha var:

Evinizin önündeki çöp tenekesinin istiap haddini doldurmadan boşaltılmasını beklersiniz. Belediye aracının arkasında gün boyu temizlikle, çerle çöple uğraşan adamın aldığını sonuna dek hakettiğini düşünürsünüz. (Keza vidanjörcüleri tasavvur edin)

Evinize gelen gündelikçinin aldığı ücreti sonuna dek hakettiğine inanırsınız. Siz daha "önemli" işlerle uğraşırken, yerleri, kapı, pencereleri silebilmek için ter döken kadının yaptığı işin, ne kadar "zor" olduğuna içten içe hak verirsiniz.

Ellerini eldiveni bile koruyamayan, yaz güneşinin altında kan ter içinde kalmış, parmakalrını nasır kuşatmış sıvacı için üzülürsünüz. Kazandığını "hak ediyor" diye düşünürsünüz.

Örnekleri çoğaltabilirim.

Yukarıdaki ve çoğaltılabilecek benzer örneklerde , karşınızdaki kişinin aldığı parayı "sonuna kadar hak ettiğine" inanır, hatta zaman zaman aldığı parayla dahi bu işlerin "yapılamaz" olduğunu düşünürsünüz.

Bedensel emeğini katarak harikalar yaratanların aldıklarının hak-istediklerinin az, zihinsel emeğini katarak harikalar yaratanların aldıklarınınsa hak olmamasının ve çok bulunmasının çelişkisi sizce ne olabilir?

Ben bunun empatiyle ilgili olduğunu düşünüyorum.

A apartmanında 5.katta , memur eşi olarak ikamet eden Fatma teyze, kendine gündelikçiliği, sıvacılığı, vidanjörcülüğü yakıştırmaz, ama doktorluğu, çokça da avukatlığı "yakıştırır". Kendine yakıştırmadığı mesleği icra edene ne ödese azdır, ama kendisinin de yapabileceği (keşke yapabilecek olsaydım dediği) bir mesleği icra edene ödediğini çok bulmasının yaman çelişkisini, ben psikolojiden öte bir bilimle açıklayamıyorum.

Saygılarımla...