Mesajı Okuyun
Old 20-03-2009, 13:24   #2
hilallal

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 4
Esas No.
2004/7026
Karar No.
2005/772
Tarihi
07.02.2005
743-TÜRK KANUNU MEDENİSİ/152

EVİN ORTAK İHTİYACI İÇİN HARCANAN ZİYNET EŞYASI
EVİN İAŞESİ
DÜĞÜNDE TAKILAN ALTIN VE DİĞER ZİYNET EŞYASININ AYNEN İADESİ TALEBİ
ÖZET
DAVACI, ÜÇ ADET RAY BİLEZİK İLE BEŞ ADET ÇEYREK ALTININ DÜĞÜNDE TAKILDIĞINI BELİRTEREK BUNLARIN DA AYNEN İADESİ OLMAZSA BEDELLERİNİN TAHSİLİNİ İSTEMİŞTİR. DAVALI BUNLARIN EVLİLİK DEVAM EDERKEN EVİN ORTAK İHTİYAÇLARI İÇİN HARCANDIĞINI SAVUNMUŞTUR. DÜĞÜN SIRASINDA KADINA TAKILAN ALTINLAR ONA AİT OLUR. ALTINLARIN EVİN ORTAK İHTİYAÇLARI İÇİN HARCANDIĞI ANLAŞILMIŞTIR. OYSA ESKİ MEDENİ KANUN'UN 152. MADDESİ GEREĞİNCE EVİN İAŞESİ KOCAYA AİTTİR. ÜSTELİK ALTINLARIN SONRADAN GERİ İSTENMEMEK ÜZERE DAVALI EŞE VERİLDİĞİNİ GÖSTEREN BİR DELİL DE BULUNMADIĞINA GÖRE BUNLARIN DAVACIYA İADESİ GEREKİR
Davacı Dilara Karaevren vekili Avukat Yunus Emre Şerbetçi tarafından, davalı Mehmet Ali Karaevren aleyhine 19.2.2001 gününde verilen dilekçe ile eşya ve ziynet alacağının istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 27.1.2003 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, eşya ve ziynet alacağına ilişkindir. Yerel mahkemece dava reddedilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir.
Davacı, üç adet ray bilezik ile beş adet çeyrek altının düğünde takıldığını belirterek bunların da aynen iadesi olmazsa bedellerinin tahsilini istemiştir. Davalı bunların evlilik devam ederken evin ortak ihtiyaçları için harcandığını savunmuş, yerel mahkeme ise altınların evin ihtiyacına binaen evlilik birliğine hibe edildiği gerekçesi ile bu kalem istemi reddetmiştir. Düğün sırasında kadına takılan altınlar ona ait olur. Altınların evin ortak ihtiyaçları için harcandığı anlaşılmıştır. Oysa Eski Medeni Kanun'un 152. maddesi gereğince evin iaşesi kocaya aittir. Üstelik altınların sonradan geri istenmemek üzere davalı eşe verildiğini gösteren bir delil de bulunmadığına göre bunların davacıya iadesi gerekir. Yerel mahkemece yukarıda anılan hususlar gözetilmeden altınlara yönelik davanın reddi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, davacının diğer temyiz itirazlarının yukarıda ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 7.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 4
Esas No.
2003/14644
Karar No.
2004/6692
Tarihi
25.05.2004
1086-HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (HUMK)/337/338/355
ZİYNET EŞYALARININ DAVALIYA AYNEN İADESİNİ VEYA BEDELİNİN ÖDETTİRİLMESİ
EVİN GİDERLERİNİN KOCAYA AİT OLMASI
YEMİN TEKLİFİ
ÖZET
EVİN GİDERLERİ DAVALI KOCAYA AİTTİR. DAVACININ ALTINLARI EŞİNE GERİ ALMAMAK ÜZERE VERDİĞİNE, BAĞIŞLADIĞINA İLİŞKİN BİR KANIT DA YOK İSE BOZDURUP HARCANAN ZİYNETLERİ DAVACIYA GERİ VERMEKLE YÜKÜMLÜDÜR. AYRICA TOPLANAN KANITLAR YETERLİ OLDUĞU HALDE USULE AYKIRI OLARAK YEMİN TEKLİF EDİLMİŞ OLMASI DA YANLIŞTIR
Davacı Reyhan Tanılmış vekili Avukat Ferda Kardelen tarafından, davalı Mehmet Oğuz Tanılmış aleyhine 8.11.2001 gününde verilen dilekçe ile ziynet eşyasının istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın reddine dair verilen 26.6.2003 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 25.5.2004 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat Ramazan Akkaya ile karşı taraftan davalı vekili Avukat Aysun Yıldız geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, davalının boşanma davası açılacağı sıralarda ve davacının evde olmadığı bir zamanda eve girerek davacının ziynet eşyalarını alıp götürdüğünü belirterek, ziynet eşyalarının aynen iadesinin veya bedelinin ödetilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece dava reddedilmiş, karar davacı yanca temyiz edilmiştir.
Davalı vekili 26.5.2003 tarihli dilekçesinde eşyalarının evlilik birliği içinde yurtdışında bulunan davacının ailesinin yanına gitmek için bozdurulduğunu ve bu para ile davacı ile davalının birlikte yurtdışına gittiklerini belirtmiştir. Tanıklar da bu savunma doğrultusunda açıklamalarda bulunmuşlardır.
Evin giderleri davalı kocaya aittir ve yurtdışına gidiş parasını da davalı karşılamak zorundadır. Davacının bu altınları eşine geri almamak üzere verdiğine, bağışladığına ilişkin bir kanıt da yoktur. O halde davalı yurtdışına gidiş için harcanan ziynetleri davacıya geri vermekle yükümlüdür. Davacının dava dilekçesinde altınların davalı tarafından evden alındığının ve boşanma kararı gerekçesinde de davalının altınları aldığının belirtilmesi davalının beyanına göre davanın kabulünü engellemez. Şu durumda yerel mahkemece dava konusu ziynet eşyalarının bedelleri belirlenerek davalının sorumluluğu yönünde hüküm kurulması gerekirken davanın reddi doğru değildir. Ayrıca toplanan kanıtlar yeterli olduğu halde usule aykırı olarak yemin teklif edilmiş olması da yanlıştır. Karar bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz eden davacı vekili için takdir olunan 375.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25.5.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 4
Esas No.
2002/10336
Karar No.
2003/1270
Tarihi
04.02.2003
1086-HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (HUMK)/245
TANIK BEYANI
İSTİRDAT DAVASI
SOMUT OLAYIN NİTELİĞİ
TALEP OLUNAN ZİYNET EŞYASI
ÖZET
YEMİNLİ VE YEMİNSİZ DİNLENEN DAVACI TANIKLARI DA DAVALININ ALTINLARI BORSADA BATIRDIĞINI SÖYLEDİĞİNİ BELİRTMİŞLERDİR. MAHKEMENİN HÜKMÜNE ESAS ALDIĞI TANIK ( KAPICI ) GÜVENÇ T'NIN VE DİĞER DAVALI TANIK BEYANLARI DA DOĞRU OLABİLİR. YUKARIDA DA AÇIKLANDIĞI GİBİ TAŞINABİLEN TAKILARIN ÜZERİNDE 1 AY ÖNCESİNE KADAR TAKILI OLDUĞU DOĞRU OLABİLİR. YİNE BU TANIKLARIN AÇIKLAMALARI ŞU YÖNDE SOMUT OLAYA UYGUN DÜŞMEMEKTEDİR; ZİYNET EŞYASININ BİR BÖLÜMÜNÜN ZATEN TAŞINMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. BU DA ALTINLARIN DAVACI TARAFINDAN GÖTÜRÜLMEDİĞİNİ GÖSTERİR. ŞU DURUMDA, İSTEMİN KABULÜ GEREKİR.
DAVA : Davacı Pınar A. vekili Avukat Ramazan Küçük tarafından, davalı Muhittin A. aleyhine 30.10.2000 gününde verilen dilekçe ile ziynet eşyasının aynen veya misliyle istirdadının istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın reddine dair verilen 30.4.2002 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 4.2.2003 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat Metin Yüksel geldi, karşı taraftan davalı adına kimse gelmedi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, ziynet eşyalarının aynen veya misliyle istirdadı istemine ilişkindir. Mahkemece istem reddedilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde, davalı ile Temmuz 1999'da evlendiklerini, davalıdan kaynaklanan sebepler nedeniyle evi terketmek zorunda kaldığını, hediye edilen "80 adet küçük çeyrek altın, 5 adet yarımlık altın, 5 adet kesme bilezik, 8 adet ince burma bilezik, 2 adet kalın burma bilezik, 1 adet kalın fantezi bilezik, 1 takım kalın set"ten oluşan ziynet eşyalarının davalı tarafından alınarak bozdurulduğunu bedellerini borsada kullandığını tahmin ettiğini babaevine geldiğinde bu ziynetlerin hiçbirini yedinde getirmediğini iddia etmiştir.
Davalı cevabında, davacının ziynet eşyalarını alarak evden ayrıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı tanıklarının davacının ziynet eşyalarını evden ayrılmadan önce üzerinde gördüklerine ve kapıcı Güvenç T'nın davacının ziynet eşyalarını üzerinde götürdüğüne dair beyanları esas alınarak bu çeşit ziynet eşyalarının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması her zaman mümkün olacağından ve eşyaların davacı tarafça evden ayrılırken yanında götürülmesinin hayatın olağan akışına uygun düşeceğinden istemin reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamına ve tanıkların açıklamasına göre davalının daha önceki yıllarda borsada oynadığı para miktarının çok daha az olmasına karşın yanların eylemli olarak ayrılmalarından yaklaşık 1 ay öncesine ilişkin birikiminin yaklaşık 3.000.000.000 lira olduğu anlaşılmaktadır. Yeminli ve yeminsiz dinlenen davacı tanıkları da davalının altınları borsada batırdığını söylediğini belirtmişlerdir. Mahkemenin hükmüne esas aldığı tanık ( kapıcı ) Güvenç T'nın ve diğer davalı tanık beyanları da doğru olabilir. Yukarıda da açıklandığı gibi taşınabilen takıların üzerinde 1 ay öncesine kadar takılı olduğu doğru olabilir. Yine bu tanıkların açıklamaları şu yönde somut olaya uygun düşmemektedir; ziynet eşyasının bir bölümünün zaten taşınması mümkün değildir. Bu da altınların davacı tarafından götürülmediğini gösterir. Şu durumda, istemin kabulü gerekir.
Anılan yön gözetilmeden yazılı gerekçeyle istemin reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz eden davacı vekili için takdir olunan 275.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 4.2.2003 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Dava, 1999'da evlenen tarafların ortalama bir yıl kadar süren evliliklerinin eylemli olarak son bulduğu sırada açılan davacı eşin ziynet eşyalarının davalı kocasında kaldığı iddiasına dayalı eşyaların iadesi istemine ilişkindir.
Yerel mahkeme, davalı tanıklarının özellikle apartman kapıcısı olan tanığın açıklamalarını üstün tutarak davayı reddetmiştir.
Dairemiz kurulu çoğunluğun ise, davalının borsada hisse senetleri alıp zarar ettiğini de gözeterek davanın kabulü gerektiği görüşüyle kararı kesin biçimde bozmuştur.
Davaya konu ziynet eşyalarının kullanımına göre iki gruba ayırmak mümkündür. Birinci grup, bilezik gibi kadının üzerinde taşınan nitelikte olanlar; ikinci grup ise, çeyrek altın gibi kadının takı olarak kullanamadığı ancak, saklanabilen altınlar.
Bu tür davalarda ziynet eşyalarının akibeti hakkında inandırıcı kanıt bulunmadığı; tanık ifadeleri çelişkili olduğu ( ki genellikle böyle olmakta ) takdirde, uyuşmazlık karine ile çözümlenmektedir. Burada kural olarak, bir kadın müşterek evi zorla ( kavga, kovulma gibi ) terketmek durumunda kalırsa, ziynet eşyalarını götüremediği karinesi geçerli olur. Aksi takdirde, yani kadının evi terkinde kendi isteği varsa, terk anında zor yoksa, kadının tasarrufundaki ziynet eşyaları beraberinde ya da üzerinde götürdüğü kabul edilir.
Somut olayda, davacı kadının evi terki sırasında "zor" bulunmadığı ve kanıt açıklamaları da çelişkili olduğuna göre, takı özelliği taşıyan ( bilezik gibi ) eşyayı davacının üzerinde ( yada beraberinde ) götürdüğünün kabulü gerekir. Davalı tanıklarının birbirini doğrulayıp tamamlayan ifadelerinden çıkarılan sonuç budur.
Davacı tanıklarının ifadelerini değerlendirmede, takı olarak kullanılmayan ( 80 adet çeyrek altın gibi ) ikinci grup altınların da davalıda kaldığını, onun tarafından bozdurulduğunu düşünmek, dosya içeriğine uygun düşer. Çünkü, bu tür altınların götürüldüğü, hatta terke yakın zaman içinde davacı tarafından bulunduğu kanıtlanamamıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davanın tümden reddi ya da tümden kabulü, olayların akışına dosya içeriğine ve adalet duygusuna ters düşer.
Kararın bozulması görüşüne katılmakla beraber, davanın tümden kabulü gerektiği biçimindeki çoğunluk düşüncesine katılmak mümkün değildir.
KARŞI OY :
Davacı kadın kocası aleyhine açtığı davada, ziynet eşyasının davalıda kaldığını bildirerek bunun davalıdan alınmasını istemiş, yerel mahkeme davanın reddine karar vermiş, dairemizce karar yukarıdaki gerekçe ile bozulmuştur.
Bu konudaki doktrin görüşünden de yaralanan Yargıtay uygulamasına göre: Kural olarak herkes iddiasını ispat etmek durumda ise de bazı durumlarda isbat yükünün kimde olacağında tereddüt edilmekte, işin gereğine göre genel kuraldan ayrılanabilmektedir. İşte eldeki dava türünde de genel kuraldan aşağıdaki nedenlerle ayrılınmaktadır.
Bu nedenler:
-İspat yükünün hayatın akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşmesi,
-İleri sürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimsenin iddia ettiği olayları ispat etmesinin gerekmesi,
-İspat yükünün daha kolayı iddia edip başaran kimseye düşmesi.
Yukardaki özelliklere dikkat edildiğinde, hayat deneyimlerine göre olağan olan ziynet eşyasının kadın üzerinde olması yada kadın tarafından evde saklanmış, muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle, ziynet eşyasının davalı kocanın zilyetlik ve siyanetine terk edilmiş olması olağana ters düşer. Diğer taraftan, söz konusu eşya rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen cinstendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkündür. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını veya götürmesine engel olduğu eşyanın evde kaldığını isbat yükü altındadır. Bu uygulamanın daha açık anlatılması bakımından, davacı kadın evliliğin devamı sırasında eşyanın elinden alınmış olduğunu kocası veya yakınları tarafından bazı nedenlerle bunların bozdurulduğunu iddia ediyorsa veya bu ziynet eşyasının kullanılması ve muhafazasında örf ve adet gereği veya işin pratiği uyarınca, ziynet eşyasının koca veya kayınvalide tarafından muhafaza edilmekte olması, davacı dışındaki aile fertlerinin bu eşyayı kasada saklaması gibi durumların varlığı iddia ediliyorsa, bu iddianın kadın tarafından ispat edilmesi gerekir.
Bu bilgilerin uygulaması bakımından eldeki davaya gelince; davacı, ziynet eşyasının evliliğin devamı sırasında kocası tarafından bozdurulduğunu iddia etmiş, bu iddiasını ispat edememiştir. Kocanın borsa ile meşgul olması gibi varsayımlara göre karar verilemez. Yerel mahkeme tüm deliller takdir ederek davanın reddine karar vermiş olup mahkemenin ulaştığı sonuç dosyadaki bilgilere uygun bulunmaktadır. Bu tesbitin ötesinde, ziynet eşyası hakkında, takılan ve muhafaza edilen eşya guruplaması yapılarak iddianın kanıtlanması bakımından farklılık yaratılması da doğru olamaz. Bu özellikler içinde yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini düşündüğümden bozma kararına katılamıyorum.