Mesajı Okuyun
Old 02-05-2007, 13:31   #18
Ahmet Turan

 
Varsayılan

Sayın Medine,

Talebiniz vakılar idaresine yatırdığınız taviz bedeli parasının istirdadına ilişkin ise mahkemece verilecek karar 3. HD ne gider. Yok eğer vakıf şerhinin terkini ise 14.HD ne gider.

Bu iki daire arasında görüş ayrılığı sabittir çünki, taviz bedelinin istirdadına karar verebilmesi için mahkemenin, şerhin haksız olduğunun ve terkininin gerekliliğini tesbit etmesi icap eder. İki karar arasındaki fark birinde terkin birinde terkini gerektiğinden istirdattır.

Bakınız bizim aldığımız bir karadan alıntı arz edeyim.

Dava konusu taşınmazın tapu kaydı, kadastro tutanağı getirtilmiştir. Taşınmaza ait kadastronun 29.5.1961 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” Hükmü öngörülmüştür.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 2.4.2004 tarih ve 2003/1Esas -2004/1Karar sayılı ilamında “Vakıf şerhinin Tapu Sicilinden silinmesi yada Tapu Siciline yazılmasına ilişkin istemleri içiren davalarda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerektiğine” karar verilmiştir.
Bu karardan sonra, 3/3/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304 sayılı kanunun ek.1. maddesinde “Tapu kayıtlarında icareteyn veya mukataalı olduğuna dair şerhi bulunan taşınmazlarda 12. maddenin 3. fıkra hükümleri uygulanmaz” hükmü konulmuştur.
Somut olayda, kadastro işlemleri 1961 tarihinde kesinleşmiş, Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra vakıf şerhi işlenmiştir. 5304 sayılı kanunla kadastro kanununda değişiklik yapılması hakkında kanunun ek 1. maddesinin 2. fıkrası ise 3.3.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş, yani vakıf şerhinin konması için gerekli 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra kanun yürürlüğe girmiş, davacı yararına kazanılmış hak oluşmuş ve tamamlanmış bir hukuki durum söz konusu olduğundan bu kanun değişikliğinden davacının etkilenmesi artık söz konusu olmaktan çıkmıştır. Daha açık bir anlatımla, kanun değişikliğinin, değişiklikten önceki yasa kuralına dayanılarak daha önce davacı yararına gerçekleşen kazanılmış hakka etkili olması mümkün değildir.
Şu halde, 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesi uyarınca, on yıllık hak düşürücü süre 3.3.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304 sayılı yasanın ek 1. maddesinden önce dolduğundan, davacıya ait taşınmaza Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 2.4.2004 tarih ve 2003/1Esas -2004/1Karar sayılı ilamı uyarınca vakıf şerhi işlenmesinin dayanağı kalmadığından taşınmaza vakıf şerhinin konması da mümkün değildir. Buna bağlı olarak da vakıf şerhini terkin etmek için vakıflar idaresinin taviz bedeli adı altında para alması kanuna aykırı olup haksız iktisap eden durumuna düşer. Davacı istirdat davası açmak hakkını saklı tutarak, ihtirazi kayıtla taviz bedelini ödemiştir. Yukarda açıklandığı üzere davalı idare haksız iktisap eden durumundadır.. Davacı 12.01.2005 tarihinde ihtirazi kayıtla ve dava açma hakkını saklı tutarak taviz bedelini ödediği anlaşılmakla ödenen taviz bedelinin davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir. Sebepsiz zenginleşme nedeni ile gecikme faizi istenebilmesi için ya borçlunun (haksız mal edinenin) bir ihtar ile yahut aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. BK 6l ve devamı maddelerindeki düzenlemeye göre haklı sebep olmadan mal edineni bunu iade ile yükümlü tutulmuştur. Geri vermenin kapsamı ise zenginleşenin iyi ve kötü niyetli olmasına göre değişecektir. Buradaki iyi niyet ise MK 3 maddesi anlamındaki iyi niyettir. Şayet sebepsiz zenginleşen, zenginleşme zamanında veya sonradan mal varlığındaki bu artışın geçerli bir hukuki sebebe dayanmadığını bilmiyor veya bilebilecek durumda değilse bu kişi iyi niyetli sayılmaktadır ki olayımızda davalının iyi niyetli olduğu açıktır. Öte yandan davalıya aldığı taviz bedeli parasını ödemesi için bir ihtarda da bulunulmamış yani temerrüde düşürülmemiştir. İyi niyetli borçlu durumundaki davalı yalnız aldığını iade edecektir. Davacı, davalıyı temerrüde daha önce düşürmediğinden dava tarihinden faiz yürütülmesi gerekmiştir.
Hüküm davanın kabulüne..