Mesajı Okuyun
Old 09-03-2015, 09:49   #57
Teknik_Uzman

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan basak alboga
Her iki çocukta mağdur olur. Olayın esası incelendiğinde kim kimi cinsel ilişki için ikna etmiş, bu araştırılmalıdır. Baskın bir taraf yoksa karşılıklı uygun iradeleri ile gerçekleştirmişlerse her iki çocuğa ve ailelerine geçmiş olsun denilmelidir.

Buradaki olayın niteliği, ayrıntıları almaya izin veren yapıda değildir. İster ailelerin psikolojik / sosyolojik yaklaşım veya baskıları, şikayete dönüştüğünde de isterse soruşturma veya kovuşturmaya varan sorgulamalarda, hiç kimse olayın ayrıntılarına inemez.
Tek inilebilen ayrıntı; kişilerin cinsiyetinin toplumla öngörülen önceliğidir, sonuçta erkek saldıran taraf olmakla, diğeri de mağdurlukla nitelenir. Olayın çözmeye çalışan tüm üçüncü tarafın tek derdi; henüz "suç" olarak tanımlanmamış bir olayın unsurlarını kurgulayıp, olayı çözme başarısına sahip olmaktır..

Alıntı:
Yazan Av. Alper
... "Reşit olmayanla cinsel ilişki". Kanun çok açık bir şekilde bunu suç olarak düzenlemiş. Olayımızda da gayet doğal olarak her iki tarafın da bu suçu işlemiş olduğunu görmekteyiz.

Karşılıklı şikayet tekniği, zaten tarafları mağdur konumuna düşürdüğünden, suçluyu bulmak mümkün değildi. Tarafları ayrı ayrı cezalandırmaksa, kadın-erkek eşitliğine uygun düştüğü halde, toplumdaki cinsiyet öncelikleriyle uyuşmuyordu.
Burada hukukçular dâhil olmak üzere kolay gelen çözüm tekniği (düz mantık); erkek, üreme fizyolojisi itibariyle saldırgandır, bu yapısı da bilimsel olarak kanıtlanabilir, sonuçta kız, edilgen taraf olup, şikayetle aksi iddia edilse bile, suçlu değil, sadece mağdurdur.
Sadece toplumun kültür düzeyi farklı tarafları değil, onun yetiştirdiği ve gelenekselliği benimseyen okumuşların da savunduğu bu yaklaşım, doğu-batı tartışmasını da beraberinde getiren, açmazları çözememenin başında gelen eşikleri tanımlamaktadır. Bu paradokslar; esasen toplumun iki kutuplu düşünmesinden, dual yapıda olmasından kaynaklanmaktadır.
İşte bazılarının yerelleşen yönetimlere bırakılmasını istediği açmazlar, mahalle yasaları ile çözülebileceğini düşünmeleri de bu yüzdendir.

Alıntı:
Yazan Hasan Bahadır Büyükavcı
Bu konuyla ilgili görüş ve Yargıtay kararlarını bekliyorum. Teşekkürler (18-06-2009,14:37)

Yukarıdaki sosyolojik olaylara bağlı geleneksellikleri, deneyimli yargıçlar topluluğundan oluşuk ve son kararı vermekle yetkili bir kurulun çözmesini mi bekliyorsunuz?
Esasen yüksek kurullar da, toplumun çektiği acılara bağlı gelişen çözümlerinden oluşuk yasalarının nihai yorumlayıcısıdırlar; yani toplumun birbiriyle çelişen farklı değer yargılarını teke düşüremezler, birini öncelikleyemezler. Böyle olduğunda ise, hukukçular dahil olmak üzere, toplumun ilgili kesimlerince "saygı duyulan", "gülüp geçilen" veya "tartışmalı" kararlara imza atmış olarak değerlendirilirler.


Yasadaki tanım, her ne kadar tümcesi yarımsa da, büyük yaştakinin saldırganlığını konu alır: (REŞİT OLANIN,) "REŞİT OLMAYANLA CİNSEL İLİŞKİ SUÇU"
TCK 104. Madde'nin toplumdaki geçerli biçimi de "Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan (REŞİT OLAN) kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
Bu şekliyle yasa, suçun unsurlarını tamamlayamamakta, takipsizlik verilmesini gerektirmektedir.
Öte yandan bunca içtihada veya çelişkili kararlara imza atmışken, 104. Maddenin birdenbire "REŞİT OLANIN," ibaresiyle düzeltilmesi mümkün müdür? Muhtemelen, onca insanın suçlu konumdan beraate, mağduriyetin normale dönüşeceği bir evrilmeye, kim imza atabilirdi?
Böylesi bir toplumun sosyal çeşitliliğini dikkate alan çözümler için daha yüksek ve tek bir iradenin, çoklu çözümlerin veya mevcut fail çerçevesini belirginleştirip, kalanını tümüyle TCK'dan çıkarmak gerektiği açıktır.

Akıl yürütenlere selamla.