Mesajı Okuyun
Old 23-09-2012, 15:03   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Sayın Dikici,


Bu 5.si, şirketin 5.sini tamamlamak için giren korsan ortak sanırım


Yukarıdaki anlatımın klasik; şirketin, ortağına borç para vermesi işlemi olduğu kanaatindeyim.

Biliyorsunuz 6102 sayılı TTK'da bununla ilgili:
m.358: " İştirak taahhüdünden doğan borç hariç, pay sahipleri şirkete borçlanamaz. Meğerki, borç, şirketle, şirketin işletme konusu ve pay sahibinin işletmesi gereği olarak yapılmış bulunan bir işlemden doğmuş olsun ve emsalleriyle aynı veya benzer şartlara tabi tutulsun." şeklinde düzenleme yapılıp;

6103 S.K.'un 24. maddesinde de: "Türk Ticaret Kanununun 358 inci maddesine aykırı şekilde, anonim veya limited şirkete borçlu olan pay sahipleri ve ortaklar, borçlarını, anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde, nakdî ödeme yaparak tamamen tasfiye etmek zorundadır. Borcun kısmen veya tamamen başkası tarafından üstlenilmesi, borç için kambiyo senedi verilmesi, ödeme planı yapılması veya benzeri yollara başvurulması bu madde anlamında tasfiye sayılmaz.
(2) Birinci fıkrada belirtilen süre içinde tasfiye gerçekleşmemişse, Türk Ticaret Kanununun 562 nci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanır.
(3) Tasfiye süresinin geçmesinden sonra, şirketin alacaklıları, alacakları için, şirkete borçlu olan pay sahibini veya limited şirket ortağını takip edebilir." dendi.

Akabinde Kanun, yürürlüğe girmeden önce:
6102 S.K. m.358: "Pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz" şeklinde değiştirilip 6102 S.K. m.24 de yürürlükten kaldırıldı.

(P.S: Somut durum, şirket için vergisel açıdan da 5520 S.K. m.13'teki "transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı" olarak değerlendiriliyor diye biliyorum, -adından da anlaşılacağı üzere ortaklara, şirket kazancı dağıtılmış gibi aslında -. Konunun, vergisel açıdan baş ağrıtma ihtimali daha çok aslında... )

Yani anlatımınızdaki olayda anladığım kadarıyla; devreden eski ortaklar, şirkete, ortaklar cari hesabına göre borçlu görünüyorlar. Dolayısıyla aşağıdaki kararlarda yer alan duruma benzer bir vakıa var ortada:
Yargıtay 11 HD, 09.03.1989 T., E: 1988/4498, K: 1989/1486: "...Dava, TTK.nun 336. ve müteakip maddelerine dayanan bir sorumluluk davası olmayıp eski yönetim kurulu üyesi olan davalının şirketten çektiği avansın geri istenmesine ilişkindir. Böyle bir davada TTK.nun 341. maddesinde öngörülen koşulların varlığı aranmaz. Bu durumda işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması icap ederken dava açılması hususunda genel kurulca verilmiş bir karar bulunmadığından ve davanın şirket adına denetçiler tarafından açılmadığından bahisle dava şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir..."
Yargıtay 11 HD, 05.07.2011 T., E: 2009/12747, K: 2011/8324: "...Davacı vekili, müvekkili şirketin ortaklarından olan G____ K_____'na 28.02.2001 tarihinden 19.10.2001 tarihine kadar şirket hesabından para verilerek bir kısım şahsi ödemelerinin şirketçe yapıldığını, ortağın ölümüyle davalının tek mirasçı olarak kaldığını, ihtara rağmen ödenmeyen ...
Dava, şirket ortağına verilen borç paranın tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir..."

Anlatımınızdaki somut vakıanın yukarıdaki şekilde değerlendirilebileceğini ve bu ahvalde; forum konusunda anılan maddelerin uygulanmasını gerektirecek bir konunun var olmadığı sonucuna gidilebileceğini düşünüyorum.

Şirket, ortaklardan, borç aldıkları parayı tahsil yoluna giderse de; yeni ortaklara pay devirlerinin borçlarla yüklü şekilde gerçekleştirildiği ve pay devri bedelinin de bunu ispatladığı ... bla bla... şeklinde savunma yapılabilir...

(diye düşünüyorum )

Saygılar...

Teşekkürler sayın Öksüz.

Soru 6762 sayılı kanun zamanında sorulan bir soru. Haliyle maddelerin de eski kanun maddelerini işaret ediyor olması doğal.

Diğer yandan eski kanun zamanında harcamalar yapılmış, bu itibarla borç yasağı ile ilgili yeni hükümlerle bu soruda aslında pek işimiz olmayacak.

Sorulan husus; koyulaştırdığım son paragrafta belirttiğiniz kısımla ilgilidir. Bu payları eski ortaklardan devralan kişilerin payları devraldığı tarihteki şirket reel değerine göre aldıkları gerçeği de gözetildiğinde, yeni yönetim ve hissedarlar olarak devir öncesi şirketten yapılan harcamaları şirkete ödenmek üzere istemeleri durumunda bu durum hakkın kötüye kullanılması ya da sebepsiz zenginleşme kapsamına girer mi, hususudur.

Not:Olaydaki talep şirket adına ve şirkete ödenmek kaydıyla olmaktadır.