Mesajı Okuyun
Old 26-10-2005, 14:29   #8
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/12722
K. 2003/13503
T. 15.12.2003
• TESCİL HARİCİ BIRAKILAN TAŞINMAZ ( Tescil Talebi - Usulsüz Tebligat Nedeniyle Taraf Teşkili Sağlanmadan İşin Esasına Girilemeyeceği )
• TARAF TEŞKİLİ ZORUNLULUĞU ( Mahkemenin Tarafları Dinlemeden İddia ve Savunmalarını Bildirmeleri İçin Usulüne Uygun Olarak Davet Etmeden Hüküm Veremeyeceği - Tescil Harici Bırakılan Taşınmazın Tescili Talebi )
• USULSÜZ TEBLİGAT ( Tebligatın Bilgilendirme Yanında Belgelendirme Özelliği de Olan Bir Usul İşlemi Olması - Adres Araştırmasının Zabıtaya Yaptırılan Bir İncelem İle Sınırlı Tutulması Savunma Hakkının Kısıtlanmasına Yol Açacağı - Çaplı Yere Elatmanın Önlenmesi Davası )
• TEBLİGATTA USUL ( Bilinen En Son Adresine Yapılacağı - Yapılan Soruşturma ile Adres Tesbiti İmkanı Bulanamamışsa İlanen Tebliğin Zorunlu Hale Geleceği - Tescil Harici Bırakılan Taşınmazın Tescili Talebi )
• SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI ( Usulüne Uygun Tebligatın Yapılmaması Savunma Hakkının Kısıtlanmasını Oluşturması - Tescil Harici Bırakılan Taşınmazın Tescili Talebi )
3402/m.18
7201/m.10,21,28
Tebligat Tüzüğü/m.13,46
ÖZET : Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir.Savunma hakkı ile sıkı sıkıya ilişkili olan adres araştırmasının zabıtaya yaptırılan bir inceleme ile sınırlı tutulmasının hakkın kısıtlanmasına yol açacağı kuşkusuzdur. O halde, adres araştırmasının geniş bir çerçeve içerisinde ele alınması, soruşturmanın çok yanlı ve özellikle kanuni karine ile tesbit edilen ikametgahta yapılması gerekir. Yapılan soruşturma ile adres tesbiti imkanı bulanamamışsa ilanen tebliğ zorunlu hale gelir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacı,kadastro tesbiti çalışmalarında tescil harici bırakılan çekişmeli taşınmazların tescili istemi ile davalılarca S Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın anılan mahkemenin 1992/341-1996/434 sayılı karar ile reddedilip kesinleştiğini ileri sürerek 3402 Sayılı Yasanın 18. maddesine göre hazine adına tescil isteğinde bulunmuştur. Davalılar, beyanda bulunmamışlardır. Mahkemece,çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu ve 3402 Sayılı Yasanın 18. maddesi şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davalılar Ali,Cafer ve Bekir hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine,davalı köy muhtarlığı hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla,Tetkik Hakimi raporu okundu.Düşüncesi alındı.Dosya incelendi.Gereği görüşülüp,düşünüldü:

KARAR : Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi,iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. HUMK'nun 73. maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme,tarafları dinlemeden, onları, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin ( davetiyenin ) davadaki önemi büyüktür. Aslolan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile mutlaka duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir.

Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tüzüğü hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Tüzüğün amacı,tebliğin muhatabına ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, kanun ve tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur.

Kural olarak tebligat, tebliğ yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır. ( Teb.K.M.lO ) Tebliği alacak kişi bu adreste bulunmamışsa, tebliğ memuru bulunabileceği yeri araştırır. Bulamazsa durumu, mahalle, köy muhtarlıklarına doğruluğunu onaylatmak suretiyle tesbit eder. ( Teb.K.m.28 ) Bu husus, tebliği çıkaran kuruluşa bildirilir. İlgili kuruluş, tebligatı alacak kişi memursa veya esnafsa adreslerini mensubu oldukları teşkilatlardan,avukatların adresini Barodan Adalet Bakanlığından askerse askerlik Şubesinden, Savunma Bakanlığından sorarak öğrenmeye çalışır. ( Teb.Tüzüğü M.13 ) Yapılan soruşturmaya rağmen ikametgahı, oturduğu yer veya işyeri bulunamamış ise bu halde kişinin adresinin meçhul olduğu kabul edilerek ( Teb.Tüzüğü M.46 ) ilanen tebliğe karar verilebilir. Ancak, belirtilen soruşturma biçimi sınırlayıcı değildir. Nitekim aynı maddenin ikinci fıkrasında bu durum açıklığa kavuşturulmuş, tebligatı çıkaran merciin lüzum görmesi halinde adres soruşturmasını özel kuruluşlardan, dairelerden de yapması gereği vurgulanmıştır. Belirtilen özel ve resmi kuruluşlar içinde adres tasbitinin yapılabileceği,Nüfus, Tapu İdareleri,Belediye gibi kuruluşlar da vardır.

Savunma hakkı ile sıkı sıkıya ilişkili olan adres araştırmasının zabıtaya yaptırılan bir inceleme ile sınırlı tutulmasının hakkın kısıtlanmasına yol açacağı kuşkusuzdur. O halde, adres araştırmasının geniş bir çerçeve içerisinde ele alınması, soruşturmanın çok yanlı ve özellikle kanuni karine ile tesbit edilen ikametgahta yapılması gerekir. Yapılan soruşturma ile adres tesbiti imkanı bulanamamışsa ilanen tebliğ zorunlu hale gelir.

Somut olayda,davalılar adına Tebligat Yasasının 21. maddesine göre tebligat çıkarılmışsa da adı geçerlerin köyde oturmadıkları,Çakmak Mahallesi,Zümrüt Sokak 17/7 Sincan adresinde ikamet ettikleri tescil dosyası içindeki vekaletname içeriğinden anlaşılmaktadır.Bu durumda davalılara usulüne uygun bir tebligat yapıldığı söylenemez.Öncelikle taraf teşkilinin sağlanması ve ondan sonra işin esasına girilmesi gerekirken,taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulması doğru değildir.

SONUÇ : Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,15.12.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

yarx