Mesajı Okuyun
Old 15-04-2008, 13:37   #27
BaharB

 
Varsayılan

Kişinin, karşı taraf avukatının bilgisi dışında, onun adına vekalet çıkararak, gerçekte olmadığı halde, "karşı taraf avukatı ile çeşitli hukuki işlerinin takibi hususunda anlaştığını, vekalet ilişkisi / sözleşmesi kurduğunu ve avukatı olduğunu" dava veya icra dosyasına beyan etmesiyle oluşan eylem, hakaret suç tipine uygundur.

Burada avukata isnat edilen fiil / olgu, bir davada çıkarları çatışan her iki tarafın da vekaletini almak, avukatlık sözleşmesi yapmaktır.

İsnat edilen bu fiil / olgu, herhangi bir suç tanımına uygun olmasa veya meslek kuralı ihlali olarak değerlendirilmeyecek olsa dahi, üçüncü kişiler nezdinde avukatın onur şeref ve saygınlığını rencide eder nitelikte olduğu şüphesizdir.

İhtilat unsuruna gelindiğinde ise, dava dosyasına verilen dilekçedeki hakaretin, gıyapta hakaret olarak değerlendirilmesi ve dolayısıyla en az üç kişinin bu hakareti öğrenmesi gerektiğinin düşünülmesi yerinde olmaz. Çünkü; dosyaya verilen dilekçe, usul hukuku gereği posta ile veya duruşma sırasında elden avukata tebliğ edilecektir ve TCK 125/2 de belirtildiği gibi, hakaret fiilinin mağduru muhatap alan yazılı bir ileti ile işlenmesi halinde, hakaret yüze karşı yapılmış sayılacaktır.

Bu hakaret niteliğindeki isnat, bir suç isnadı olarak C.Savcılığı'na veya meslek kuralı ihlali olarak Baro'ya bildirilmiş olsaydı, bu makamlar soruşturmaya yetkili merciler olduğu için ve ihbar veya şikayette bulunan karşı taraf, avukatın bu fiili işlemediğini bile bile hakkında soruşturma yapılmasına neden olduğu için iftira suçu oluşacaktı. Bu durumda avukat ile karşı taraftaki kişi arasında, avukatın icabı kabul etmemesiyle vekalet ilişkisinin / sözleşmesinin hukuken kurulmamış olması, gerçeğe aykırılık unsuru bakımından tam da iftira suçunun unsurunu oluşturacaktır. Aksine vekalet ilişkisi hukuken kurulmuş olsaydı, isnat gerçeğe uygun olduğu için ne hakaret ne de iftira suçu söz konusu olacaktı.
Saygılarımla...