Mesajı Okuyun
Old 17-10-2007, 14:02   #8
üye18721

 
Varsayılan

Konuyla ilgili bir yargıtay kararı aktarıyorum;
Y A R G I T A Y
1.HUKUK DAİRESİ
Sayı:
Esas 2005 Karar
12637 991

YARGITAY İLAMI

Mahkemesi :A. 1.Asliye H. H.
Tarihi :23.6.2004
Nosu :172-247
Davacı :Emine vs.
Davalı :Recep
Birleştirilen Davacı:Havana
Üçüncü Şahıs :
Taraflar arasında görülen dava ve birleşen davada;
Davacılar, müşterek miras bırakan Kadir in çekişmeli 20 sayılı parseldeki 12 nolu bağımsız bölümünü davalı oğluna ölünceye kadar bakım şartıyla devrettiğini, amacının kendilerinden mal kaçırmak olduğunu ileri sürerek payları oranında iptal-tescil istemişler yargılama aşamasında birleştirilen davanın davacısı Havana davasından feragat etmiştir.
Davalı, miras bırakan babasına her zaman gerekli saygı ve ilgiyi gösterdiğini, ayrıca miras bırakanın davacı kızı Emine'ye de bir daire verdiğini, diğer davacı kızı Zeynep'e de parasal katlı sağladığını belirtmiş ve davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı Havana yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davacılar yönünden ise davalıya yapılan temlikin mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 8.2.2005 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili ile temyiz edilen vekili geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; müşterek miras bırakanın 20 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu bağımsız bölümünü 7.12.1993 tarihli resmi akitle ölünceye kadar bakım şartıyla davalıya devrettiği görülmektedir.
Davacılar bu temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Bilindiği üzere ;ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir.Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlu suda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekirki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir.Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması,yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür.En sade anlatımla muvazaa,irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir.Böyle bir iddia karşısında,aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez;akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır.Bu haldede Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın,ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri,elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; miras bırakanın üzerinde halen altı parça taşınmazının bulunduğu, ayrıca bir bağımsız bölümün de miras yoluyla tüm mirasçılarına intikalinin sağlandığı anlaşılmaktadır.
Belirlenen bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerle değerlendirildiğinde, miras bırakanın mal varlığı içerisindeki bir parça yerini davalı oğluna bakım aktiyle temlik etmesinin muvazaalı olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.Davalının temyiz itirazı yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 400,00 YTL duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 8.2.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye