Mesajı Okuyun
Old 29-06-2010, 16:00   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. Danistay
11.Dairesi
Esas: 2000/9798
Karar: 2003/1654
Karar Tarihi: 10.04.2003

ZAM VE TAZMİNAT FARKI - TEDVİREN GÖREVLENDİRME - HATALI ÖDEMENİN GERİ ALINMASI - SÜRE - VEKALET AYLIĞI

ÖZET: Tedviren görevlendirilen kişilere vekalet aylığına eşdeğer tutarda bir meblağın ödenmesi gerekir. Tedviren görevlendirilmelerde zam ve tazminat farkı ödenmez. Malmüdürlüğünde muhasebe şefi olarak görev yapan davacının, tedviren görevlendirmelerde zam ve tazminat farkı alınmayacağını bilebilecek durumda olduğu halde anılan farkları alması ve açık hata niteliğindeki bu ödeme işlemine karşı idareyi haberdar etmemesi, yersiz ve hatalı olduğu konusunda idareyi uyarmaması nedeniyle iyiniyetinden söz edilmesi de imkansızdır.Buna göre, bu tür işlemlere dayanılarak yapılan ödemelerin her zaman geri alınabileceği hususu gözardı edilerek , son ödemenin üzerinden 60 günden fazla sürenin geçmiş bulunması neden gösterilerek hatalı ödemenin geri alınamayacağı gerekçesiyle dava konusu işlemin bu kısmının iptali yolunda verilen karar isabetsizdir.

(2709 S. K. m. 18) (657 S. K. m. 68/b, 86, 174)

İstemin Özeti: Dava, ... Malmüdürlüğüne vekalet eden davacının, bu görevi nedeniyle kendisine ödenen zam ve tazminat farkları ile vekalet ücretinin ödenmemesine, ödenmiş olan zam ve tazminat farkları ile vekalet ücretinin geri istenilmesine ilişkin işlemin iptali ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır. Ordu İdare Mahkemesi 25.05.1999 gün ve E: 1998/817, K: 1999/358 sayılı kararıyla; davacının ... Malmüdürlüğünde ... şefi olarak görev yapmakta iken ilçe Malmüdürü vekilinin tayininin çıkması üzerine 05.09.1997 tarihli ... Valiliği oluru ile 3. dereceli Malmüdürlüğü görevini vekaleten yürütmek üzere görevlendirildiği, Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu inceleme sonucunda, davacının lise mezunu olması ve dolayısıyla asilde aranan şartları taşımaması nedeniyle vekalet ücreti ile zam ve tazminat farklarını alamayacağına ve daha önce ödenen tutarın kişi borcu çıkarılması gerektiğine ilişkin olarak tesis edilen işlemin iptali istemiyle bakılan davayı açtığı, bu durumda, tayin nedeniyle boşalan Malmüdürlüğüne vekalet etmesi nedeniyle 657 sayılı Kanunun 86/4. maddesi uyarınca davacıya vekalet ücreti ödenmesinin zorunlu olduğu, ancak 4.2.1998 gün ve 23248 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 98/10548 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının atıfta bulunduğu 99 Seri No'lu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinin 1/a maddesinde yer alan 1-4. dereceli kadrolara vekalet edenlerin 657 sayılı Yasanın 68. maddesinde belirtilen şartları taşımaları gerektiği hükmü karşısında, anılan maddede aranılan şartlardan yüksek öğrenim görmüş olma koşuluna sahip olmayan davacıya 3. dereceli Malmüdürlüğüne vekalet etmesi nedeniyle yaptığı iki görev ile ilgili aynı cins tazminat ve zamlardan miktarı fazla olanının ödenmesinin mevzuata göre mümkün olmadığı, zam ve tazminat farkının geri istenilmesine ilişkin kısmında ise, hatalı ödemelerin ilk yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi olan 60 gün içinde alınabileceği, bu süre geçirildikten sonra hatalı ödenen zam ve tazminat farklarının geri istenilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu işlemin vekalet ücretine, zam ve tazminat farklarının geri istenilmesine ilişkin kısmının iptaline, zam ve tazminat farklarının ödenmemesine dair kısmının reddine hükmetmiştir. Davalı tarafından, asilde aranan şartları taşımayan davacıya 657 sayılı Kanunun 175. maddesi uyarınca tedvir dolayısıyla herhangi bir ödeme yapılamayacağı ileri sürülerek mahkeme kararının iptale ilişkin kısmının bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: Ünal Demirci
Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: Taylan Aydın
Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86. maddesinde, vekalet görevi ve aylık verilmesinin şartları düzenlenmiş, aynı Yasanın 174. maddesinde ise vekalet aylıklarının ödenebilmesi için görevin fiilen yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmiş, 17.05.1987 günlü, 19463 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 99 Seri No'lu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinde de, vekalet göreviyle ilgili genel hükümlere yer verildikten sonra 1-4. dereceli kadrolara vekalet edeceklerin 657 sayılı Yasanın 68. maddesinde belirtilen şartları haiz olmaları, asilde aranan şartlara sahip vekil memur bulunamadığı takdirde boş bulunan bir görevin tedviren yürütülmesi öngörülmüştür. Ayrıca 657 sayılı Yasanın 68/B maddesinde, 1-4. derecedeki kadrolara atama için yüksek öğrenim görmüş bulunmak şartı aranmıştır.
Bu hükümler karşısında, asilde aranan şartları taşımayan bir kişinin vekil olarak atanamayacağı ve kendisine vekalet aylığı ödenemeyeceği açıktır. Ancak 657 sayılı Yasada bir görevin tedviren yürütülmesine ilişkin bir hükme yer verilmemiş olmakla beraber, yukarıda sözü geçen tebliğ uyarınca idarece tedvir görevi verilen kişinin, Anayasanın angaryayı yasaklayan 18. maddesi hükmü uyarınca fiilen yürüttüğü görev karşılığı bazı maddi haklara hak kazanacağı açıktır.
Mevzuatta tedviren görevlendirme şeklinde açıklanan bir usul bulunmamakla beraber, uygulamada 99 Seri No'lu Genel Tebliğde de belirtildiği üzere asilde aranan şartlara sahip vekil memur bulunmadığı hallerde idarelerce hizmetin aksatılmadan yürütülmesini teminen herhangi bir şekilde boşalmış veya boş bulunan bir göreve asilde aranan şartlara en yakın personel arasından tedviren görevlendirme yapılarak idari görevin yürütülmesi sağlanmaktadır.
Yukarıda yer alan yasal düzenleme karşısında, davacıya vekalet aylığı adı altında bir ücret ödenmesi mümkün değilse de, davacının yürüttüğü görevden dolayı üstlendiği sorumluluk dikkate alındığında, vekalet görevinden ötürü davacıya vekalet aylığına eşdeğer tutarda bir meblağın tazminat olarak ödenmesi gerekmektedir.
Buna göre, lise mezunu olan ve 3. derece kadrolu Malmüdürlüğünü valilik oluru ile vekaleten yürütmekle görevlendirilen davacıya fiilen yürüttüğü bu görev karşılığında vekalet aylığına eşdeğer tutarda bir meblağın ödenmesi gerekirken, aksi yönde tesis edilen işlemde hukuki isabet görülmemiştir. Bu itibarla temyize konu kararın anılan işlemin iptaline ilişkin kısmında usul ve mevzuata aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Kararın; zam ve tazminat farkının geri istenilmesine ilişkin işlemi iptal eden kısmına gelince;
Evvelce sehven kanuna aykırı olarak yapılmış bir terfi veya intibak işleminin kanunsuzluğunun tespitinden sonra idarece geri alınması sonucu fazla ödenmiş bulunan aylık ve ücret farklarının kararda belirtilen istisnalar dışında ancak ilk kanunsuz ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere 90 günlük dava açma süresi ( 2577 sayılı Kanunun 7. maddesi uyarınca 60 gün ) içinde geri alınabileceği hakkındaki 22.12.1973 günlü, E: 1968/8, K: 1973/14 sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararında, idarenin hatalı eylem ve işlemlerinin ve bu işlemlere dayanarak yaptığı ödemelerin geri alınmasında uygulanacak temel ilkeler ortaya konulmuştur. Anılan kararın gerekçesinde iyi niyet kuralı üzerinde de durularak idarenin sakat ve dolayısıyla hukuka aykırı işlemine, idare edilenlerin gerçek dışı beyanı veya hilesi neden olmuşsa ya da geri alınan idari işlem yok denilebilecek kadar sakatlık taşımakta ise, hatalı işlemde idare edilenin kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata bulunmaktaysa ve idareyi bu konuda haberdar etmemişse, memurun iyi niyetinden söz etmeye olanak bulunmadığı ve bu işlemler dolayısıyla bu işlemlere dayanılarak yapılan ödemeler için süre düşünülmeyeceği, bunların her zaman geri alınabileceği, ancak bunun dışındaki işlemler için memurun iyi niyetinin, istikrar ve kanunilik kadar önemli bir kural olduğu ve bu nedenle yukarıda belirtilen istisnalar dışındaki işlemlere dayanılarak yapılan ödemelerin ancak dava açma süresi içinde geri alınabileceği vurgulanmıştır.
Yukarıda anılan Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararından, kanuna aykırı olarak yapılan ödemelerde, muhatabın kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata bulunmakta ise ve idareyi bu konuda haberdar etmemişse iyi niyetin varlığından söz edilemeyeceği, bu işlemlere dayanılarak yapılan ödemeler için süre kısıtlamasının olmadığı, bunların her zaman ( genel zamanaşımı süresi içinde ) geri alınabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Dosyada mevcut belgelerin incelenmesinden, ... Malmüdürlüğünü 27.08.1997 tarihinden itibaren tedviren yürüten davacıya ödenen zam ve tazminat farkının davacı adına borç çıkarıldığı ve bundan sonra anılan farkların ödenmemesi yolunda işlem tesis edildiği, idare mahkemesince, davacının asilde aranılan şartları taşımaması nedeniyle zam ve tazminat farkı alamayacağı, ancak son ödemenin yapıldığı tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra zam ve tazminat farklarının geri istenilemeyeceği gerekçesiyle davanın, dava konusu işlemin zam ve tazminat ödenmemesine ilişkin kısmının reddine, zam ve tazminat farklarının geri istenilmesine ilişkin kısmının ise iptaline hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Malmüdürlüğünde muhasebe şefi olarak görev yapan davacının, tedviren görevlendirmelerde zam ve tazminat farkı alınmayacağını bilebilecek durumda olduğu halde anılan farkları alması ve açık hata niteliğindeki bu ödeme işlemine karşı idareyi haberdar etmemesi, yersiz ve hatalı olduğu konusunda idareyi uyarmaması nedeniyle iyi niyetinden söz edilmesi de olanaksızdır.
Buna göre, bu tür işlemlere dayanılarak yapılan ödemelerin her zaman geri alınabileceği hususu gözetilmeden, son ödemenin üzerinden 60 günden fazla sürenin geçmiş bulunması neden gösterilerek hatalı ödemenin geri alınamayacağı gerekçesiyle dava konusu işlemin bu kısmının iptali yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulüyle Ordu İdare Mahkemesinin 25.05.1999 gün ve E: 1998/817, K: 1999/358 sayılı kararının, dava konusu işlemin zam ve tazminat farklarının borç çıkarılmasına ilişkin kısmını iptal eden hüküm fıkrasının bozulmasına, temyize konu diğer hüküm fıkralarının onanmasına, 10.04.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları