Mesajı Okuyun
Old 14-06-2007, 13:09   #2
halit pamuk

 
Varsayılan

Dvanızın konusunu anlamdım ama şu içtihata bir bakın:



T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/3994
K. 2003/10474
T. 6.11.2003
• MUNZAM ZARARIN TAZMİNİ ( Bononun Vadesinde Ödenmemesi Dolayısıyla Kar Kaybına Uğradığını İddia Eden Davacının Açmış Olduğu Munzam Zarar Alacağının Tahsiline İlişkin )
• ISLAH ( Aynı Davada Her Taraf Ancak Bir Kez Islah Hakkını Kullanabilecğinin HUMK'ta Kabul Edilmiş Olması )
• ISLAHIN YAPILABİLECEĞİ ZAMAN ( Islahın Tahkikata Tabi Olan Davalarda Tahkikat Bitinceye Kadar ve Tabi Olmayanlarda Muhakemenin Hitamına Kadar Yapılabilmesi )
• DAVACI TARAFINDAN İKİNCİ ISLAH İSTEMİ ( Yerel Mahkemece Bu İstemin Reddedilmesinin ve Davanın İlk Dava Dilekçesindeki Talep Çerçevesinde Değerlendirilmesinin Gerekmesi )
1086/m.83,84
ÖZET : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 83'ncü maddesi hükmünün ikinci cümlesinde "aynı davada her taraf ancak bir kez ıslah hakkını kullanabilir"hükmü öngörüldüğü gibi, aynı yasanın 84 ncü maddesi hükmünde "ıslah tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar ve tabi olmayanlarda muhakemenin hitamına kadar yapılabileceği"düzenlenmiş olup, 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bozmadan sonra ıslah istenemeyeceği kabul edilmiştir. Açıklanan her iki gerekçe ile davacı tarafın ikinci ıslah isteminin reddedilmesi ve davanın alacak miktarı yönünden ilk dava dilekçesindeki talebi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 4.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 27.09.2002 tarih ve 2000/678 - 2002/909 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 04.11.2003 günde davacı avukatı Gülay Yıldırım gelip, davalı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan davacı avukatı dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Verda Çiçekli tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalının keşide ettiği ve müvekkilinin hamili bulunduğu bonoyu davalının vadesinde ödemediğini, icra takibi sonunda 18.06.1996 tarihinde bono bedelini faizi ile tahsil ettiğini, ancak ticaretle uğraşan müvekkilinin bundan dolayı kar kaybı olduğu gibi,ayrıca başka zararları da olduğunu, ileri sürerek, şimdilik ( 1.500.000.000 )TL munzam zararının 18.06.1996 tarihinden itibaren işleyecek reeskont oranında faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, 03.05.2002 tarihli dilekçe ile talep sonucunu ( 2.719.378.590 ) TL olarak ıslah etmiştir.

Davalı vekili, geç ödemenin karşılığının faiz olduğunu müvekkilin bono bedelini faizi ile birlikte ödediğinden borcu kalmadığını, geç ödemede davacının kusuru olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda yaptırılan bilirkişi incelemesinde, enflasyon oranı ortalaması, mevduat, devlet tahvilleri faizi ortalaması ve TL'nin USD karşısındaki değer kaybı dikkate alındığında davacının uğradığı ortalama değer kaybının % 122.67 olarak belirlendiği, bu oran üzerinden yapılan hesaplamada davacının 2.000.000.000 TL bedelli bonosunu süresinde tahsil etse idi bunun değerinin 5.027.789.590 TL'ye ulaşacağı ve davacının tahsil ettiği faiz düşüldüğünde 2.719.378.590.TL munzam zararı olduğunun kanıtlanmış olduğu gerekçesiyle, ( 2.719.378.590 ) TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen reeskont oranlarında faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1-Dava, munzam zarar alacağının tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde davalının keşidecisi bulunduğu bonoyu müvekkiline geç ödemesinden dolayı ticaretle uğraşan müvekkilinin uğradığı kar kaybının munzam zarar olarak tahsilini talep etmiş, daha sonra 07.09.1998 tarihli dilekçe ile ülkedeki yüksek enflasyon ve paranın alım gücündeki düşme nedeniyle uğradığı zararı talep ettiğini belirterek dava sebebini ıslah etmiş ve yine 07.02.2000 tarihli bozma kararından sonra 03.05.2002 tarihli ıslah dilekçesi ile talep sonucunu artırmıştır. Oysa, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 83'ncü maddesi hükmünün ikinci cümlesinde "aynı davada her taraf ancak bir kez ıslah hakkını kullanabilir"hükmü öngörüldüğü gibi, aynı yasanın 84 ncü maddesi hükmünde "ıslah tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar ve tabi olmayanlarda muhakemenin hitamına kadar yapılabileceği"düzenlenmiş olup, 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bozmadan sonra ıslah istenemeyeceği kabul edilmiştir. Açıklanan her iki gerekçe ile davacı tarafın ikinci ıslah isteminin reddedilmesi ve davanın alacak miktarı yönünden ilk dava dilekçesindeki talebi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken, bu hususların dikkate alınmaması doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

2-Bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) No'lu bentte yazılı nedenlerle, kararın davalı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) No'lu bentte yazılı nedenlerle,davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 06.11.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.