Mesajı Okuyun
Old 19-07-2017, 23:54   #7
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan GiorgioGiorgio
Müvekkilim 2000-2004 seneleri arasında bir limited şirketin %28 hisseli ortağı olmuştur. Bu seneler için vergi dairesi tarafından yapılan borç dökümünde kdv+gelir vergisi 400.000 TL olarak belirtilmiştir. Müvekkilim limited şirketin bahsedilen yıllarda sadece ortağı olmuştur. Bu sebeple müvekkilimin şirketin vergi borçlarından dolayı sorumluluğu hissesi oranında olması gerekirdi diye düşünmekteyim.Bu konuda nasıl bir yol izlemeliyim? Neler yapılabilir? Şimdiden teşekkürler. İyi çalışmalar.
(Not: Müvekkil hissesini 2004 yılında devretmiştir.)

Limited Şirketlerde Tahsil Edilemeyen Kamu Alacaklarından Ortakların Sorumluluğu
Vergi İcra Hukuku - isimli Kİtabımdan alıntı ( Seçkin Yayınları

6183 sayılı sayılı kanunun 35 maddesindeki hükümlere 4369 sayılı kanunla önemli değişikliklere gidilmiş, yapılan düzenlemeden sonra sermaye miktarındali ortakların sorumlulukları, taahhüt ettikleri sermayeleri oranına dönüştürülmüş şekilde uygulamaya gidilmiştir.
Bu uygulama ile şirket ortakları yukarıda belirtildiği üzere şirket tüzel kişiliğinde mevcut olan sermayesi oranında kamu borçlarından sorumlu tutulmuşlardır. Uygulamada limited şirketlerin, borcun ilgili olduğu dönemdeki ortakların ve şirketin kanuni temsilcilerinin kamu borçları karşısındaki durumları irdelenirken karışıklıklar ve sorunlar yaşanmaktadır. Bazı durumlarda idare gerekli araştırmaları yapmadan, şirket ortaklarının sermaye hisse nispetlerini de dikkate almadan kamu alacağının tamamını ortakların sadece birine ya da tamamına yöneltebilmektedir.
Hatta bazı kamu kurumlarının bırakalım gerekli araştırma ve incelemeleri yapmayı ortağa ya da ortaklara 6183 sayılı yasanın 55 maddesi hükmünce ödeme emri gönderip kesinleştirmeden gayrimenkulleri üzerine haciz tatbik etmektedirler. Kanunun " şirketten tahsil imkanı bulunmayan..." şeklindeki hükmünün değerlendirilmesi noktasında eksik inceleme ve araştırma yapmakla hukuka aykırı bir sonuç doğurmuş olur.
Tahsil imkanının bulunmaması kriterinden hareketle bütün yasal yolların tüketilmiş ve tahsil imkanının bu yolla artık olamayacağını mükellefin tarh dosyasına koyacağı resmi kayıt ve evraklarıyla kanıtlamakla mümkündür. ,
5766 SAYILI KANUNLA 6183 SAYILI AATUHK 35 MADDESİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİK İLE LİMİTED ŞİRKET ORTAKLARININ HİSSE DEVİRLERİNDE SORUMLULUKLARI DEĞİŞMİŞTİR.
Türk Ticaret Kanunu Hükümlerine göre kurulan sermaye şirketlerinden limited şirketlerde, ortaklar açısından şirket borçlarından dolayı kamu alacakları bakımından sınırlı sorumluluk ilkesi geçerlidir.
Başka bir anlatımla, limited şirket, bir veya daha fazla gerçek ve tüzel kişi tarafından bir ticaret ünvanı altında kurulup, iktisadi konularda faaliyet gösteren, şirket tüzel kişiliği borçlarından sadece şirketin malvarlığı ile sınırlı olarak sorumlu tutulduğu, esas sermayesi muayyen ve bu sermaye ortakların sermaye paylarının toplamına eşit olan ortaklıktır.
Limited şirket ortağının asıl borcu, ilk önce ortağı bulunduğu şirkete karşı taahhüt ettiği sermaye payını ödemekten ibarettir. Ortak şirkete karşı taahhüt ettiği sermaye borcunu tam olarak yerine getirdikten sonra sorumluluğu da sona ermektedir. Türk hukukunda, limited şirketler de Anonim ortaklılarda olduğu gibi şirketin borçlarından şahsen sorumlu değildirler. Başka bir anlatıma ortakların sorumluluğu sadece ortaklığa karşıdır ve esas sermaye payları ile sınırlıdır.
İlke olarak kanun, ortaklarla limited şirket alacaklıları arasında her hangi bir ilişki kurmamıştır, alacaklılara gerektiğinde ortaklara başvurma imkanını tanımamıştır. Kamu borçları karşısındaki burumun bir istsnası da, Kamu borçlarından ortakların sorumluluğudur.
6183 sayılı AATUHK 35 Maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre, limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumludurlar.
Limited şirket borçlarından sorumlu olan gerçek veya tüzel kişi ortaklar, 6183 sayılı Kanunun 3’üncü maddesi uyarınca amme borçlusudurlar ve bu Kanun hükümlerine göre kamu alacaklarından dolayı sorumlulukları oranından takip edileceklerdir.
6183 sayılı Kanunun 35’inci maddesi uyarınca limited şirket ortakları hakkında takibe geçilebilmesi için, Kanunun 54 ve müteakip maddelerine göre şirket hakkında yapılan takip muameleleri sonucunda amme alacağının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gerekmektedir.
5766 sayılı Kanunla 6183 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinde yapılan değişikliklerle Tahsil edilemeyen kamu alacağı ile tahsil edilmeyeceği anlaşılan kamu alacaklarının ne ifade ettiğine açıklık getirilmiştir.
Bu düzenleme çerçevesinde limited şirket ortaklarının sorumluluğuna başvurulmadan önce alacaklı tahsil dairelerince Kanunun 3’üncü maddesinde yer alan tanımlardaki hususlar dikkate alınmak suretiyle yapılacak işlemlere dayanılarak amme alacağının şirketten tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gerekmektedir.
Kanunun 35/2 maddesinin hükmüne göre, mevcut ortağın şirketteki sermaye payını yeni bir ortağa devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait olan ve devir tarihi itibarıyla ödenmemiş bulunan amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre mütesselsilen sorumlu tutulmuşlardır.
Mevcut şirket kurucu ya da daha sonradan ortaklık hissesi devralmak suretiyle katılan şirket ortağının payını devretmesi halinde, devreden ve devralan ortaklar, şirketin devir tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş kamu borçlarından, Kanunun 35’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca sermaye hisseleri oranında sorumlu olacaklardır.
Yukarıda da anlatıldığı üzere alacaklı kamu idaresi tarafından bu sorumluluğa başvurulabilmesi için vadesi geçmiş muaccel amme alacağının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememiş veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması gerekmektedir.
Kanunun 35/3 maddesinde yapılan düzenleme ile, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre mütesselsilen sorumludurlar.
Bir başka ifade ile şirket tüzel kişiliği mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda farklı kişilerin şirket ortağı olması halinde, söz konusu kişilerin bu amme alacağından mütesselsilen sorumlu tutularak, Kanunun 35’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca sermaye hisseleri oranında takip edilebileceğine ilişkin düzenlemede kasıt; ortaklardan her hangi birinin mevcut hissesini bir başkasına devretmesi halinde, devirden önce tarh ve tahakkuk eden, ancak henüz ödeme süresi gelmeyen, muaccel olmayan bir kamu alacağının olması durumunda, devir sonucu yeni ortak, kamu alacağının devir tarihi itibari ile muaccel olup olmadığına ilişkin her hangi bir defi ileri süremeyecek dolayısıyla tarh-tahakkuk ve tahsil tarihleri de devir bakımından her hangi bir önem arz etmeyecek olup devreden ve devir alan kişiler bu durumda muaccel olan kamu alacağından mütesselsilen sorumlu tutulacaklardır.
5766 sayılı kanunla 6183 sayılı kanunun 35 maddesinde yapılan ve yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda limited şirket ortaklarının şirket tüzel kişiliği mal varlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacaklarının şirket ortakları nezdinde tahsili cihetine gidebilmeleri için izlemesi gereken koşullara dikkat edilmesi gerekmektedir.
Zira, limited şirket borçlarının tahsil edilememesi durumunda vergi idareleri genel ilke haline getirmiş olmakla birlikte, 6183 sayılı kanunun şirket ortaklarının takip edilebilmelerine ilişkin düzenlemelerine uymamakta, kanunun 35 maddesinde belirtildiği sorumluluk sınırlarını göz ardı etmek koşulu ile, ortakların menkul ve gayri menkullerine yapmış olduğu mal varlığı araştırması sonucu haciz tatbik etmekte veya yine gerekli usul ve esaslara uyulmaksızın ortakların yurt dışına çıkışları engellenmektedir.
Bütün bu anlatımlar ışığında vergi idarelerinin izlemesi gereken usul ve esaslar;
1. Öncelikle şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda şirket ortaklarının kimler olduğu ve bu ortakların sermaye hisseleri; şirket ana sözleşmesi, ana sözleşme değişikliği veya pay defterindeki kayıtlardan tespit edilmesi,
2. Her bir ortağın sermaye hissesine göre takip konusu olan amme alacağından sorumlu olduğu tutarın tespiti,
3. Şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının ödenmesinden sermaye hissesi oranında sorumlu tutulması gereken ortağın, hissesini devredip devretmediği, hisse devrinin söz konusu olduğu durumlarda, devir alan ortağın devir tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş şirket borçlarından sorumlu tutulacağı tutarın tespiti sonucunda Ortaklar hakkında takip işlemlerine 6183 sayılı Kanunun 55’inci maddesine göre tanzim edilecek ödeme emrinin tebliği suretiyle başlanılması gerekmektedir.

Öncelikle ;
1- Şirket hakkında yeterli araştırma yapılıp yapılmadığı,
2- Şirket malvarlığı araştırması yapılıp kamu borcunu karşılayacak miktarda mal varlığının olmadığına ilişkin tespit sonrası aciz durumunun belgelendirilip belgelendirilmediği,
3- Kanuni Tesilcleri aleyhine gerekli ödeme emirleri ile takip yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise, kanuni temsilcilerin de aynı şekilde aciz durumlarının tespit edilip edilmediği
hususlarına bakınız,

şayet bu sayılanlar usulüne uygun yapılmamış ise şirket ortaklarının sorumluluğuna gidilmesi hukuken olanaksızdır. ancak anlatıldığı şekilde şirket ve sonrasında kanuni temsilcileri hakkında gerekli işlemler yapılmış ve kamu alacağı tahsil edilmemez veya edilemeyeceği anlaşılmış ise o zaman ortakların sorumluluğuna 35, madde hükümlerine istinaden gidilebilir. bu durumda dikkat edilmesi gereken ikinci bir husus var o da 6183 sayılı kanunun 102 ve 103 mdelerinde yer alan zamanaşımı düzenlemesidir. zamanaşımını doğru hesaplayıp, zamanaşımı kesilmesi işlemlerinin usulüne uygun olup olmadığı araştırılmalı, şayet usulsüz zamanaşımı engellenmiş durumu tespit edilirse, zamanaşımı definde bulunulmalıdır.

iyi çalışmalar