Mesajı Okuyun
Old 24-10-2011, 14:36   #7
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Derya DEMİR
Ekonomik göstergeler, yasal düzenlemeler,oluşan içtihatlar, koruma diye sunulan çözümlerin işlevsizliği birlikte değerlendirildiğinde, işçilik hak ve alacakları konusunda adaletten bahsetmek zaten pek de mümkün olmuyor.
Ortada kuralsız bir çalışma hayatı var ve bütün bunlardan bağımsız olarak "hesaplamanın mümkün olduğu alacak kalemlerini, kısmi davaya konu etmek adaletsizlik oluyorsa, adalet kavramının yeniden tartışılması gerekiyor kanımca. Güçlüyü koruyan yasaların hakim olduğu adalet sisteminde bu tarz düşünceler de egemen olmaya başlaya dursun, biri bana şunu söylesin; HMK yürürlüğe girdikten sonra, genel kanı, işçilik hak ve alacaklarına ilişkin davaların belirlenebilir alacak olduğu şeklinde olursa, hakim dosyayı hesap bilirkişisine gönderebilecek mi, bir zahmet oturup kendisi de bizler gibi hesaplayacak mı?

107. madde avukatı veya hakimi değil davacıyı baz olarak almaktadır. Ayrıca mevzuatımızda avukatla temsil zorunlu da değildir. (bkz.HMK.m.71)

Avukat veya hakim hesaplayabilir ama önemli olan ortalama/vasati bir alacaklının hesaplayabilmesinin kendisinden beklenebilir olmamasıdır. Ben de sizin gibi, davacının bu hesabı yapmasının her zaman beklenebilir olmadığını düşünüyorum ve sosyal realizasyon da böyledir...

Hukukçu bilirkişiye müracaatı kati biçimde yasaklayan maddeyi (m.266) bu maddeden ayrı tutmak gerekir. Tabii olarak hakim bu hesapları yapacaktır. Ancak, gerçekten hesabı çok zor durumların varlığı halinde hakimin bilirkişiye başvurmasının önü tam olarak kapatılmamalıdır. Yani, sırf adının önünde "Av." var diye iş alacakları hesabında uzmanlaşmış kişilere müracaat hukukçu bilirkişi yasağını ihlal eder görülmemelidir. Zira, bu durumda bu kişilere "hukuk" değil, "hesap" sorulmaktadır.

Saygılar.