Mesajı Okuyun
Old 11-02-2014, 14:53   #20
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/10112
K. 2011/14882
T. 6.10.2011

• DAVACININ İSTEMİNİ YANLIŞ NİTELENDİRMESİ ( Hukuken Yorumlamak Hakime Ait Olduğu - İstem Boşanma Kararıyla Hükmedilen Yoksulluk ve İştirak Nafakalarının Artırılmasına Dair Olduğu Halde Hükümde Tedbir Nafakası Olarak Nitelendirilmesinin Hatalı Oluşu )

• YOKSULLUK NAFAKASININ ARTIRILMASI ( Tarafların Gerçekleşen Sosyal ve Ekonomik Durumları Ekonomik Göstergedeki Değişimle TÜİK'in Yayınladığı Üfe 12 Aylık Ortalama Artış Oranı Nazara Alınarak Hakkaniyet İlkesine Göre Belirleneceği )

• NAFAKANIN ARTIRIMI TALEBİ ( Yoksuluk - Tarafların Gerçekleşen Sosyal ve Ekonomik Durumları Ekonomik Göstergedeki Değişimle TÜİK'in Yayınladığı Üfe 12 Aylık Ortalama Artış Oranı Nazara Alınarak Hakkaniyet İlkesine Göre Belirleneceği )

• EKONOMİK DEĞİŞİMLERİN DİKKATE ALINMASI ( Yoksulluk Nafakasının Artılması Talebi - TÜİK'in Yayınladığı Üfe 12 Aylık Ortalama Artış Oranı Nazara Alınarak Hakkaniyet İlkesine Göre Belirleneceği )

4721/m.4,17

ÖZET : Dava taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakasının artılmasına ilişkindir.Maddi olguları anlatmak taraflara, hukuken yorumlamak ise hakime aittir. Her ne kadar dava dilekçesi sonuç bölümünde "tedbir nafakalarının artırılması" denilmiş ise de, istem boşanma kararıyla hükmedilen "yoksulluk ve iştirak nafakalarının artırılmasına" dair olduğu halde, hükümde tedbir nafakası olarak nitelendirilmesi ve bu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir.

Somut olayda; ülkede yaşanan enflasyon dışında nafakaya etki eden olgulardan bahsedilmeden, davalının bu davadan önce bir çocuğunun olması sebebiyle yükümlülükleri de artmış olmasına rağmen, davada artırılması istenen nafaka dava tarihi ile bu dava tarihi arasında paranın değer kaybını gösteren ve artışlarda baz alınan üfe artış oranları nazara alınmadan yüksek yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir.Mahkemece yapılacak iş; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişimle TUİK'in yayınladığı üfe 12 aylık ortalama artış oranı nazara alınmak suretiyle, hakkaniyet ilkesine uygun bir miktara hükmetmekten ibarettir.

DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili; tarafların 29.03.2005 tarihli kararla boşandıklarını, davacı lehine 50,00 lira yoksulluk nafakasına, müşterek 2 çocuk için 75,00 er TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, paranın alım gücünün düştüğünü, nafakaların artırılarak 300,00 er TL'ye çıkarılmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; nafaka dışında da çocukların giderlerini karşıladığını, bu ödemeler için kredi çektiğini, talebin fahiş olduğunu beyanla, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle yoksulluk nafakası 200,00 TL, iştirak nafakaları 150,00 şer TL'ye çıkarılmıştır. Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine, davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakıldığı halde gerekçeli hüküm başlığında bu hususun belirtilmemesinin yerinde düzeltilebilir maddi hata kabul edilmesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak, maddi olguları anlatmak taraflara, hukuken yorumlamak ise hakime aittir. Her ne kadar dava dilekçesi sonuç bölümünde "tedbir nafakalarının artırılması" denilmiş ise de, istem Bergama Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/30-190 Sayılı boşanma kararıyla hükmedilen "yoksulluk ve iştirak nafakalarının artırılmasına" dair olduğu halde, hükümde tedbir nafakası olarak nitelendirilmesi ve bu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir.

Ayrıca, T.M.K. madde 176/IV hükmüne göre: "Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerinde yoksulluk nafakasının arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir."

Somut olayda; ülkede yaşanan enflasyon dışında nafakaya etki eden olgulardan bahsedilmeden, davalının bu davadan önce bir çocuğunun olması sebebiyle yükümlülükleri de artmış olmasına rağmen, davada artırılması istenen nafaka dava tarihi ile bu dava tarihi arasında paranın değer kaybını gösteren ve artışlarda baz alınan üfe artış oranları nazara alınmadan yüksek yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir.

Mahkemece yapılacak iş; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişimle TUİK'in yayınladığı üfe 12 aylık ortalama artış oranı nazara alınmak suretiyle, T.M.K.nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktara hükmetmekten ibarettir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 06.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı