Mesajı Okuyun
Old 17-04-2013, 20:37   #3
Meragi

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Kübra İSLAMOĞLU
Olayınızın 818 sayılı eski BK döneminde gerçekleştiğini anlıyorum. Bu bağlamda:

(V) MÜRURU ZAMAN

Madde 60 - Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ittılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz.

Şukadar ki zarar ve ziyan davası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruru zaman tatbik olunur.


Eğer haksız bir fiil, mutazarrır olan taraf aleyhinde bir alacak tevlit etmiş olursa, mutazarrır kendisinin tazminat talebi müruru zaman ile sakıt olsa bile o alacağı vermekten imtina edebilir.

Dolduğundan söz ettiğiniz hukuk zamanaşımı ise M 60/2 bağlamında aşağıdaki kararları incelemenizi tavsiye ederim:

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 04.12.2008T, 2008/13761E.2008/15023K. :

“Tazminat davasında uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için mutlaka bir ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararının bulunması gerekmez.”
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 14.06.2004T. 2004/1183E., 2004/7711K.

“Ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için, ceza davası açılmış bulunması gerekmediği gibi; mahkumiyet kararı verilmiş olması da koşul değildir. Bu anlamda, cumhuriyet savcılığının koğuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı dahi, bağlayıcı ve etken değildir.”

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 23.06.1983T, , 5841E-6468K.,
Uzamış ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için fail hakkında ceza davası açılmış olması şart olmayıp haksız eylemin ceza hukuku bakımından suç olması yeterlidir.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 25.01.1990T. , 89/6101 , .90/285K:

“Tazminat davasının ceza kanunları gereğince süresi daha uzun zamanaşımına tabi cezayı gerektiren bir eylemden doğmuş olması halinde o zamanaşımının mutlak surette uygulanması gerekir. Ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için, haksız eylemin sadece suç niteliğinde bulunması yeterlidir.”

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 14.06.2004,2004/1183E. , 2004/7711K.

“Ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için, ceza davası açılmış bulunması gerekmediği gibi; mahkûmiyet kararı verilmiş olması da koşul değildir.”

Ayrıca trafik kazası olması nedeniyle bakınız:

2918 Sayılı Kanun:


Zamanaşımı (YÜR. TAR.: 18.06.1985)

Madde 109 - Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.

Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.

Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır.

Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.

Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.

Teşekkür ederim Kübra Hanım,
Sanırım 2918 Sayılı Kanun'un 109. maddesi gereğince araç sahibi için de zamanaşımı kesilmiş. Bu maddeye göre davaya devam edilebilir. Saygılarımla...