Mesajı Okuyun
Old 20-08-2004, 09:18   #10
A.G.Coskun

 
Varsayılan

Sayın Bir Dost'a katılıyorum ve tam da bugünler de benim adalete ve yargıtay'a (az da olsa) olan güvenimi yıkan davalardan bahsetmek istiyorum. Bir işçi sendikası genel merkezine karşı açmış olduğumuz davaların tümü Yargıtay'dan aleyhimize olarak sonuçlandı. Hem de; mevzuata, genel hukuk kurallarına ve Yargıtay'ın kendi kararlarına açıkça aykırı olarak. Sendika Genel Kurulu seçilmiş 149 delege çağrılmadan gerçekleştiriliyor ve iptali istemiyle açmış olduğumuz dava "Üst kurul delegelerinin sayısının Başkanlar Kurulunda belirlenen sayıdan fazla olduğu ve Ana Tüzüğün 13. maddesi gereğince fazla seçilen delegelerin Genel Kurula çağrılmadığı, tüzük ve yönetmelik hükümlerinin sendikanın genel kurulunda değiştirilmediği sürece uyulmasının zorunlu olduğu" gerekçesi ile reddediliyor. Oysa Sendikalar Kanununun
10/7. maddesinde “Delege sıfatı, müteakip olağan genel kurul için yapılacak delege seçimi tarihine kadar devam eder.”, 13/3. maddesinde ise “Delegelerin veya üyelerin genel kurula katılmaları ve oy kullanmaları engellenemez” hükümleri bulunmakta olup, Ana Tüzük’ün 13/b maddesi açıkça Kanuna aykırı olduğundan yok hükmündedir. Buna rağmen Yargıtay tarafından hiç bir gerekçe gösterilmeden Mahkeme kararı onanmıştır. Aynı Sendikanın, iptalini istediğimiz genel kurulunda Genel Mali Sekreterliğe seçilen kişinin daha sonra hakkında açılan dolandırıcılık davasında sahtecilik suçundan hüküm giymiş olduğu ortaya çıkıyor ve seçilme şartlarını taşımadığının öğrenilmesi üzerine genel kurulda kendisinden sonra genel mali sekreterlik için en çok oyu almış olan müvekkil, Sendikaya noter vasıtasıyla göndermiş olduğu yazıyla seçilme şartlarını taşımayan Genel Mali Sekreterin görevden alınarak, bu göreve kendisinin çağrılması gerektiğini bildiriyor. Ancak; Sendika şartları taşımayan bu kişiden istifa mektubu alarak bir de bu kişiye harcırah ödüyor. Yerine de yedeklerden çağırıyor. Biz de söz konusu kişinin Genel Mali Sekreterlik için yasal şartları taşımadığının tespiti, Genel Kurul Seçimlerinin bu kişi ile ilgili kısmının geçersiz sayılması ve
Sendika Genel Mali Sekreterlik görevine Müvekkil'in seçilmiş sayılması gerektiğinin tespiti istemi ile iş mahkemesinde dava açtık. Ancak Mahkeme, her ne kadar söz konusu kişi seçilme yeterliliğine sahip değil ise de istifa ettiğinden dava, bu bölümünün konusuz kaldığı gerekçesiyle, diğer bölümü de Müvekkilin şartları taşımadığı (yedek listesinde adı olmadığından) gerekçesiyle reddedilmiştir. Müvekkilin yedek listesinde adı olmaması çok doğal, çünkü ismi asiller arasında bulunmakta ve bu görev için en çok oy alan ikinci kişidir. Yargıtay bu kararı da hiç bir gerekçe göstermeden onamıştır. Üstelik daha önceki kararları bizim istemlerimizle aynı doğrultuda olmasına rağmen. Bu kararlarından birini de dava ve temyiz dilekçemizde bahsedip bir örneğini ibraz etmiş olmamıza rağmen. Farklı bir Sendika'da on yılını doldurmadan seçilen bir yönetim kurulu üyesi için böyle bir dava açılıyor ve Mahkemece reddedilen dava Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2002/11746 Esas 2002/11505 Karar sayılı 4.7.2002 günlü kararı ile bozuluyor, bozmaya mahkemesince uyularak bu kişinin seçilmesi ile ilgili kısmın yok hükmünde olduğuna, yerine kendisinden çok oy alan davacının seçilmiş sayılmasına karar veriliyor.
Benim müvekkillerim bu sendikanın bir şubesinin yöneticileri olup,
bu şubede delegelerin istemleri üzerine olağanüstü genel kurula gidiyorlar. Sendika genel başkanlığı bu genel kurulda seçilen yönetim ve denetim kurulunu görevden alarak, yerlerine kendilerine yakın olan kişileri müteşebbis heyet olarak atıyor. Bu arada seçilmiş yöneticilere karşı da olağanüstü genel kurulun iptali istemiyle dava açıyor. Ayrıca müteşebbis heyet olarak atadıkları kişiler de Genel Başkanlığa karşı aynı konuda dava açıyorlar. (daha doğrusu biz bu davanın genel başkanlıkça bu kişilere açtırıldığını düşünüyoruz.) Bu işlemin iptali istemiyle iş mahkemesinde açmış olduğumuz davada mahkemece Sendika Genel Başkanlığının yöneticilere karşı açmış olduğu genel kurul iptal davası tüm itirazlarımıza rağmen bekletici mesele yapılıyor. Oysa, davalı sendikanın bile dosyaya ibraz etmiş olduğu yargıtayın tüm kararları sendika genel kurulunca seçilmiş olan kişileri görevden almaya yönetim kurulunun hak ve yetkisi bulunmadığı yönündedir. Buna aykırı tek bir kararı bile yoktur. Bu arada Sendika Genel Başkanlığının seçilen yöneticileri aleyhine açılan dava genel kurul iptallerinin Sendika genel Başkanlığına karşı açılabileceği, kişilere karşı böyle bir dava açmanın hukuken olanaklı olmadığı gerekçesiyle reddediliyor. Bu sefer de Mahkemece delegeler tarafından genel başkanlığa karşı açılan olağanüstü genel kurulun iptali davası bekletici mesele yapılıyor. Yine tüm itirazlarımıza rağmen. Biz bu sefer ara kararından rücu istedik. Mahkemece kabul edilmedi. Biz de, arada bağlantı olmadığı halde bekletici mesele yapılmasının bir hakkı yerine getirmekten kaçınma olduğu gerekçesiyle bu ara kararını temyiz ettik. Dosyamız şu anda Yargıtay'da. Bu temyizden de bir sonuç alamayacağımız kesin. Çünkü; yargıtay'ın Sendika Genel Başkanlığının seçilmiş yöneticiler aleyhine açmış olduğu ve yukarıda belirttiğimiz gerekçeyle reddedilmiş olan davaları "seçilmiş yönetim kurulu üyelerinin bu görevden alınma kararının iptaline ilişkin davaları ile yine ... mahkemesinde derdest olan şube olağanüstü genel kurulu iptali davasının bu dava ile ilişkisi bulunduğu ve konunun çözümünde bu davaların birleştirilerek görülmesinde fayda bulunduğundan o yola gidilerek bu dosyaların birleştirilmesi ve sonucunda birlikte değerlendirilerek varılacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olup" denilmek suretiyle bozulmuştur. Yani bizim davaya da bu davalarla birleşme yolu görünmüş bulunuyor. Yargıtay'ın tüm kararlarının seçilmiş kişilerin yöneticilerle görevden alınamayacağına ilişkin olmasına rağmen. Şimdi genel kurul iptal edilmiş olsa, açıkça hukuka aykırı olan bu işlem hukuka uygun hale mi gelecektir. Üstelik Yargıtay'ın bozmuş olduğu mahkeme kararının da hukuka aykırı hiç bir yönü bulunmamaktadır. Çünkü genel kurul iptallerinde seçilenlerin hasım olarak gösterilemeyecekleri ve bu davaların sendika genel merkezine karşı açılması gerektiği kesindir ve buna aykırı ne bir yasa maddesi, ne de yargıtay kararı mevcuttur.
Sendika genel merkezi ile sendika üyesi, delegesi ve yöneticileri arasındaki davalar bunlarla sınırlı değil. Ancak, konuyu yeterince uzattığımı ve sabrınızı fazlasıyla zorladığımı düşünüyorum. Bu davalardan bir veya bir kaçı aleyhte olsa idi hukuki hata diye düşünebilirdim. Ancak, tümünün açıkça hukuka aykırı bir şekilde genel merkez lehine sonuçlanması ve bunun hiç bir gerekçe gösterilmeden kısa bir kararla yapılması bende ciddi şüpheler uyandırdı. Bilmiyorum siz ne düşünürsünüz bu konuda!