Mesajı Okuyun
Old 15-10-2007, 16:43   #2
üye18721

 
Varsayılan

Gabin;"Karşılıklı taahhütleri içeren bir sözleşmede bir tarafın edimi ile diğer tarafın verdiği karşılık arasında aşırı fark bulunmasıdır".
Size Anlaşmalı Boşanmalarda"Gabin" haliyle ilgili bir yargıtay kararı aktarıyorum: Yorumumu daha sonra yapacağım.
T.C.
YARGITAY
2.HUKUK DAİRESİ
SAYI
Esas Karar
89/7365 89/9168

Özet :Anlaşmalı boşanma için mali sonuçlar hakkında da beyanda bulunmak zorunludur.

Temyiz Eden Davalı
Taraflar arasındaki davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Yerel Mahkeme Medeni Kanunun l34/3 maddesi uyarınca ve eşlerin anlaşmalarına dayanarak boşanmaya karar verilmiştir. Gerçekten 12.5.l988 tarihinde yürürlüğe giren 3444 sayılı kanunla Medeni Kanunun l34.maddesine eklenen üçüncü fıkra ile müştereken boşanmayı isteyen eşlere olanak tanınmıştır. Buna göre evliliğin en az bir yıl sürmesi
halinde eşlerin birlikte başvurması yada bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde hakim başkaca bir delil toplamadan evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabul ederek Medeni Kanunun l34/l maddesi uyarınca boşanmaya karar verecektir. Ne varki rızaya dayalı bir boşanmada en önemli faktör hakimin boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulmasıdır. Bunun içinde tarafların bu yönde hazırladıkları anlaşmayı öncelikle mahkemeye tevdi
etmeleri gerekmektedir. Ancak bundan sonradırki hakim yapacağı inceleme ve araştırma sonucu anlaşmayı uygun görmesi halinde boşanmaya karar verebilecek ve ayrıca tarafların ve çocukların menfaatlarını nazara alarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilecektir. (3444 sayılı kanunun hükümet tasarısı madde gerekçesi) Kuşkusuz bu değişikliklerin taraflarca kabul edilmemesi halinde açılan dava reddedilecektir. Medeni Kanunun l34.maddesiyle yapılan değişiklik ile tarafların
boşanma konusunda müşterek karar ve iradelerine değer ve hukuksal sonuç tanınırken başka bir ifade ile hiç bir delil toplanmadan yalnızca eşlerin beyanları ile evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilirken ileride eşlerden birinin yada çocukların herhangi bir zarar görmemesi için hakime resen
(kendiliğinden) müdahale olanağı ve yetkisi tanınmıştır. Bu müdahalenin amacı, evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde yara alması ve eşlerin artık evlilik birliğinin devamına yönelik isteklerini kaybetmeleri halinde boşanabilmek için herşeyi göze almalarının önlenmesidir. Bir anlamda kendi yararlarını ve özellikle çocukların çıkarlarını düşünmeyecek duruma gelen eşlere gelecekteki günler açısından daha sağlıklı ve mantıklı koşulların sağlanmasıdır. Böylecede boşanmanın ortaya çıkaracağı ruhsal çöküntüler sorunsuz ve güvenceli bir gelecek dengelenmiş olabilecektir. Gerçektende boşanma kararına ulaşmış eşlerin içinde bulundukları ruhsal durum ve duygusal ortam gerek kendileri ve gerekse müşterek çocuklar ile ilgili olarak her zaman sağlıklı bir karar vermeleri engellemektedir. Bazen de boşanmayı çok arzu eden eşin bu sonuca ulaşabilmek için ileride kendisini büyük mağduretlere düşürebilecek koşulları gereğince ve yeterince düşünmeden ve özellikle menfeatlerini dikkate almadan her şeyden vazgeçebilecekleri dikkatten uzak tutulmaz. Diğer taraftan ender olaylarda olsa bile eşlerden biri diğer eşin yada onun yakınlarının gabin, hile ve tehditleri ile boşanmanın feri sonuçları ile ilgili olarak önemli ölçüde feragat gösterebilir. Hatta davacı eş dahi bir an önce boşanmayı sağlayabilmek ve bu yükten kurtulabilmek için kendi geleceğini tehlikeye atabilir. Örneğin bütün mal varlığını davalıya bırakmaya razı olabilir. İşte bütün bu benzeri hallerde boşanmanın ileride eşlerden biri yada çocuklarla ilgili olarak adaletsiz haksız ve çok ciddi sakıncalar doğurmaması için yasa koyucu tarafların boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hakkında hakimin açık müdahalesini zorunlu görmüştür. O kadar ki taraflar hakimin değişiklik önerilerini benimsememeleri halinde anlaşmaya rağmen davanın reddi anılan l34.maddede hükme bağlanmıştır. Çünkü söz konusu yasa hükmünün
dayandığı temel ilke rızaya dayalı boşanmada hakimin gerekli müdahaleyi yapması ve taraf yararları ile çocukların korunması açısından adil mantıkla ve hakkaniyete uygun mali koşulları belirleyerek kalıcı ve dengeyi gerçekleştirmesidir. Kuşkusuz hakimin böyle bir yetkiyi haklı, adil ve tarafların çocukların yararına uygun bir biçimde kullanabilmesi için yalnızca eşlerin sosyal ve ekonomik durumları ile ilgili boşanmalarına itibar etmemesi doğrudan araştırma yapması ilgili yerlere yazı yazarak eşlerin taşınır ve
taşınmaz mallarını ve gelir durumlarını gerçeğe uygun biçimde tesbit etmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde sağlıklı bilgilere sahip olması halindedir ki hakim kendisine tevdi edilen anlaşmanın gerçeklere uygun düşüp düşmediğini belirleyebilir. Dolayısıyla taraflarla çocukların mevcut ve gelecekteki yararları açısından hakkaniyete uygun bir denge kurabilir. Aksi taktirde mahkemece hiç bir araştırma yapılmadan taraflarca boşanmanın mali sonuçları ile ilgili olarak mahkemeye tevdi edilen anlaşma (düzenleme) aynen benimsenirse MedeniKanunun bu yasa Türk boşanma hukukunda 60 yılı aşkın bir
süre benimsenmemiş yasaya dayalı boşanma amacına ulaşmamış ve öncelikle eşlerle çocuklar sonradan toplun açısından önemli sakıncalar doğurmuş olur. Öyle ise olayımızda yasanın öngördüğü ve kanun yolu denetimine olanak verecek bir biçimde (boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda) taraflarca uygun bulunacak mahkemece değerlendirilebilecek bir anlaşım (düzenleme)mahkemeye tevdi edilmemiş bulunduğu halde bu yön gözününde tutulmadan boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına oyçokluğuyla karar verildi. l0.l.l989

Başkan Üye Üye Üye Üye
İ.Yanıkömeroğlu N.K.Yalcınkaya T.Alp İ.P.Solak N.Turhan
(M)

MUHALEFET ŞERHİ
Medeni Kanunun 3444 sayılı kanunla değişik l34/3.maddesi uygulaması bakımından sayın çoğunluğun açıklamalarına katılmamak mümkün değildir. Ancak tarafların hakim önüne getirmeleri gereken anlaşmanın kapsamında ihtilaf toplanmaktadır. Kanun vazıı Medeni Kanunun l50/5.maddesinde yer alan kurala paralel olarak çocukların durumunun ve boşanmanın mali sonuçlarının çözümlenmesini hakimin kontrolune tabi tutmuş ve boşanma kararının bir şartı olarak benimsemiştir. Tabiiki fiili duruma uygun düşen bir problem varsa hakim huzuruna getirilecektir. Mesela tarafların çocukları yoksa söz
çocukların durumu hakında beyanda bulunmadınız binanaleyh Medeni Kanunun l34/3.maddesinden yararlanamazsınız demek mümkün olmadığı gibi taraflar arasında boşanmadan kaynaklanan bir mali problem yoksa bu konuda beyanda bulunulmadığından söz ederek isteği kanununun hükümlerine uygun bulunmakta mümkün değildir. Aksi düşünce "Kanunen sarahat almadıkça hiç kimse lehine olan....hakkını talebe icbar olunamaz.(HUMK.79) kuralı ile bağdaşmaz. Öte yandan bu gibi hallerde Medeni Kanunun l50/3.maddesinde yer alan bir istisna oluşturacak biçimde "her iki tarafın bu babda sehkedecek her türlü ikrarları dahi" HUMK.236 maddesi uyarınca tarafları bağlayıcı nitelikte
olacaktır. Boşanmanın mali sonuçlarını düzenleyen bir anlaşma verilmemesi sebebine dayanan bozmaya ve bu yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye
Tahir ALP