Merhaba,

Soru numaralarını dikkate alarak cevap vereceğim.

1) Bilindiği üzere, ana ve baba, verdikleri rızayı, rızanın tutanağa geçirilmesinden başlayarak altı hafta içinde sözlü veya yazılı olarak tutanağa geçirtmek suretiyle geri alabilirler. Rıza, altı haftalık süre sonunda geri alınmazsa kesinleşecektir. Buna bağlı olarak, sizin olayınızda ana ve babanın rızasının alınmasının üzerinden altı hafta geçtiyse artık ana ve babanın dinlenmesine gerek yoktur.

Uygulamada ve doktrinde evlât edinme davasından bahsedilmekte ve bu davanın tarafları olarak davacı ve davalıdan söz edilmektedir. Oysa evlât edinme çekişmesiz yargı işlerindendir ve sadece "ilgililer"den bahsedilir. Davacı ve davalı yoktur. Evlât edinmek isteyen kimse dilekçesinde karşı taraf göstermek zorunda değildir. Buna karşın uygulamada her zaman davalıların gösterilmesi söz konusudur.

Çocuğun ana ve babası prosedür dışındadır. Mahkeme onları dinlemez. Sadece yasal şartlardan biri olan "rıza" açısından, ana ve babanın oturdukları yer mahkemesinden bu rızanın verilip verilmediği konusunda bilgi almalıdır. Rızanın verildiği mahkeme, bu rızanın geri alınıp alınmadığı konusunda evlât edinme kararı verecek mahkemeyi bilgilendirecektir. Rızasını vermiş olan ana ve babanın tekrar dinlenmesi söz konusu olmayacaktır. İsviçre'de de uygulama bu yöndedir. Hatta İsviçre'de ana ve babanın rızasının aranmamasına ilişkin karar verilirken, ana ve baba dinlense bile evlât edinen(ler) ile ilgili ana veya baba birarada tutulmamaktadır. Bu karar da evlât edinme kararından ayrı bir karar konusu olmaktadır.

2) Evlâtlığa verilecek ismin dilekçede belirtilmesi yeterlidir. Mahkeme kararında ismin değiştirildiğini de belirtecek ve bu karar nüfus siciline işlenecektir. Bu sebeple, ayrı bir dava açılmasına gerek olmadığı gibi, aksi görüş dava ekonomisine aykırı sonuç doğuracaktır. Nüfus siciline evlât edinme kaydı konulduktan sonra ayrı bir dava ile ismin değiştirilmesi ve bu kararın yine nüfus siciline işlenmesini talep etmek de ben gereksiz buluyorum.