Mesajı Okuyun
Old 22-05-2002, 21:14   #2
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan MİDHAT CEMAL KUNTAY

MİDHAT CEMAL KUNTAY
6 Ocak 1885 İstanbul- 30 Mart 1956 İstanbul

Mekteb-i Osmani ve Alman Okulunda okudu. Vefa İdadisini (Lisesini) ve İstanbul Darülfünun Hukuk Mektebini bitirdi. Öğretmen Yardımcılığı, Adliye Nezaretinde (Adalet Bakanlığında) katiplik, müdürlük, yargıçlık görevlerinde bulundu. Beyoğlu 4. Noterliği görevinde iken öldü.
Ulusal değerleri inançlı bir dille anlatan şiirleriyle tanındı. Hep aruz ölçüsünü kullandı. Seçkin sözcüklere sindirdiği etkili anlatım gücüyle, bir hitabet edası içinde yazması şiirlerine hukukçu kimliğinin yansımasıdır.
Roman türünde tek eseri Üç İstanbul nükteli biçimde Osmanlı İmparatorluğunun çöküntü dönemini anlatmaktadır. 1938 yılında yayınlanan 2. Abdülhamit döneminden Mütareke dönemine kadar İstanbul yaşamını anlatan Üç İstanbul isimli romanı 1983 yılında TV dizisi yapıldı
Şiir Kitabı: Türk’ün Şehnamesinden (1945)










ÖLÜM KARNAVALI
Ne tuhaftır yerin altında ölüm karnavalı
Eriyen çehre çemendir, yürüyen çehre çalı.....

Bıyığın kürkünü sarmış sakalın postekisi,
Bir ufak baykuşa dönmüş karışıp her ikisi,

Çürüyen burnun asılmış uzanan çengeline...
Kimi gözsüz... kiminin gözleri akmış eline.

Kimi hâlâ yaşıyormuş gibi hâlâ asabi...
Kiminin baldırı şişmiş kabarıp gayda gibi.

Kiminin etleri toprakta birer pembe leke...
Kimi eşya; kafa bir tahta, kulak bir teneke.

Kiminin ağzı dudaksız, yine lakin kapalı...
Ne tuhaftır yerin altında ölüm karnavalı.
















ÖLÜ KAFASI
Bir tarlada geziyordum, ayağıma katı bir şey takıldı;
Baktım: kemik; dikkat ettim: bir insanın kafasının kemiği.
Lakin aç yer, şu parçası kalan başı öyle yiyip emmiş ki,, Bilinmiyor kimin başı, bilinmiyor hangi asrın evladı ?

Kara toprak içerisinde düşen her şey bir yığın kül oluyor;
Guya ki kasırga var; bunu, ona buna katıyor;
Bir el ver var ki çürük kefen parçasını çiçek yapıp atıyor;
Evet hayat bir taraftan boşalıyor, bir taraftan doluyor.

Kim bilir ki, şu faninin vücudundan bu gün bize neler var?
Belki onun kemikleri şimdi senin gözlerinde parıldar;
Belki benim şu sıtmalı dudağımın ateşi onundur.

Her şey böyle, hatta bizim dünyamız da bu baş gibi olacak
Bir gün hayat tükenecek; yalnız cansız gıranitler kalacak;
Her zerresi bir aleme dağılacak; zira bu bir kanundur!...