Mesajı Okuyun
Old 27-03-2008, 17:22   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu

Esas: 1942/24
Karar: 1942/29
Karar Tarihi: 23.12.1942

ÖZET: Borca batık olduğu ileri sürülen tereke hakkında açılcak dava ya da yapılcak takipte görevli mahkeme, görevle ilgili usul maddelerine göre belilenecektir. Ancak bunun için tasfiye süresinin ve defter tutma süresinin geçmiş olması gerekir.

(743 S. K. m. 549, 545) (1086 S. K. m. 8)

Dava: Tereke borca müstağrak olmak dolayısıyla hükmen reddedilmiş olmasından mütevellit davaların mercii rüyetini tayin için Temyiz 2. Hukuk Dairesince ihtilafın taalluk ettiği miktar nazara alınarak 300 lirayı tecavüz ettiği takdirde asliye mahkemesinden ve dün ise sulh hukuk mahkemesinde bakılmak lazım geldiğine ve mümesil bir hadisede dahi Hukuk Heyeti umumiyesince, Medeni Kanunun 549. maddesi mucibince borcun miktarı nazara alınmaksızın bu kabil davaların rüyeti doğrudan doğruya sulh hukuk mahkemelerine ait olduğuna karar verilmek suretiyle hasıl olan içtihat ihtilafının halli 2. Hukuk Dairesi Reisliğinin 25 Mayıs 942 tarih ve 2620/45 numaralı yazısıyle istenilmesine mebni 1. toplanmada kısmen müzakeresi yapılarak vaktin darlığına binaen talik edilmiş ve 23.12.1942 tarihinde tekrar toplanan Heyeti Umumiyeye 45 zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten ve mezkür yazı ile ihtilafın mevzuunu teşkil eden ilamlar okunduktan ve hadise bir kere de 1. Reis İhsan Ezgü tarafından izah edildikten sonra söz alan :

Fuat Hulusi : Bu işler tamamen sulh mahkemelerine verilmiş vazifelerdir. Bir manii kanuni yoktur. Umumi hükümlere gitmeğe de lüzum yoktur. Hadisede tetkik edilecek olan borç ve mevcudu miktarına bakmaktadır. Burda müddeabih mevzuubahistir. Bazı hususi takibata ihtiyaç his eden şeylerdir.

Ali Himmet : Medeni Kanunun 545. maddesinde kanuni ve mansub mirasçıların mirası reddedebilecekleri ve bundan başka müteveffanın vefatı anında terekenin borca müstağrak olduğu şayi ve sabit olursa mirasın reddedilmiş olacağı beyan olunmaktadır.

546. maddede red için 3 ay müddet tayin olunmuş ve 549. maddede reddin şekli gösterilerek hükmi red meskut bırakılmıştır. Çünkü bu bir dava mevzuudur. Nitekim terekenin borca müstağrak olmasından mütevellit ihtilaflar ya bir dava veya icrada bir takip üzere defi veya dava şeklinde tahaddüs etmektedir.

Bu davalara sulh hakimleri tarafından bakılacağı hakkında bir sarahat olmayınca vazife meselesinin HUMK.nun tayin eylediği esas dairesinde mütalaası icap eder. Muhterem Hukuk Heyeti Umumiyesinin ekseriyeti 549. maddeye istinat etmiştir. Halbuki bu madde hakiki red hakkındadır. Esasen icrada takip edilen bir alacak hakkında bir taraflı sulh mahkemesine müracaatlı bir vesika almaktan ne faide hasıl olur? Alacaklı terekenin borca müstağrak olduğunu kabul etmiyor veya mirasçının bilerek terekede tasarruf ettiğini veya başka suretle mirası kabul eylediğini iddia ediyor. Bu ihtilaf mirasçının sulh hakimine müracatlı bir vesika almasiyle değil, muhakeme ile hal olunur. Binaenaleyh bu gibi ihtilaflara alacak 300 lirayı mütecaviz ise asliye mahkemesinde dün ise sulh mahkemesinde bakılmak iktiza eder.

Abdullah : Meblağı tasrih ederek vaki müracaatlarda HUMK.nun 8. maddesini nazara almak mecburiyetindeyiz. 300 liraya kadar olanlar sulha, fazlası asliyeye miktar gösterilmemiş ise mutlak olarak asliyeye ait olmak lazım gelir, demeleriyle vaktin gecikmesinden dolayı diğer celseye bırakılması kararlaştırıldı, 16.12.1942

Abdullah Aytemiz : Asliye mahkemelerinin vazifelerinden bir kısmı tefrik olunarak ahiren teşkil olunan sulh hakimlerine verildiğinden sulh muhakemelerinin vazifesi dahilinde olan hususlar istisnaidir. Nizamı ammeye taalluk eden vazife meselesinde kıyas da cari değildir. Kanunun medenide sulh hakimlerine mevdu mesail haricindeki işler kemakan asliye mahkemelerine aittir. Karı ve koca arasındaki tasarrufların tasdiki, vasi ve kayyum tayini terekenin tahriri ve resmi tasfiye ve defter tutma muamelelerinin ifası ve reddi hakikide tescil keyfiyeti ve saire bunlar hep sulh hakimlerine meddudur. Sulh hakimlerinin vazifesini tayin eden HUMK.nun 8. maddesinde sulh mahkemelerinin değer ve kıymeti 300 liradan dün menkul ve gayrimenkul ayin ve Medeni Kanunun 315. maddesinde yazılı nafaka ve gayrimenkulün tahliyesine mütedair davalarla başka kanunlarla kendilerine verilen davaları göreceği yazılı olup bunlardan maada dava ve medeni ihtilafların hal ve faslı asliye mahkemelerine ait olacağı şüphesizdir.

İhtilafa mevzu teşkil eden meseleye gelelim :

Medeni kanunda reddi hakiki için sulh mahkemesine müracaat olunacağ tasrih olunduğu halde terekenin deyne müstağrak olması sebebiyle mirasın reddedilmiş sayılacağının iddia eden tarafın hangi mahkemeye müracaat edeceği mesküt kalmıştır. Reddi hakikide tescil irade ve beyan ve reddi hükmi ise dava mevzuudur. Vazifeyi tayinde esas mütalebe olunan meblağdır. Vazife meselesi mahkemesine müracaat olunarak reddi hükmide de böyle olmak lazım gelir denilemez. Dediğim gibi sulh mahkemeleri muhdestir ve ne gibi işlere bakacağını kanun tanzim etmiştir. Bunun haricine çıkılamaz. Aksi takdirde asliye mahkemelerinin vazifelerine tecavüz edilmiş olur. Eğer reddi hakikide olduğu gibi hükmi red keyfiyeti sulh mahkemesine ait olması pek tabiidir. Binaenaleyh takip edilen mirasçı terekenin müstağakunbiddeyn yani mirasın hükmüne merdud olduğunu iddia edecek olursa bakılır, eğer istenilen para 300 liradan dün ise sulh mahkemesine fazla ise asliye mahkemesine müracatla dava açar. Bence hususi dairenin kararında isabet zahirdir.

Fuat Hulusi : Mirasın reddi iki türlüdür, biri 3 ay içinde sarahaten reddip tescil ettirmek diğeri de bu müddet geçtikten sonradır ki, varisin hükmen merdud olduğuna dair bir karar almasıdır ki, hakiki red ile hükmen merdudiyet hakkındaki ayni merci karar verir. Her ikisinde de alakalılar ayni derece alakadardır.

Red nerede tescil edilmiş ise hükmen merdudiyet dahi orada olur. Vazııkanun maksadı da budur. Bu davalar hasımsız davalardır. Bu işleri asliye mahkemesi bakacak ise tetkik mercilerinin de bakmasında mahzur yoktur.

Abdullah : Vazife meseleleri intizam meselesidir. Rastgele vazife tevcih edilemez. Sulh mahkemelerinin vazifeleri sayıldıktan sonra kendisine verilmeyen işi de sulh mahkemesi baksın, demeğe imkan var mıdır ? İcra daireleri kat'i olan işleri tetkik eder, yoksa yemine ve saireye muallak işleri tetkik edemezler. Bu nevanma men'i muaraza davasıdır. 300 liradan aşağı ise sulha, yukarı ise asliyeye gidilir.

Fuat Hulusi : Bu davalar hasımsızdır. Buyurdukları gibi alacaklıyı da çağırsak gıyap maddeleri yemin safhası harekete geçer. Bunun pek çok mahzurları vardır.

Fiili tasarruf reddi hakikiye manidir. Bunların nihayeti bir tescildir.

Cevat : 1. hal hakiki red salahiyeti, mevcudu az, borcu çok ise reddeder. Burada istiğrak onu bu hale sevketmiştir. 2. hal, müracaata bile lüzum görmeden kurtulmuş addolunmak vaziyetidir. Kürti'nin muvafakatı sariha araması çok yerindedir. Bu reddin sebebi de bir neticesi de birdir. Mahkemeye gelen şey'in miktarını nazara alacağız. Tahriri tereke sulh mahkemelerine ait olunca buna taalluk eden diğer hususatın da sulh mahkemelerine ait olması lazım, Abdullah beyin aradığı sarahat burada yok mudur? Daha ne sarahat arıyoruz? İflası ticaride naıl bir ilam istenir ise adi bir iflas olan bu gibi hadiselerdeki defi tereke hakkındadır.

Galip : Her iki şekilde de sulh mahkemeleri vazifelidir.

Y. Kemal Arslansan : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanun layihası hazırlandığı sırada Nöşatel Kantonunda kanunu Medeni Meriyet (Medhal) kanununda münderiç olan nizasız kaza hakkındaki usul hükümleri de alınmak lazım gelirken alınmamış ve boşluk bugüne kadar devam edegelmekte bulunmuştur. Vazife noktasında kanunu medenimiz meriyete girdikten sonra Adliye Vekaletenin mezkür kanunda muhakeme mercileri gösterilmeyen maddeler hükümlerinin hangi mahkemelerde görüleceğine dair tamimi ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun 8. madde hükümleri nazara alınmak iktiza eder.

Kanunu medeninin 549. maddesinde hakiki red hakkında salahiyetli merci olarak sulh mahkemesi gösterildiği halde 545. maddede hükmi red halinde bir merci gösterilmemiştir. Hükmi red hakkında merci gösterilmemiş olunca usul kanunumuzda kabul olunan esaslı veçhe dava olunan miktara göre vazifeli cihetinin halli icap eder.

Hukuk Usulü Muhakemeleri kanunumuzda "meselei müstehire" derpiş edilmemiş olmak itibariyle alakalıların şahsı hükümlere bakan sulh mahkemelerinde hükmi red hakkında kannun medeni hükümlerine tevfikan terekenin borca müstağrak olduğunun şayi veya sabit olduğu hakkında vesika istihsal edip vazifeli mahkemeye getirilmesine de cevaz olamıyacağı kanaatındayım.

Cevat : Bir katil hadisesinden dolayı hukuk mahkemesinde açılan tazminat davası üzerine hukuk mahkemesi getir cezadaki ilamı, der, bir mehil verir. Buna da meselei müstehire derler. Bu böyle de olur.

Fevzi : Varis tereke borca müstağraktır, diye bir iddia dermeyan etti. Bu borçtan kurtulma, değildir, fakat burada terekeye teferru eden bir haal vardır. Bu işi en masrafsız ve basit şekilde halletmek lazımdır. Yoksa 10.000 liralık bir talep sebketti, asliyeye git, 200 lira rubu harç ver, diyecekler. Bu mümkün müdür ? Bu işi tevhit müessesince halletmek lazımdır.

Şemsettin : İhtilaf hükmün merdudiyetindedir. Şerhlerden bu hususa ait kısımları okudular. Reddi hakiki müddetle mukayyettir. Bu müddet geçtikten sonra sulh mahkemelerinin vazifesi bitmiştir. Hükmen kelimesine dikkat ederek meselenin halline gitmek lazımdır. Bu hale göre sulh mahkemelerine gitmemek lazımdır.

Fuat Hulusi : Fiili tasarruf anlaşılırsa bütün diğer alaaklılar da bundan istifade ederler.

Necmeddin : Sulh hakimi dört başlı ejderhadır. Tereke hakimi olarak vaz ettikten sonra redde bakar. Vakıayı tespit etmek için sarahat lazımdır. Asliye hakimi bakacaktır.

Ali Himmet : Hakiki red irade izharı mevzuudur. Bunun içindir ki, kanun buna bir müddet ve şekil tayin eylemiş ve hükmen reddi meskut bırakmıştır. Çünkü hükmen red irade izharı mevzuu değildir, bir dava mevzuudur. Bundan mütevellit ihtilaflar defter tutma ve tasfiye müddetleri geçtikten sonra ya bir dava veya icrada takip neticesi mesuliyet lazım gelmiyeceği iddiasıyla men'i muaraza şeklinde tahaddüs etmektedir.

Şefkati : Burada alacaklı dava eder. İstediği miktara göre asliye ve sulha gider. Neticeye göre bir karar verilir. Her iki mahkemenin vazifelerine girebilir.

Kazım : Reddi hükmi yolunu tercih eden mirasçı, 300 liradan az ise, alacaklı sulh mahkemesine gider. Diğer taraf müdafaasını def'an dermeyan eder ve 300 liradan yukarı ise ayni hal asliyede cereyan eder. Bu şekilde olmaz da yalnız müstağrakundüyun olduğunu iddia ederse bunun asliyede bakılmasına hiç bir mani yoktur. Diğer taraf bu vesikanın hükümsüzlüğünü her vakit ispat edebilir. Hadisemizde men'i muaraza şekline inkılap eden davanın miktarına bakacağız, demeleriyle neticede :

Medeni Kanunun 545. maddesinde kanuni ve mahsup mirasçıların mirası reddedebilecekleri ve müteveffanın vefatı anında terekenin borca müstağrak olduğu şayi veya sabit olursa miras reddedilmiş olacağı beyan olunduktan sonra 546. maddede reddin müddeti ve 549. maddede şekli gösterilerek bir dava ve defi mevzuu olan hükmi red mesküt bırakılmıştır.

Filhakika hükmü redden mütevellit dava ve ihtilaflar defter tutma ve tasfiye müddetleri geçtikten sonra ya icrada bir takip veya mahkemede bir dava üzerine tahaddüs etmekte ve mirasçılar terekenin borca müstağrak olduğunu ileri sürereke kendilerine mesuliyet terettüp etmiyeceğini iddia eylemektedirler.

Terekenin borca müstağrak olduğunun şüyuu veya sübutu ve mirasın fiilen veya kavlen kabul edilmiş olup olmadığı muhakemeye muhtaç hususlardan olup kanunda bu kabil ihtilafların mutlaka sulh hakimleri tarafından görüleceği hakkında bir sarahat olmadığından meselenin vazifeye mütedair kanuni esaslar dairesinde mütalaası muktazi ve binaenaleyh Temyiz 2. Hukuk Dairesinin içtihadı muvafık olduğuna sülüsan ekseriyetle 23.12.1942 tarihinde karar verildi.