Mesajı Okuyun
Old 27-04-2003, 17:38   #21
Av.Fahri ALİMOĞLU

 
Varsayılan

Sayın Duyguseli;

Cevap olarak geçmiş dönemdeki yazılarınıza atıf yaptıktan sonra diğer yazılanlara yanıt vermeye gerek görmediğinizi belirtmişsiniz. “Her taklit aslına övgüdür” diyerek sizi taklit ediyorum:

Demişsiniz ki;

Alıntı:
“Adaletin üç köşesinden biri olan savunma mesleğinin geleceği piyasa kurallarına bırakılırsa önce adalet çöker ki, sonradan dengeye gelmesi, yine piyasa kuralları ile mümkün olmaz; ancak yeni bir devlet kurulması ile mümkün olur.”

Demiştim ki;

(Yine bu sitede yargıç ve avukat ilişkileri konulu forumda)

Alıntı:
Üçlü sacayaklarının aralarındaki mesafenin eşit olması, doğanın denge kuralının gereğidir. Ancak aynı denge kuralı boylarının da birbirine eşit olması gerektiğini söyler.
Sacayaklarının diğer iki unsuru olan Hakim ve savcılar arasında olmayan mesafeye bakınca dengenin en başından beri tepetaklak olduğunu görebiliyoruz. Aynı binayı, aynı kısıtlanmış yaşamı, çoğunlukla evlenerek aynı evi, aynı yatağı, aynı çocukları, aynı arkadaşlıkları, aynı çekişmeleri paylaşarak sonuçta “AYNILAŞAN” hakim ve savcılar arasında bir mesafenin olduğunu söylemek mümkün değilken, sacayağı üçlemesine takılıp kalmanın bir mantığı olmadığını düşünüyorum.

Sacayaklarının boyları konusunda uzun cümleler kurmanın gereksizliğinin farkındayım. Ki yasalarımız bile çok yeni zamanda avukatlara delil araştırma ve toplam yetkisini sınırlı bir biçimde tanıyarak boylarımız arasındaki mesafe farkını birazcık kapatma yolunu seçmiş ancak bu farkı ortadan kaldırmayarak yasal koruma ve kabul sağlamıştır

Diyorum ki;

Avukatın hukuk sistemimizde özellikle ceza yargılaması içindeki konumunu gereğinden fazla abartıyorsunuz. “Savunma Mesleğinin” geleceği piyasa kurallarına göre belirlenirse önce adalet çöker ve yeniden kurulması ise ancak yeni bir devlet kurulması ile mümkün olur şeklindeki çook iddialı cümlede bu abartının kelimelere dökülmüş hali.
Gerek usul yasalarımız ve gerekse yerleşik uygulamalar karşısında nerdeyse yargılamanın etkisiz elemanı konumuna getirilen avukat’ın yargılamanın mütemmim cüzü olmadığını unutarak piyasa kuralarının adaleti çökerteceğinden bahsetmenizi ve bu yargınızı yanılmaz bir doğru bir kesinlik olarak ortaya koymanızı ilginç bulduğumu belirtmeme izin verin.
Avukatsız yapılan yargılamada hakimin ulaştığı sonuçta ortaya çıkan karar adil değildir deme şansınız var mı?
Ceza davasında sanığın veya tanığın gözlerinin içine bakarak direkt soru soramayan bir mesleğin mensubu olarak önce yargılama içinde varlığımızı asgari oranda hissettiren bu kurallardan kurtulmamız gerekmiyor mu?
Bu cümlelerden hemen mesleğimizi küçümsediğim gibi yanlış bir kanıya varmamanızı rica ediyorum. Bu sadece bir durum tesbiti.
Söylemeye çalıştığım şu; Avukatlık sonuçta ekonomik bir faaliyettir. Bu tespiti benden önce siz yapmış durumdasınız. İçi boşaldığı için Avukat kavramını kullanmak yerine “SAVUNMA MESLEĞİ” deyimini bilinçli olarak seçiyorsunuz ve ancak;
Alıntı:
-MESLEK ; Geçim temin etmek maksadıyla yapılan iş (Büyük Türkçe Sözlük D.Mehmet Doğan Shf 762)-
bu seçiminiz avukatlığın ekonomik bir faaliyet olduğunu söyleyen beni ve sizi aynı noktaya getiriyor.
Avukatın bağımsızlığı, özgürlüğü piyasa veya başka sınırlama kurallarına dayalı değildir. Avukat olmanın, hukukçu olmanın doğası ile ve sayın ÇELİK’in bir yazısında belirttiği gibi avukatın NOTİON’u ve FORMATİON’u ile ilgilidir. Hukuk mezunlarının avukatlık yapmalarını engelleyerek bağımsızlığımızı koruyamayız. Bağımsızlık, özgürlük kafamızda, yüreğimizde, eğitimimizde, günlük yaşantımızın her anında ve hatta rüyamızda olmalıdır. Başkalarının gelmesini engellemiş olmanın verdiği rahatlık duygusu ile beslenemez bağımsızlık.
Sayı sınırlamasından önce toplam kaliteyi arttırmanın ve mesleğe daha nitelikli ve donanımlı olarak başlamanın yollarını bulmak durumundayız.
Bütün bunlardan önce yapılması gereken ise bence Avukat’ı yargılama faaliyeti içersinde daha önemli bir konuma getirmektir. Adaletin diğer iki köşesi arasındaki birlikten, güçten, yakınlaşmaktan, aynılaşmaktan kaynaklanan zayıflığımızı gidermemiz gerekiyor.
Bunlarda benim doğrularım. Bir başkası için doğru gelmesi gerekmiyor. İki hukukçunun olduğu yerde üç görüş çıkar ortaya demiş bizden öncekiler. Bir çok hukukçunun olduğu THS’de aynı konuda farklı bir çok görüşün olmasından daha doğal ne olabilir ki?
Gördüğünüz gibi anlaşmamız mümkün değil. Ama bunu dert etmeyin. Zaten anlaşmamızda gerekmiyor.
Saygılarımla