Mesajı Okuyun
Old 01-03-2012, 16:26   #5
İlhan_ERDEN

 
Varsayılan

Yargıtay 17. H.D. 2009/8505 E. 2010/1603 K. 25.02.2010 Tarih

Uyuşmazlık, araç işleten sıfatının hangi davalıda bulunduğu noktasındadır. 2918 sayılı KTK'nun hükümlerine göre trafik kaydı, <işleteni> kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenin 3. kişi olmasını engelleyen bir kanun hükmü de yoktur. Aynı Kanunun 3. maddesinde, <işleten; Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin olan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ilişkin olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır> biçiminde tanımlanmıştır. Aynı Yasanın 85. maddesinde ise, <bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar> hükmüne yer verilmiştir. Bu kanuni düzenlenme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir nedenle yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre için olmamak kaydıyla) artık üzerinde fiili hakimiyeti kalmaması ve bu nedenle ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının bulunmaması durumlarında, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan ekonomik yönden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay'ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.

Somut olayda temyize gelen davalı oturumlara katılmamış, davaya yazılı cevapta vermemiştir. Ancak temyiz dilekçesinde davalı vekili kazaya karışan trafikte müvekkili adına kayıtlı bulunan ... plakalı aracın uzun süreli olarak dava dışı S. A.'a kiralandığını, aracın kiracı tarafından işletildiğini, İETT akbil bedellerinin dahi kiracı tarafından tahsil edildiğini müvekkilinin işleten sıfatının ve zarardan sorumluluğunun bulunmadığını, davaya konu olayla ilgili olarak sair mahkemelerde açılan benzer davalarda müvekkili hakkındaki davaların husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verildiğini bildirmiş ve bununla ilgili bir kısım karar fotokopilerini sunmuştur. Husumet kamu düzenine ilişkindir.

O durumda mahkemece, davalı taraftan aracın dava dışı şahsa kiralandığına dair kira sözleşmesinin ibrazının istenilmesi, ondan sonra yukarda açıklanan kanuni düzenlemeler de göz önünde bulundurularak, davalı M. Y. ile dava dışı S. A. arasında yapılan kira sözleşmesinin uzun süreli ve 3. kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesi olup olmadığı, aracın teslim edilip edilmediği, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı, kira sözleşmesinin ve kira bedelinin maliye ve vergi dairelerine bildirilip bildirilmediği, ibraz edilen sözleşme yükümlülüklerinin kim tarafından yerine getirildiği, gerektiğinde işleten ve kiracının varsa ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin, fatura, ruhsat, hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalı M. Y.'da işleten sıfatının bulunup bulunmadığı hususlarının tartışılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.