Mesajı Okuyun
Old 11-10-2016, 17:30   #65
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Aşağıdaki karar da Sayın Admin'i doğrulamaktadır. Sayın olgu'nun sunduğu kararı inceleyip, beyanda bulunma hakkımı saklı tutuyorum.

Alıntı:
T.C.

YARGITAY

6. HUKUK DAİRESİ

E. 2014/12468

K. 2015/9690

T. 10.11.2015

DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarda tarih ve numarası yazılı alacak davasına dair karar, davacı ve davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

KARAR : Dava, kiracı tarafından kiralayan aleyhine açılan kira sözleşmesinin haksız feshi sebebiyle peşin ödenen 6 aylık kira parası 9.000 TL'in iadesi, 5.000 TL cezai şart bedeli ve mahrum kalınan 21 aylık kazanç kaybından şimdilik 5.000 TL olmak üzere toplam 19.000 TL'nin ihtarın tebliğinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 5.000 TL cezai şart bedelinin davalıdan tahsiline, fazlaya dair istemin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

1-)Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-)Davacı vekilinin yoksun kalınan kazanç kaybı talebinin reddine dair temyiz itirazlarına gelince:

Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Yasasının 96. maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi sebebiyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.

Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır: kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır.

Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kardan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kardan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde, taraflar arasında 01.05.2012 başlangıç tarihli ve 2 yıl süreli tarihli ticari plaka kira sözleşmesi(porotokol) düzenlendiğini, sözleşme gereğince ... ....... ticari plakanın aylık kirasının 1.500 TL olduğunu, protokol gereği plakanın takılı olduğu Hundai marka aracın davacıya teslim edildiğini, ticari plaka takılı aracın gerçek malikinin davacı olduğunu ancak resmi kayıtlarda davalı üzerine kayıtlı bulunduğunu,aracı davacı kiracının 3 ay süre ile kullandığını, aracın Ağustos 2012 tarihinde kaza yapması üzerine davalının aracı geri aldığını, bunun üzerine davacının davalıya Ankara 16. Noterliği'nin 13.09.2012 tarihli ihtarnamesinin gönderildiğini ancak davalının edimlerini yerine getirmediğini belirterek kira protokolünün 3. maddesi gereğince 5.000 TL cezai şart bedeli, araç kaza yaptığı halde peşin ödenen 6 aylık 9.000 TL kira parasının iadesine ve mahrum kaldığı 21 aylık kazanç sebebiyle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000 TL'nin ihtar tebliğinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsilini istemiştir. 01.05.2010 başlangıç tarihli protokol gereği davalıya ait ..... numaralı ticari plakanın davacıya kiralandığı, mülkiyeti davacıya ait olmasına rağmen resmiyette davalı adına kayıtlı bulunan üzerinde kiralanan ticari plakanın takılı bulunduğu Hundai marka aracın davacı kiracıya protokol gereği teslim edildiği, davacının 03.08.2012 tarihinde kaza yapması üzerine aracın davalı kiralayana teslim edildiği ve davalının hurda haline gelen aracı 31.08.2012 tarihinde dava dışı üçüncü kişiye sattığı böylece davacı kiracıya kiralanan plakanın tekrar iade edilmediği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece, davacı kiracı tarafından kazanç kaybı talebinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

Kira süresi 01.05.2012 başlangıç tarihli ve 2 yıl sürelidir. Kiralanan plakanın takılı olduğu aracın 03.08.2012 tarihinde kaza yapması üzerine araç tamir edilmek üzere davalı kiralayana teslim edilmiş ve kira süresi dolmamış olmasına rağmen ticari plaka davacıya bir daha teslim edilmemiştir. 2012 Ağustos ayından kira süresi sonu olan 01.05.2014 tarihine kadar davacı kiracı ticari plakayı kullanamamıştır. Bu durumda kiralayan, 818 Sayılı Borçlar Kanunun 249.maddesinde düzenlenen kiralayanın kiralananı sözleşme sonuna kadar kullanmaya hazır bulundurma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Bu durumda kiracı kusursuz olduğunu kanıtlayamayan kiralayan davalıdan kazanç kaybı zararı (mahrum kalınan kar) adı altında bir miktar paranın kendisine ödenmesini isteyebilecektir. Ancak kar kaybının hesabında kiracının aynı şartlarla bir ticari plakanın kiralanması için gereken makul süre tespit edilip, bu süre içindeki kiracı kazanç kaybının ne olabileceği tespit edilerek mahrum kalınan kazanç kaybının belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, iki taraflı sözleşmelerin karşı tarafça haksız feshedildiği hallerde 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 106. ve 108. maddeleri hükümleri gereğince kazanç kaybı (kâr kaybı) zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen Borçlar Kanununun 325. maddesi hükmünde gösterilen kesinti yönteminin uygulanması gerekir. Bu yönteme göre kâr kaybı, sözleşme ifa ile bitse idi zarar görenin elde etmesi muhtemel bütün gelirlerden yapması gereken bilcümle zorunlu harcama kalemleri ile sözleşme süresinden evvel feshedildiğinden süresinden evvel fesih sebebiyle sağladığı yani tasarruf ettiği haklar ve yine bu süre içerisinde başka işten sağlayacağı veya kasten sağlamaktan kaçındığı kazanç miktarları toplamı indirilerek bulunur. Elde edilecek fark miktara da net kâr denilir. Bu yönteme uygun kâr kaybı zararı hesaplanırken davacının davalıya ödemesi gereken kira paraları da elbette davacının yapması zorunlu giderler içinde dikkate alınmalıdır.

Mahkemece, yukarda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere davacı kiracının öncelikle aynı şartlarla ticari plaka kiralayabilmesi için gereken makul sürenin tespit edilip belirlenen bu süre içinde davacı kiracının ticari plakayı işletmiş olsa idi elde edeceği kazancın araştırılarak uğranılan kazanç kaybının belirlenmesi ve daha sonra Borçlar Kanununun 106. ve 108. maddeleri hükümleri gereğince kâr kaybı zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen Borçlar Kanununun 325. maddesi hükmünde gösterilen kesinti yönteminin uygulanması ve hakim tarafından belirlenen bu kazanç kaybı üzerinden davacı kiracının bu yeri işletmemesi sebebiyle uğrayabileceği risklerden uzak kalması sebebiyle hakkaniyete uygun bir indirim yapılarak bulunacak kazanç kaybının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davacı kiracının kazanç kaybını kanıtlayamadığı gerekçesiyle bu istemin reddine karar verilmesi doğru değildir.

Hüküm bu sebeplerle bozulmalıdır.

SONUÇ : Yukarıda 2 numaralı bentde açıklanan sebeplerle davacının kazanç kaybına dair temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün kazanç kaybı yönünden BOZULMASINA, istenmesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 10.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.