Mesajı Okuyun
Old 26-05-2007, 02:49   #6
Heybe Hukuk

 
Varsayılan

Çok uygun bir karar daha..

T.C. YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/10291
Karar: 2003/299
Karar Tarihi: 27.01.2003
ÖZET: Kurum tarafından davalıların murisinin ölümünden sonra hesabından para çekildiği iddiasıyla ve bu paranın yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle dava açılmıştır.Doğal olarak hayatta iken sigortalının bu kartın yanında bulunması, öldükten sonra da birlikte oturan yakınlarının eline geçmesi asıldır. Bu durumda, davada ispat yükünün davalılara ait olduğunda kuşkuya düşülmemelidir. O nedenle davalıların, murise ait bankamatik kartına sahip olmadıklarını inandırıcı delillerle ispat etmeleri gerekir. Örneğin davalılar murisle birlikte oturuyorsa ve bankamatik kartının bir başkasının elinde olduğunu kanıtlayamamış ise aylıkların kendilerince tarafından çekildiği kabul edilmelidir. Ancak açıklanan doğrultuda davalıların sadece mirasçılık sıfatına dayanılarak hüküm kurulamaz. Kuşkusuz muris sigortalının ölümünden sonra tahakkuk eden aylığı terekeye dahil bir mal olmadığından mirasçıların halefiyet yoluyla müteselsilen sorumlu oldukları ilkesinin bu davada uygulama yeri bulunmamaktadır.
(4721 S. K. m. 6)
Davac
ı, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 1.033.917.542 liranın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Fatih Arkan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı Kurum davalılar murisi Mehmet A.'ın ölümünden sonra hesabından çekildiğini iddia ettiği 23.06.1997-22.04.1999 dönemine ait aylıkların davalı mirasçılardan tahsilini istemekte olup, mahkemece istemin kabulüne karar verilmiştir.
Banka tarafından gönderilen mevduat kartlarının farklı hesap numaraları taşıması, ölüm tarihi konusunda Kurum tarafından Bankaya farklı tarihler bildirilmiş olmasına ve davalıların, muris Mehmet A. ile aynı adı taşıyan bir başka sigortalının daha bulunduğunu belirtmiş olmaları karşısında mahkemece, öncelikle murisin ve aynı adı taşıdığı iddia olunan sigortalının açık kimlik kayıtları saptanarak Kurumdan ve ilgili Bankadan iddia olunan yönde araştırma yapılması, keza çekildiği iddia olunan aylıkların Bankanın ATM cihazları kullanılarak mı, yoksa vekaletname ile mi çekildiği hususunun açıklığa kavuşturulması gerekirken, ayrıca bir gelir bağlama kararından Mehmet A.'nın ölümü üzerine eşi Fitnat A.'a ölüm aylığı bağlandığının saptanması karşısında davacı Kurumun hangi nedenle Mehmet A.' hesap numarasına yaşlılık aylığını yatırmaya devam ettiği hususlarının araştırılarak neticelerinin dikkate alınmaması isabetsizdir.
Ne var ki, tüm bu araştırmalar sonucunda bankamatik kartının kullanıldığı saptanırsa doğal olarak hayatta iken sigortalının bu kartın yanında bulunması, öldükten sonra da birlikte oturan yakınlarının eline geçmesi asıldır. Bu durumda, davada ispat yükünün davalılara ait olduğunda kuşkuya düşülmemelidir. O nedenle davalıların, murise ait bankamatik kartına sahip olmadıklarını inandırıcı delillerle ispat etmeleri gerekir. Örneğin davalılar murisle birlikte oturuyorsa ve bankamatik kartının bir başkasının elinde olduğunu kanıtlayamamış ise aylıkların kendilerince tarafından çekildiği kabul edilmelidir. Ancak açıklanan doğrultuda davalıların sadece mirasçılık sıfatına dayanılarak hüküm kurulamaz. Kuşkusuz muris sigortalının ölümünden sonra tahakkuk eden aylığı terekeye dahil bir mal olmadığından mirasçıların halefiyet yoluyla müteselsilen sorumlu oldukları ilkesinin bu davada uygulama yeri bulunmamaktadır.
4-Davalılardan Fitnat A.'ın (ölü olduğunun) bildirilmiş olması karşısında, lüm tarihi saptanarak, dava tarihinden önceye ait olduğu saptanırsa, ölümle kişiliğin sona ereceği ve bu nedenle de davada taraf olamayacağı nedenle 4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 28.maddesi ve 1978/4 Esas, 1978/5 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı dikkate alınarak hakkında açılmış olan davanın reddine karar vermek gerekecektir.
Mahkemece yapılacak iş; belirtilen yönde araştırma ve inceleme yapılarak hüküm kurmaktan ibarettir.
O halde, davalılar Kemal, Şakir, Hayri, Birgül ve Niyazi A.'ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.01.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.