Mesajı Okuyun
Old 26-10-2007, 18:20   #1
Gülümse

 
Varsayılan :) yine yol göründü

Eğer bu bir hikaye olsaydı NY ye olan yolculuğim yağmurlu bir Istanbul sabahında başladı demeliydim. Istanbul trafiğini oynadığı oyunlardan biri oyanadığı için geç kalmaktan korktuğum havalimanina erken bir saatte vardım.. Uzun bir bekleyişin sonunda bana sorulacağında adım gibi emin olduğum sorulara karşı dayanıklı bir şeklide sıraya girdim. Ve sorgu yargıcı geldi.. kac tane valiziniz var kaç kişi seyehat ediyorsunuz, valizinizi kendiniz mi hazırladınız, başkasından emanet aldığınız bir şey var mı? Valizinizde silahı andıracak bir şey var mı? peki fotoğraf makinaniz peki yakın bir zaman içinde bilgisayarınızı veya fotoğraf makinenizi tamire gönderdiniz mi? Peki buraya geldiğinizde hiç valizinizi yanınızdan ayırdınız mı? Kimse sizin için valizinizi taşıdı mı?

Görevli artık bu tür soruları sormaya alışmış hızlıca soruyor bende başka yere bakarak daha cümlesini bitirmeden cevap veriyorum ama yinede sorusunu tamamlama konusunda inatçı.. Bense onu üzerime düşen bir kara bulut gibi görmeme konusunda kararlıyım..

bir an önce valizimden kurtulmak istiyorum, kurtulup gidip o güzel koltuklarda oturacağım kahvemi yudumlayıp çevreme bakınmak istiyorum.. Ilk önceleri geçmek bilmeyen zaman nasıl olduğunu anlamadan bir anda bitiveriyor kendimi kalabalık bir uçakta buluyorum.. Tabi beni bekleyen yeni süpriz yanıma oturan ama cüssesi yüzünden ceyreği benim koltuma taşan devasa bir bey.. Once ürküp bağırmak geliyor içimden.. "Ben bu adamın yanında boğulurum lütfen lütfen kurtarın beni" Buralarda ne beyaz atlı prensler var ne de kanatları olan melekler..

Benim büyüyen gözlerinden beyfenndi de benim ürküyor.. Ve yolun uzun bolumunu o koridora ben ise pencereye doğru eğik oturmaya başlıyoruz.. Neredeyse aramıza küçük bir çocuk sıgacak.. Ben dışarı bakarken o da iç taraftaki arkadaşları ile sohbet ediyor. Ben ise tüm ilgimi dışardaki yetkililere veriyorum.. Her birinin yüzünde ben olmasam burası yürümez edasında ellerinde garip aletler ve telsizler olan bazı yerlerine fosforlu bantlar taşıyan formalar giyen bir sürü insan.. Sonunda büyük başarı ile işlerini başarmış insan edası ile sohbete dalıyorlar. Yeni gelenlerle tokalaşıp iki yanaklarından birbirleni öpüyor, görev yerlerinden ayrılırken neşeli sohbetlerine devam ediyorlar..

Gözümün önüne gideceğim ülkenin havaalanı çalışanları geliyor. Onlar iri vücutlarını örten bu sefer turuncu fosforlu kıyafetleri içinde ellerindeki renkli sopaları sallarken akılları ve yürekleri başka yerde.. "Eh bu iş benim ve mesai saatleri içindeyim o yüzden bunu yapıyorum ve yapmalıyım. Varidiyam biter bitmez gideceğim" tavrındalar.. Ama bizden tenk farkları bir sürü bayan zencinin de bu işi yapmalırı.. Birbirlerine selam verselerde kendilerine ait bir duvarın yada görünmeyen perdenin ardından bakıyor.. Hani arada bir kilo sorunlarından bahsediyoruz ya işte buradaki insanların normal gözüken kilolarının yanında bir çok arkadaşımız zayıf incecik kalıyor..