Mesajı Okuyun
Old 18-01-2016, 13:37   #3
GÜLSÜM ÖNAL

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/7828
K. 2015/8740
T. 15.6.2015
• TRAFİK KAZASINDAN KAYNAKLANAN CİSMANİ ZARAR NEDENİYLE TAZMİNAT İSTEMİ ( Davaya Konu Trafik Kazası Sonucu Davacı Yaralanmış Olmakla Taksirle Yaralama Eylemi İçin Ceza Zamanaşımı Süresi Olay Tarihinde Yürürlükte Bulunan 5237 S. TCK'nın 66/1-E Md. Uyarınca 8 Yıl Olduğu )
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Trafik Kazasından Kaynaklanan Cismani Zarar Nedeniyle - Davacı Yaralanmış Olmakla Taksirle Yaralama Eylemi İçin Ceza Zamanaşımı Süresi Olay Tarihinde Yürürlükte Bulunan 5237 S. TCK'nın 66/1-E Md. Uyarınca 8 Yıl Olduğu )
• CEZA ZAMANAŞIMI ( Trafik Kazasından Kaynaklanan Cismani Zarar Nedeniyle Tazminat İstemi - Davaya Konu Trafik Kazası Sonucu Davacı Yaralanmış Olmakla Taksirle Yaralama Eylemi İçin Ceza Zamanaşımı Süresi Olay Tarihinde Yürürlükte Bulunan 5237 S. TCK'nın 66/1-E Md. Uyarınca 8 Yıl Olduğu )
5237/m.66/1-e
818/m.41,60
2918/m.109
ÖZET : Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davaya konu kaza 11/09/2006 tarihinde gerçekleşmiş olup davanın açılma tarihi ise 30/12/2013'dür. Davaya konu trafik kazası sonucu davacı yaralanmış olmakla taksirle yaralama eylemi için ceza zamanaşımı süresi, olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıldır. Buna göre, davanın açıldığı tarihte uzamış ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması bozmayı gerektirmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalıların sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın, davacıya çarparak yaralanmasına neden olduğunu belirterek 30.000,00 TL maddi tazminat ile 30.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı ... Sigorta AŞ vekili, davanın iki yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Davalı M., davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davanın açıldığı tarih itibariyle iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- )Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

818 sayılı BK.nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.

Buna karşılık, 2918 sayılı KTK.nun 109/1. Maddesinde "... Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar." hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir.

2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular ( örneğin işleten ) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. ( HGK'nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK'nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir. )

Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu kaza 11/09/2006 tarihinde gerçekleşmiş olup davanın açılma tarihi ise 30/12/2013'dür. Davaya konu trafik kazası sonucu davacı yaralanmış olmakla taksirle yaralama eylemi için ceza zamanaşımı süresi, olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıldır. Buna göre, davanın açıldığı tarihte uzamış ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması bozmayı gerektirmiştir.

2- )Kabule göre de; davalı M.'in zamanaşımı def'inde bulunmadığı gözden kaçırılarak anılan davalı yönünden de davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 15.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.