Mesajı Okuyun
Old 22-01-2008, 18:14   #4
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Güzel bir soru.

07.12.1955 T. ve 17/26 S.lı ve af kanunlarının hukuk davalarında ceza zamanaşımının uygulanmasına etkisini konu alan İBK'na göre, "ceza davası devam ettiği sürece mağdur davaya katılarak tazminat isteyebileceğinden, diğer deyişle, haksız eylemin devlet tarafından izlenme olanağı sürdükçe, hukuk mahkemesindeki davada da UZAMIŞ ceza zamanşımından yararlanılabileceği..." belirtilmektedir. Burada ceza zamanaşımının uzamasının hukuk davasına etki edebileceğine işaret edilmiştir. Ne var ki, önceki yasalarda ceza davasına katılma yoluyla tazminat ve şahsi hak talebine dair kurum yeni yasalarda yer almamıştır. Bu anlamda ilgili kararın etkisini yitirdiği söylenebilir.

Doktrin ve içtihatlarda oluşan genel kanıya göre, haksız eylemlerde ceza zamanaşımı uygulansa dahi, bu zamanaşımın kesilmesi,durması ve yeniden işlemeye başlaması BK hükümlerine bağlı olacaktır".(Bkz, Çelik Ahmet Çelik, Zamanaşımı, Legal Yayımevi, sy. 251 vd)

Ne varki aşağıdaki karar tam aksini öngörmektedir:
Alıntı:
T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 1989/261
K. 1989/585
T. 14.2.1989
• TİCARİ İŞ ( Faiz )
• KESİNLEŞMİŞ CEZA MAHKUMİYETİ ( Hukuk Davasına Etkisi )
• CEZA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN UYGULANMASI ( Kesinleşmiş Ceza Mahkumiyeti )
• CEZA MAHKEMESİ KARARININ HUKUK DAVASINA ETKİSİ ( Kesin Mahkumiyet )
818/m.53,60
6762/m.12,21,1461
ÖZET : Aynı olaya ilişkin ceza davasında maddi olgulara ilişkin olarak kesin mahkumiyet kararı verilmiş olup bu karar hukuk hakimini bağlar. Ayrıca b.k. 60 gereğince tazminat davasına da uzamış zamanaşımı uygulanır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın Ankara 4. Asliye Hukuk Hakimliğince görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen hüküm taraflarca temyiz edilmiş olmakla işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 ) Yüklenici Ali Y. vekilinin mahkemenin 19.10.1988 tarihli kararına yönelik temyiz itirazlarının reddiyle anılan hükmün onanmasına,
2 ) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, özellikle, Yüce Divanın 13.4.1982 gün ve 1981/1 esas, 1982/2g sayılı kararı ile davaya konu edilen işlem ve eylemler bakımından davalıların kesin olarak mahkumiyetlerine karar verilmiş olup maddi olgu açısından bu karar B.K.nun 53. maddesi hükmü gereğince hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte bulunmasına, davacının uğradığı zarar mahkemece tüm iddia ve savunmalar ile, ilgili belgeler esas alınarak bu işte yetenekli olan bilirkişiler aracılığı ile tesbit edilmiş ve tarafların itirazları alınan ek raporda teknik yönlere ilişkin gerekçe ve bulgularla değerlendirilmiş olup mahkemece aynen benimsenmiş olmasında usul ve yasaya aykırılıktan söz edilemeyeceğine; inşaatın bugünkü aşamasında dava kalemleri yönünden mahallinde yapılacak bir incelemenin sonucu etkilemeyeceğine; öte yandan, davalılar isnat edilen ve mahkumiyetle sonuçlanan suçlara ait TCK. 102/4 maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi davalıların ihzarı, sorguları ve tevkkifleri vd. işlemler gözönünde tutulduğu takdirde aynı kanunun 104/2 madde hükme gereğince, yukarda sözü edilen zamanaşımı süresinin yarısının ilavesi ile 7,5 seneye ulaşacağından, 22.1.1985 tarihinde açılan işbu davada B.K. 60. maddesinde yollama yapılan ceza zamanaşımı süresinin olayda gerçekleşmemiş olmasına göre, davalıların bütün, davacı vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
3 ) Davaya konu edilen iş Eşrefpaşa Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesi inşaatıyla ilgilidir. TTK.nun 12/3. maddesi hükmü gereğince her türlü imal ve inşaat ticari işletme niteliğinde olup aynı Kanunun 21/D2. maddesinde taraflardan yalnız biri icin ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm olmadıkça, diğer taraf için de ticari iş sayılacağı öngörülmüştür. Öte yandan, ticari bir işletmeyi ilgilendiren veya ticari bir işletmeden doğmuş olan alacaklar hakkında TTK.nun 1461. madde hükmünün uygulanması ve bu doğrultuda olmak üzere aynı Kanunun 9. maddesinin 2. fıkrasındaki miktardan fazla mahalli banka iskonto oranı mevcutsa, temerrüt faizinin bu oran üzerinde hükmedilmesi gerekmektedir. Yargıtay'ın yerleşmiş içtihadları da bu yöndedir. ( YHGK. 17.12.1986 tarih ve 985/11- 383 E. 986/1099 K. )
Somut olayda, davacı davaya konu edilen alacağa banka iskonto oranı üzerinden temerrüt faizi uygulanmasını istediğine göre, yukarda açıklanan yasal hükümler karşısında alacağın banka iskonto faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere yasal faizle yetinilmesi yanlıştır.
SONUÇ : yukarda 1. bentte açıklanan sebepten dolayı davalılardan Ali. Y vekilinin temyiz dilekçesinin süre yönünden reddine ilişkin 19.10.1988 tarihli karara yönelik temyiz itirazlarının reddiyel anılan hükmün ONANMASINA, 2. bentte yazılı nedenlerle Ali Y. dışında kalan diğer davalılar vekillerinin bütün, davacı vekilinin ise sair temyiz itirazlarının REDDİNE, 3. bentte yazılı nedenlerle hükmün davacı Kurum yararına BOZULMASINA, 14.2.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.
yarx

Sizin olayınızda, zamanaşımının mahkumiyetle kesilmiş olduğunu farzedersek (ve azami süre 7.5 sene de geçmemiş) hukuk davası için kalan süre içinde dava açılabilir gibi görünüyor. Kaldı ki, mahkumiyet verildiği için azami zamanaşımının geçmediği belli.Burada önemli olan nokta uzamanın hukuk davasına etkisi hakkında hakimi ikna edebilmeniz.Ayrıca, Yeni ceza yasasının öngördüğü zamanaşımı bence pratik olarak uygulanabilir gelmiyor.