Mesajı Okuyun
Old 24-02-2007, 12:47   #6
Hekimbaşı

 
Varsayılan Hizmet genleşmelerinde yaklaşım ne olmalı

Sn.Katılımcılar,

Borçlar kanunu çerçevesindeki elektronik sözleşmeler açısından bakınca alıntıdaki görüşte bir sakınca göremiyorum; haklı. Çünkü çoğunlukla bu tür sözleşmelerde sözleşme metni (terimleri kendi dilimden kullanayım, yoksa beceremeyebilirim) borçlandıranca;

1. ya elektronik posta yoluyla borçlanana önceden yollanarak, onaylanıp aynı yolla dönmesi;(Emin değilim ama alıntıda bu yöntem ele alınmamış sanırım)

2. veya sunucu üzerinden gösterilerek (aslında yine yollanmış oluyor, ama elektronik postayla değil, ağ sunum hizmetleri vasıtasıyla) borçlananca onaylanması, yani sadece onayın dönmesi;

beklenmektedir. Her iki durumda da borçlandıranın olaydan haberdar olmaması söz konusu değildir; bir aksilik varsa da, kendi sorumluluğunda olduğunu kabul etmek durumundadır; borçlananın sorumluluğu olamaz. Onayın veya onaylanan belgenin kendisine ulaşmadığının farkında olacak ve bunu soruşturmakla yükümlü tutulabilecektir. Bunun temel nedeni, elektronik haberleşmenin hızı, kesinliği ve götürü ücretlenmesidir. Yani, 'gönderme teorisi' ni makbul görmek mantıklı.

Konuyla ilgili hukuki bir metni ve yürütülen mantığı görmek çok faydalı oldu Sn.Admin; teşekkürler.

Ancak, bu 4 teoriden posta haberleşmesindeki tasarruf hakkı konusunda karar vermekte nasıl yararlanabiliriz, bilemiyorum. Yani, yukarıdaki iki yöntemden ilkine yakından bakarsak, aslında 2 kez gönderim söz konusudur. Önce borçlandırandan borçlanana, sonra borçlanandan borçlandırana. Her ikisi de bir gönderen olmakta, bir de alıcı. Üstelik, arada önceden bilinen ve paylaşılan bir sözleşme de yok. Sadece gönderenin bildiği ve başlattığı, alıcının ancak kendisine ulaşınca ve eğer ulaştıysa haberdar olduğu ve sonlandırdığı bir iletişim var.

Zaten ben de bu 'eğer ulaştıysa' koşulu yüzünden tasarruf hakkının gönderende olduğu düşüncesini doğru buluyorum. Ama bu durum sadece klasik posta hizmetinin tam tersi bir durum yaratmıyor, bu yönde bir düzenleme de yapılmamış. Yapılmasına engel bir yasa, kural yoksa, gönderene iptal olanağı veren bir posta servisi yazılımı üretmekte de bir sakınca olmayacaktır. Biliyoruz ki, IEEE, W3C elektronik posta hizmetlerinin altyapısında kullanılan standartları, protokolu ve komut kodlarını belirleyen kuruluşlar. Varsayalım ki, altyapıyı bu yönde genişlettiler ve bilgisayarlarımızla yaptığımız haberleşmede bunu yapabilir hale geldik. Yasalarımızda buna karşı belirtimler var mıdır? Varsa; bu yazılımların çoğunlukla dış kaynaklı olduklarını gözönünde tutarsak, nasıl bir yaptırım olabilir? Yoksa, bu sefer de karşımıza bir başka sorun çıkabilir: yargı olayları klasik postadaki çerçevede değerlendirebilir. (Ör: tehdidi yolladın mı, yolladın; iptal etmen sonucu değiştirmez; denebilir.)

Saygılarımla,

Not: (burası başlık dışı, konuyu biraz daha açmak için)
Tabii, bu sorunlar daha genel hale getirilerek başka bir tartışma başlığı açılabilir: avantajlı olduğu halde, daha önceden yapılabilir olmadığından, yasalarda mevcut koşullar çerçevesinde yer almış ve yapılabilirliği gözardı eden kurallar; işin bilgisayar yazılımlarıyla yapılabilir hale gelmesi halinde; yargı tarafından nasıl yorumlanacaktır? De facto duruma kendini uydurabilecek midir? Uyduramayacaksa; yaptırıma konu olan davalarda, bu gelişmeden yararlananların eylemlerini, yararlandıkları yeni ortamın ilave yetenekleri ve bunların sonuçlarını gözardı ederek mi değerlendirecektir?

W3C nin bu istenmeyen durumların doğmasına yol açmaktansa, elektronik iletişimin verdiği olanaklar ortada olmasına rağmen, önceki uygulamalarla sınırlı kalan bir altyapı tasarlamayı yeğlediği anlaşılmaktadır. Bu tutum, gelişmenin önüne set çekmek değil midir? Bunu doğru bulamayacağımıza göre; yasaların donanım ve yazılım dünyasındaki hızlı değişim ve gelişmeye ayak uydurabilmesini sağlamak gerekir. Bu esnekliği ancak çok sağlam; konuya, diğer alanlardan tamamen soyutlanmış, ilkeler düzeyinde yaklaşan; temel bir yasa gerçekleştirebilir. Maalesef mevcutlar bundan uzaktır.