Mesajı Okuyun
Old 02-03-2008, 20:56   #27
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Devletin, bireyi korumakta (ve hatta düşünsel bazda dahi) geri ve yetersiz kaldığı yönündeki görüşe, "bilfiil ve ne yazık ki" katılmaktayım.

Gönül isterdi ki; sokağa çıktığımda, büromda çalışmakta olduğumda, devletin -salt güvenliğimiz bazında- bizi kolladığına iancımız tam olsun. Ama, maalesef... Ama istihdam yetersizliğinden, ama ekonomik nedenlerden, ama teknolojik nedenlerden ama ve ama vs. vs.

Yılını anımsamamak istediğimden ötürü olsa gerek; anımsamadığım tarihlerde (2 yıla yayılmıştı yanılmıyorsam) , silah, keser, tornavida vb. her türlü donanımı -muhtemelen korkunun değişik versiyonlarını deneyimlemek ve deneyimletmek adına değişik techizatlarla hareket eden ve halet-i ruhiyesini akli melekelerle açıklamakta yarı yolda kalacağımız-, "Benim Manisa'dan raporum var , bana bişi olmaz, sen düşün avukat!" cümlesi ile yola çıkan ve doğrusu uyumakta zorlandığım süreçler yaşadığım, bana kızmakta haklı olmayan, ama kızmak için "yönlendirilen" ve haklılık,haksızlık kavramını muhabesebe etmekte eksilerde olduğunu bildiğiniz, beni öldürdüğünde eski TCK kapsamında 46.m. kapsamında değerlendirilerek ceza dahi almayacak olduğunuda bildiğiniz, bir müptelam oldu.

Yaşadıklarımı hiç unutmadım -ama hep unutmak istedim, belki yıl bilgisi veremeyişim biraz da bundan-

Düşünün ki karşı koyamayacağınız bir tehditle karşı karşıyasınız, ölümünüz pisi pisiye olaca üstelik, ardınızdan hakkınız (ve ardınızdakinin hakları da aranamayacak) ve hayat size "Ya O, ya sen" ikilemini dayatıyor... Ne yapardınız? Lütfen samimi yanıt verin, ne yapardınız?

İlk hukuka ve akla uygu yanıt olarak, savcılığa giderdiniz,değil mi? Ya Devletin savcısı da aynı tehditle adliye binasındaki odasında (!) bilfiil karşı karşıya kaldığını, "Haklısınız av.hanım aynısını bana da yaptı, bireysel önlem almalıyız" yanıtını işittiğinizde, sözde size sivil koruma verildiğini bildiğiniz için rahat olduğunuz bir akşamüstü vaktinde, elinde tornavida ile malum şahıs, alkol, hap ve öldürücü enstrümanları ile, ansızın yalnız olduğunuz anı gözetleyerek, avcı yeleğinin iç cebindeki tornavida ile odanızı basıp, oda kapınızı üzerindeki anahtar ile kilitleyip, "Canını almaya geldim avukat!!" dediğinde, ne yapardınız?

Bunları yaşadım, kendime bile açıklayamadığım nedenlerle ertesi güne sağ çıktım, ama bu demek değildi ki, yarınım da güvence altında!

Böylesi bir süreci, bilfiil yaşamış bir avukat olarak, "HALA" , silahlanmadım. (Biber gazı silah sayılabilir mi?)

Bu mesleği icra ederken, takip edilmesi gereken yegane doğrunun "Doğruluktan ve hukuktan" ayrılmamak olduğuna inanıyorum. Hukukun cevaz verdiğinden ayrıldığınız vakit, ölümü hak mı ediyorsunuz? Hayır, ona da katılmıyorum. Hukuk dışı her türlü tehdidin bir büyüğü, her zaman olacaktır, tevessül ederseniz, endişe içinde yaşamaya mecbursunuz, üstelik hiç bir "Koruma" sizi korumaya yetmeyecektir (İster tehdit eden, ister edilen olun), bunu hem kendime, hem de müvekkillerime dikte etmekte, "Bugün dahi" beis görmüyorum.

Sevgili meslektaşlarım, verilecek bir tek canımız var, hukuktan, doğruluktan ve bunların doğrultusunda gelişmiş inançlarınızdan vazgeçmeyerek mesleğinizi icra ediyorsanız, "Hak ziyaına hukuku alet ederek cevaz vermediğinize "gönül rahatlığıyla" inanıyorsanız", sizce silaha gerek var mı, varsa da, silah sahiden çözüm mü, ne dersiniz?

Saygılarımla...