Mesajı Okuyun
Old 07-10-2006, 14:46   #7
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Mesela bir karar:
Burada da bağışlama, ölüme çok yakın bir tarihte yapılmış. Ve varisler, bağışlama sözleşmesinin, murisin ölümünden sonra yapıldığı ve sahte olduğu iddialarına dayanarak ve ilgili tapu memuru vd. ilgilileri hakkında suç duyurusunda da bulunarak, bağışın iptali hakkında dava açmışlar.

T.C.
Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi

E. 1989/12809
K. 1989/14021
T. 27.11.1989

* BAĞIŞ SÖZLEŞMESİ
(Sahtecilik)
(Bekletici sorun)

ÖZET : "Hukuki ehliyetsizlik" iddiası ancak doktor raporu ile kanıtlanabilir.
Mahkemenin böyle bir rapor elde etmeden miras bırakanın ehliyetsizliğini
hükme dayanak yapması doğru değildir.

Sahtecilik suçu ile kovuşturulan tapu müdürü hakkındaki soruşturma sonucu
öğrenilmemiş, çıkacak ve kesinleşecek bir mahkumiyet kararının hukuk hakimini
saptanan olgular yönünden bağlayacağının, bir bekletici sorunun gündeme gelip
gelmeyeceğinin düşünülmemesi doğru değildir.

(818 s. BK. m. 53)

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel
Mahkemece verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde
temyiz edildiğinden; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacılar, miras bırakanlarının ölümünden sonra düzenlendiğini ileri
sürdükleri bağış sözleşmesinin "sahtecilik" nedeniyle geçersiz olduğunu,
gerçekte böyle bir bağış yapılmadığını bildirerek iptal ve tescil
istemişlerdir.

Mahkemece, "miras bırakan Ali'nin ölümüne çok yakın ve hastalığının
tartışmasız olduğu bir dönemde bu tür bir işlemi yapma yeteneği ve temyiz
kudreti bulunmamaktadır. İkinci karısı olan davalının mal edinmek amacıyle
acele ve miras bırakanı zorlayarak bağışı elde ettiği kanısına varılmıştır"
yolundaki gerekçelerle dava kabul edilmiştir.

Öncelikle belirtmek gerekirki; bu gerekçeler, savın ileri sürülüş biçimi ile
ilgili değildir. Şöyleki; davacılar miras bırakanlarının böyle bir bağışı
yapmadığını, akit tablosundaki parmak izi, mühür yada imzanın, miras
bırakanlarına ait bulunmadığını, davanın başından sonuna kadar
açıklamışlardır.

Oysa mahkemece; bu yönde bir soruşturmaya girişilmemiş, akit tablosunun aslı
getirtilmemiş, satış sözleşmesinin kimler arasında yapıldığı, imzaların
(parmak yada mühür izi olabilir) kimlere ait olduğu, tablonun ve dayanağı
belgelerin esas ve biçim yönünden hukuksal sağlığa sahip bulunup bulunmadığı,
aktin Dairede mi, ikametgahta mı düzenlendiği, düzenleme yapan memur
Serpil'in imzası altına sonradan ve niçin "yanılgı şerhi" verildiği, bağışta
bulunan için neden bir doktor raporuna gereksinme duyulmadığı, sözleşmenin
gerçekte hangi tarihte yazıldığı hiç araştırılmamış, bu yöndeki kanıtlar
toplanıp değerlendirilmemiştir.

"Hukuki ehliyetsizlik" iddiası ancak ve ancak doktor raporu ile
kanıtlanabilir.

Mahkemenin böyle bir rapor elde etmeden miras bırakanın ehliyetsizliğini hükme
dayanak yapmasında da isabet yoktur.

Ayrıca, sahtecilik suçu ile kovuşturulan tapu müdürü hakkındaki soruşturma
sonucu öğrenilmemiş, çıkacak ve kesinleşecek bir mahkumiyet kararının hukuk
hakimini saptanan olgular yönünden bağlayacağı, bir "bekletici sorunun"
gündeme gelip gelmeyeceği düşünülmemiş, Borçlar Kanununun 53. maddesi
gözetilmemiştir.

O halde; dava dilekçesi çerçevesinde, yöntemine uygun biçimde yanların
kanıtları özenle toplanıp birlikte değerlendirilmeli ve ondan sonra ortaya
çıkacak duruma göre hüküm kurulmalıdır.

Yüzeysel bir incelemeye dayanılarak verilen karar doyurucu olamaz.

Davalılar vekilinin temyiz itirazları açıkalanan bu yönlerden dolayı
yerindedir. Kabulü ile hükmün belirlenen nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.
maddesi uyarınca (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene verilmesine,
27.11.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.